15-16 Haziran’ın izinden gitmek
Fotoğraf: DİSK arşivi
Türkiye’de işçi sınıfı mücadelesi açısından en önemli dönüm noktalarından birisi olan 15-16 Haziran 1970 büyük işçi direnişinin üzerinden 52 yıl geçti. Ülke tarihinin en büyük ve en kitlesel işçi direnişi, aradan geçen süreye rağmen, anlamını ve önemini koruyor.
1960’lı yılların ikinci yarısından itibaren büyük ölçüde işçilerin iradesiyle gerçekleşen hak arama eylemleri ve örgütlenme girişimleri, işçi hareketine daha önce görülmemiş düzeyde canlılık kazandırmıştı. 1967-70 döneminde ağırlıklı olarak özel sektörde çalışan işçilerin DİSK’te örgütlenmeye başlamasıyla birlikte, Türkiye işçi hareketi ilk kez sermayeden ve devletten bağımsız bir çizgiye yönelmeye başladı. Öyle ki işçi sınıfının o zamana kadar kendiliğinden gelişme gösteren karakteri 15-16 Haziran direnişi sonrasında ciddi bir sıçrama yaşadı.
İŞÇİLER ÖRGÜTLENME HAKKINA SAHİP ÇIKIYOR
15 Haziran günü, 115 iş yeri ve 80 bin işçiyle başlayan, 16 Haziran günü 168 fabrika ve 150 binden fazla işçiyle devam eden 15-16 Haziran direnişi etkisini en çok, Türkiye işçi sınıfının kalbi sayılan İstanbul ve İzmit’te gösterdi. İstanbul’da, Gebze’de, İzmit’teki fabrikalarda üretim büyük ölçüde durdu. Her tarafta işçiler çeşitli yürüyüşler, mitingler düzenlediler ve kent merkezlerine doğru akmaya başladılar.
15-16 Haziran eylemlerinin temel nedeni, 1963 yılında yürürlüğe giren 274 ve 275 sayılı sendika ve toplu sözleşmelere ilişkin yasaları değiştirip DİSK’i etkisizleştirmek, işçilerin bir sınıf olarak mücadeleci bir sendikal merkezde örgütlenmesinin önüne geçmekti. 15-16 Haziran eylemleri öncesinde DİSK yönetiminin bu yönde bir kararı yoktu. Hatta eylemler sürerken Dönemin DİSK Başkanı Kemal Türkler radyodan işçileri sakin olmaya davet etti. 15-16 Haziran direnişi işçi sınıfının kendi iradesi ve inisiyatifiyle harekete geçtiğinde ne kadar etkili bir güç olduğunu gösterdi ve dönemin iktidarı eylemlerin daha da büyümesinin önüne geçmek için 16 Haziran akşamı Kocaeli ve İstanbul’da sıkıyönetim ilan etti.
15-16 Haziran direnişi, özellikle sendikalarına, örgütlenme hakkına sahip çıkan ve haklarını korumak için birleşen işçilerin, bir sınıf olarak kendi güçlerinin farkına vardığında, kendi içinde birliği sağladığında neler yapabileceğini dosta düşmana göstermesi açısından önemli dersler içeriyor. Farklı sendikalara üye ya da sendikasız on binlerce işçinin o dönem ortaya koyduğu mücadeleci tutum, tüm engellemelere rağmen gösterilen cesaret ve kararlılık, aradan geçen 52 yıla rağmen önemini koruyor.
İŞ YERİ MERKEZLİ ÖRGÜTLENMENİN ÖNEMİ
15-16 Haziran 1970 tarihlerinde eylemlere katılan işçi sayısının fazlalığı, DİSK ve Türk-İş’e bağlı farklı sendikalara üye ve sendikasız işçilerden katılımların yoğun olması, iş yeri örgütlülüğünün güçlü olmasının, sendikaların gücünü doğrudan fabrikalardan ve iş yerlerinde yaşanan sorunlardan almasının somut bir sonucuydu.
İşçi hareketi ve sendikal mücadele, o dönem büyük fabrika ve işletmelerde çalışan örgütlü işçilerin öncülüğünde yürütüldü. Kitlesel işçi eylemleri, fabrika işgalleri ve grevlerin başarısında iş yerlerine ve işçilerin iradesine dayanan sendikal çalışmaların rolü belirleyiciydi.
Sendikaların iş yeri temelinde örgütlenmesi, iş yeri merkezli çalışmanın benimsenmesi, iş yeri temsilciliklerinin ve o dönem çok sayıda fabrikada fiilen kurulan iş yeri komitelerinin mücadelenin her aşamasında aktif olarak yer alması, o dönemdeki eylem ve direnişlerin etkili ve kitlesel olmasını sağladı.
15-16 Haziran direnişi, sadece yarattığı sonuçlar açısından değil, en temel hak ve özgürlüklerini korumak ve geliştirmek için birleşen işçilerin kendi öz gücünün farkına varması, işçi sınıfının kendi içinde birliğini ve beraberliğini oluşturduğu zaman neler yapabileceğini göstermesi açısından da önemli dersler içeriyor.
15-16 HAZİRAN’IN AÇTIĞI YOL
15-16 Haziran direnişinin işçi sınıfı mücadelesi ve sendikalar açısından günümüze taşıdığı en önemli ders, sendikaların sermayeden ve onun siyasal temsilcilerinden ayrı ve bağımsız olarak örgütlenmesi, hakları ve kendi sınıf çıkarları için birleşerek ve birlikte mücadele ederek ilerlemesinin tek çıkış yolu olduğudur.
Bugün için 15-16 Haziran direnişinin izinden gitmek ne anlama gelir sorusuna, fabrikalarda 52 yıl önce işçiler birbirini ve sendikalarını nasıl örgütlenmiş, sendikal bürokrasiye rağmen kendi öz örgütleri olan sendikalarına nasıl sahip çıkmışlarsa öyle yapmak gerekir yanıtı verilmelidir. Bugün açısından 15-16 Haziran’ın izinden gitmek demek, sendikalardaki her türlü bürokratik, sınıf dışı, yozlaşmış eğilim ve uygulamalara karşı mücadeleci sınıf sendikacılığı çizgisini güçlendirmeyi, sendikaları yeniden işçilerin birleşme ve mücadele örgütleri haline getirmeyi gerektiriyor.
- 2025 bütçesi üzerine-3 07 Kasım 2024 04:24
- 2025 Bütçesi üzerine-2 31 Ekim 2024 04:38
- 2025 bütçesi üzerine - 1 24 Ekim 2024 04:38
- Hak mücadeleleri 17 Ekim 2024 03:30
- Borç batağında çırpınanlar 03 Ekim 2024 04:42
- Derin sessizlik 19 Eylül 2024 04:33
- Yeni OVP’nin emekçilere vaadi 12 Eylül 2024 04:35
- Kısır döngü 05 Eylül 2024 04:58
- Az çalıştırıp çok sömürecekler 22 Ağustos 2024 04:20
- Derin eşitsizlik 15 Ağustos 2024 04:20
- Enflasyon düşecekmiş! 08 Ağustos 2024 04:12
- Çalışarak yoksullaşma 25 Temmuz 2024 04:40