Batı'da zirveler trafiği ve yeni hesaplar
Scholz ve Zelenskiy | Fotoğraf: Ukrayna Devlet Başkanlığı (Arşiv)
24 Şubat’ta Rusya’nın Ukrayna’ya açtığı savaş dördüncü ayına girmek üzere.
Bu dört ay içinde olanlara bakarsak, bir taraftan savaş bütün acımasızlığıyla devam ederken diğer taraftan Batı’daki emperyalist devletler arasında farklı hesaplar ve yaklaşımlar da belirginleşmeye başladı. Toplamda Ukrayna üzerinden Rusya’ya karşı mücadele sürerken ABD ile Almanya-Fransa ekseni arasında Doğu Avrupa’ya egemen olma mücadelesi de veriliyor.
Sürecin bundan sonra hangi aşamaya evrileceği, nasıl ilerleyeceği bakımından önümüzdeki iki hafta içinde yapılacak üç zirve önem taşıyor. Bu zirvelerden çıkacak sonuçlar seyri ve savaşın şiddetini de belirleyecek.
İlk olarak 23-24 Haziran’da AB zirvesi toplanıyor. AB’ye üyelik başvurusunda bulunan Ukrayna’ya, belirlenen kriterler bir yana bırakılarak aday üyelik statüsü konusunda yeşil ışık yakılması kuvvetle muhtemel. Almanya Başbakanı Olaf Scholz, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve İtalya Başbakanı Mario Draghi’nin trenle Polonya’dan Kiev’e gitmesi de bunun ifadesi.
Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy ile görüşen her üç lider AB’nin Ukrayna’nın yanında olduğu mesajı verdi. Ağır silahların gönderilmesi konusundaki sıkıntıların en kısa sürede giderileceği tekrarlandı.
Scholz’un Kiev ziyaretine Doğu Avrupa ülkelerinin liderlerinin dahil edilmemesi, özellikle Polonya ve Baltık ülkeleri tarafından eleştirildi. Bunun bilinçli bir tercih olduğu anlaşılıyor. Almanya, Fransa ve İtalya savaşın en kısa sürede bitirilmesinden ve sürecin eskisi gibi olmasa da kısmen normalleşmesinden yana. Bu nedenle Scholz, Macron ve Draghi kendisini Çar Büyük Petro’ya benzeten Rusya Lideri Putin ile diyaloğu koparmıyorlar. Her üç ülkenin “gizli ajandası”nda barışın Kırım, Donbas ve Lugansk’ın Rusya’ya bırakılarak sağlanması var. Bu çizginin sözcülüğünü şimdilik Macron yapıyor. Ziyaret öncesinde “Ukrayna ile Rusya arasında müzakerelerin başlaması ve Rusya’nın küçük düşürülmemesi” şeklindeki sözleri İngiliz Daily Mail gazetesinde yer aldı.
AB’nin bu talebinin farkında olan Zelenskiy, ziyaret öncesinde yayımladığı görüntülü mesajda, Batı’dan daha fazla ağır silah talep ederken, “Hedefimiz Kırım’ı, Mariupol’ü geri almak, bayrağımızı yeniden dikmek” dedi.
Hedefe 2014’te kaybedilen Kırım’ı savaş yoluyla geri alma konulunca, doğal olarak bundan savaşın kapsamının genişleyeceği ve uzayacağı sonucu çıkıyor. Zira, NATO’nun Ukrayna’yı alabildiğince silahlandırması, savunmadan çıkıp saldırıya geçmenin önünü açtı. Rusya ise daha geniş alanları Ukrayna’dan koparmak ve kopardığı parçaları korumak için bütün gücünü kullanacak.
ABD-İngiltere ekseninin Doğu Avrupalı sadık müttefikleri ise savaşı olabildiğince uzatarak, Rusya’yı zayıflatma ve Batı cephesini tek koro halinde bir arada tutmayı hedefliyor.
AB ile ABD arasında Ukrayna üzerinden kısmen belirginleşmeye başlayan yaklaşım farkının kendisini 26-28 Haziran’da Münih yakınlarında yapılacak G7 zirvesinde hissettirmesi bekleniyor. Almanya, Fransa ve İtalya bir tarafta ABD, İngiltere, Kanada ve Japonya diğer tarafta görünüyor.
Bütün bu süreçte asıl belirleyici olanın 28-30 Haziran’da Madrid’de yapılacak NATO zirvesi olacağı açık. Zira, bu zirvede NATO’nun bir süredir üzerinde çalıştığı “Strateji 2030”u karar altına alacağı belirtiliyor. Strateji kapsamında Rusya ve Çin’in açıktan hedefe konulması beklenirken, geri kalan ülkelerin bir şekilde NATO ile bağlantılandırılması, Doğu kanadına alabildiğince askeri yığınak yapılması hedefleniyor. Ukrayna da bağlantı kurulacak ve yığınak yapılacak ülkeler arasında. Bugüne kadar verilen desteği zirveye taşımak isteyen NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Zelenskiy’i zirveye bizzat katılması için davet etti. Zelenskiy de sosyal medya üzerinden G7 ve NATO zirvelerine katılacağını duyurdu.
Zirvede NATO’nun her açıdan Ukrayna’ya destek vermesi konuşulacak, ancak üyelik somut bir adım olarak görünmüyor.
Denilebilir ki; Ukrayna için NATO’ya üyelik uzak, AB’ye aday üyelik yakın bir olasılık. Bu aynı zamanda AB’ye, özellikle de Almanya’ya Ukrayna’da daha fazla söz söyleme, süreci belirleme fırsatı veriyor. Zirveler sürecinin toplamı açısından ise NATO, Finlandiya ve İsveç’e, AB Ukrayna’ya kapıyı aralayarak Rusya’ya karşı mevzi kazandığının mesajını geniş kitlelere vermek istiyor.
Bu kapsamda İsveç ve Finlandiya’nın üyelik başvurusuna Türkiye’nin veto tehdidine rağmen olumlu mesaj verilecek. Türkiye’nin ikna edilmesi konusunda mesafe katedilmiş görünüyor. Yine Türkiye’nin, NATO üyesi olmayan Avusturya’nın NATO ile birlikte çalışmasına koyduğu veto da bu zirve kapsamında ele alınacak.
Üç zirve öncesinde Avrupa’daki diplomasi trafiğine baktığımızda her kapitalist-emperyalist ülke ve eksenin kendi çıkarları temelinde adım atmak istediği görülüyor. Hesaplar farklılaştıkça, çelişkiler derinleştikçe dünya genelinde savaş, silahlanma ve ekonomik sorunlar da büyümeye devam edecek. Bunu ancak halkların vereceği mücadeleyle tersine çevirmek mümkün.
- Almanya seçimlerine doğru: Muhafazakarlar aşırı sağcılaşıyor 31 Ocak 2025 04:47
- Avrupa Trump’a karşı durabilecek mi? 24 Ocak 2025 04:15
- 2. Trump döneminde Avrupa'yı neler bekliyor? 17 Ocak 2025 04:58
- Avusturya'dan Güney Kore'ye siyasi krizler ne anlama geliyor? 10 Ocak 2025 04:08
- Almanya ABD’nin arka bahçesi mi? 03 Ocak 2025 04:54
- Avrupa 2024-25: Krizler, çelişkiler ve mücadele 27 Aralık 2024 04:19
- Romanya seçimleri, TikTok ve AB'nin demokrasi anlayışı 20 Aralık 2024 05:25
- ‘Suriyeliler gitsin mi, kalsın mı’ tartışması üzerine 13 Aralık 2024 04:24
- Avrupa'da 'siyasi kriz' hayaleti dolaşıyor 06 Aralık 2024 06:40
- Almanya'yı savaşa hazırlıyorlar 29 Kasım 2024 06:45
- Kiev'deki hesap Moskova'ya uyacak mı? 22 Kasım 2024 04:30
- Bir Almanya gerçeği: İşçilere yoksulluk, CEO’lara zenginlik 15 Kasım 2024 04:12