Nas hikaye, faizle soygun şahane

Fotoğraf: AA&Freepik
Ne denmişti? “Ortada nas var, sana bana ne oluyor?” Söz konusu olan faizdi ve Erdoğan dinin emirlerine göre faizleri artırmayacaklarını, aksine düşüreceklerini söylüyordu. Oysa hem bunları söylemeden önce hem söyledikten sonra ülke ekonomisine, finans sektörüne kısaca bir göz atmak ülkenin bir faiz cenneti haline geldiğini açıkça ortaya koyuyordu. Üstelik bu sözler söylendikten sonra faiz oranları ve ödemeleri artan bir hızla fazlalaşmış durumda. Bunun için bazı kısa hatırlatmalar yapalım.
2021 yılında bütçeden 180 milyar lira faiz ödemelerine harcandı. Bu, ülkenin saat başına 21 milyon TL faiz ödediği anlamına geliyor. Bir sonraki yıl için bu rakam 240 milyar TL. Saat başına ödenen faiz 6 milyon TL artarak 27 milyon TL’ye çıkmış. Eski Hazine Müsteşar Yardımcısı H. Özyıldız’ın aktardığına göre kamunun, özel sektörün, bireylerin toplam borçları bu yılın ilk üç ayında 13.3 trilyon TL’yi bulmuş durumda ve bu rakam her gün biraz daha artıyor. Kapitalist sistemde borç demek aynı zamanda faiz ödemesi anlamına geliyor.
Uygulamaya sokulan kur korumalı mevduat hesapları bankalara büyük faiz geliri sağlıyor. Bankalar devletten yüzde 14 faiz ile aldıkları paraları çeşitli ihtiyaç sahiplerine türüne göre-ticari kredilerden, ihtiyaç, konut, taşıt, tüketici vb.- yüzde 28.2 ile yüzde 21.8 arasındaki faiz oranları ile veriyor. Nisan sonu itibarıyla bankalara 589 milyar TL verilmiş durumda. (Aktaran H. Kozanoğlu) Bu durumda bankaların kârlarında yüzde 375’lik artışa şaşmak gerekiyor mu? Onlar bir faiz cenneti içinde yüzüyorlar. Bunlar sanki yeterince yıkım yaratmamış gibi iktidar şimdi de halkın sırtına daha fazla yük bindirecek olan GES’i de devreye sokmuş durumda.
Yukarıda aktarılanlar faiz ödemelerinin sadece bir yönü. Faiz ödemelerindeki vahim tabloya iç ve dış borç ödemelerindeki faiz yükünü de eklemek gerekiyor. Nisan ayı itibarıyla iç borç anapara ödemesi 1 trilyon 483 TL olurken, faiz ödemesi ise 1 trilyon 743 TL olarak ana para ödemelerini geçti. Halkın ve ülkenin iliğine kadar sömürülüp, soyulduğunu bundan daha çarpıcı hangi gerçek açıklayabilir? Ama mevcut gidişatta çarpıcı veriden daha bol ne bulunabilir deniyorsa ona da şaşmamak gerekir.
Gerçeklerin ortaya koyduğu şudur: ülke bir borç batağı içerisinde debelenmektedir. Hazinenin iç ve dış borçlardan kaynaklı anapara ve faiz ödemelerinin gayrisafi yurt içi hasılaya (GSYH) oranı nisan 2022 itibarıyla yüzde 70’e ulaşmış durumdadır. 2021 sonunda yüzde 19 olan toplam faizin milli gelire oranı dört ayda yüzde 31’e ulaşmış durumdadır. Toplam faiz ödemelerinin milli gelire oranındaki bu artış vahim boyutlardadır ve bu tablo her geçen gün daha ağırlaşmaktadır.
Şimdi şu soruyu sormanın yeridir. Bütün bu faiz ve ana para ödemelerinin kaynağı nedir? Bunun temel kaynağı ucuz iş gücüne dayalı emek sömürüsüdür. Diğer bir kaynak işçi ve emekçi halkın gırtlağına çökülerek alınan vergilerdir. Büyük sermayeyi tatmin etmek için yapılan açıklamalardan da görüldüğü gibi vahşi bir soygun düzeni kurulmuştur. Enflasyon ve hayat pahalılığı ile bütün bir halk soyulmakta, onların alın teri, kanı ve canı üzerinden iş birlikçi tekelci sermaye aşırı kârlarla beslenmekte, iktidar tarafından satın alınmaktadır.
Gerçek durum ve tablo böyle iken, sürekli olarak faize karşı olunduğunun açıklanması, eşliğinde halkın şükretmeye, sabır göstermeye çağrılması Erdoğan iktidarının halka verebileceği olumlu hiçbir şeyin olmadığının itirafından başka bir şey değildir. İşçi ve emekçi halkın ne sabredecek ne şükredecek bir durumu olmadığı gibi, bekleyecek vakti de yoktur. Hayat pahalılığına karşı insanca yaşamaya yetecek bir ücret ve maaş için, zamların durdurulması ve pek çok alanda geri alınması için harekete geçme, demokratik hak ve özgürlükler için mücadele bugün halkın temel gündemidir. Halk kendi kaderini kendi belirleyecekse, bunun için iş, ekmek ve özgürlük mücadelesini yükseltmekten başka bir yol bulunmamaktadır.
Evrensel'i Takip Et