Birleşik bir mücadele için…
Fotoğraf: MA
Basın, ifade ve örgütlenme özgürlüğüne dair bir dava normalde, ifadeye çağrı tebligatıyla başlar. Son olarak Diyarbakır’da 20’si gazeteci 22 kişinin gözaltına alınması ve 8 gün süren gözaltının ardından 16 Kürt meslektaşımızın sabaha karşı tutuklanmasında da görüldüğü gibi Türkiye’de süreç farklı işliyor.
Bugünün meselesi de değil. 1915’te İstanbul’da evlerinden alınarak götürülen Ermeni aydınları arasında çok sayıda gazeteci vardı ve bu, onlar için yaşamlarının son bulduğu bir yolculuğun başlangıcı oldu. Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in 19 Ocak 2007 günü gazetesinin önünde katledilmesinden sonra, -yani 92 yıl sonra- Türkiye basın tarihinde daha önce katledilmiş olan Ermeni gazeteciler mesleki camia ve belli bir kesim açısından gündem olabildiler.
Kör noktalar politik bir sürecin etkisiyle oluşuyor ve kırılması da yine politik bir başka bir süreçle mümkün olabiliyor.
Yakın tarihimiz açısından basın üzerindeki baskılar, cinayetler, tutuklamalar, yargılamalar, basın kurumlarının kapatılması zinciri ile devam etti. Ama tüm bunlarla birlikte bu topraklarda iniş çıkışlarıyla ve görece zayıf da seyretse küçümsenemeyecek bir basın özgürlüğü mücadelesi tarihi de vardır.
Bu tarihin en kör noktası olduğu için 1915 ile başladım. Uğur Mumcu, Abdi İpekçi, Ahmet Taner Kışlalı cinayeti… 1990’lı yılların ilk yarısında aralarında Musa Anter, Namık Tarancı, Hüseyin Deniz’in olduğu çok sayıda Kürt gazeteci ve aydın katledildi. Cizre’de 1992 Newrozu’nu izlerken Gazeteci İzzet Kezer panzerden açılan ateşle öldürüldü. Metin Göktepe, Hrant Dink…
Metin Göktepe davası güçlü bir dayanışmanın örgütlendiği bir dava oldu. Katıldığım herhalde en kitlesel cenaze töreniyle uğurlanan Hrant Dink davasının ısrarlı takibi çok önemliydi. Bu noktada ‘Hrant’ın arkadaşları’ grubuna özel bir vurgu yapmak gerekiyor.
Cumhuriyet davası, iyi bir örgütlenmeyle takip edilen bir basın davasıydı. Berat Albayrak’ın maillerini haberleştirdikleri gerekçesiyle gözaltına alınan ve tutuklanan meslektaşlarımız için de iyi bir dava takibi ve örgütlenmeden söz edebiliriz. Libya’da ölen MİT mensubu ile ilgili olarak gözaltına alınan ve tutuklanan meslektaşlarımız için örgütlenen dayanışmayı da eklemeliyiz.
Özgür Gündem gazetesine yönelik baskılara karşı 3 Mayıs 2016’da başlatılan Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenliği ise tarihe not düşen bir dayanışma örneğidir. İçinde yer aldığım bu nöbete 100’ü aşkın kişi katıldı. Bu nöbete katıldığı için hapis yatanlar oldu. Çok sayıda kişi yargılandı ve davası halen devam ediyor.
Necmiye Alpay ve Aslı Erdoğan, Özgür Gündem’in Yayın Danışma Kurulu üyeleri oldukları için yargılanıp hapis yattılar.
Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, Gazeteci-Yazar Ahmet Nesin ve Gazeteci-Yazar Ayşe Düzkan, Özgür Gündem ile dayanıştıkları için hapis yatan isimler oldu. Ve İMC TV muhabiri Refik Tekin’in Cizre’de haber takibi yaptığı sırada güvenlik güçleri tarafından vurulmasının ardından Haber Nöbeti başladı.2016 yılı şubat ayının ilk haftasında başlayan ve finalini, 29 Mart’ta Beritan Canözer’in Diyarbakır’daki duruşmasına kitlesel katılım ve onun tahliye haberiyle yapan Haber Nöbeti’ne 8 hafta boyunca 68 gazeteci katıldı.
Büyük çoğunluğu İstanbul’dan ve onun dışında başka bazı kentlerden muhabir, editör ve yönetici düzeyindeki 68 gazeteci Diyarbakır’a giderek kentteki basın kurumlarında haber yaptı, sahada haber izledi. Bu çalışma sırasında 300’ü aşkın yazılı ve görüntülü haber içeriği üretildi. Bir parçası olmaktan onur duyduğum bu çalışmanın, içinde yer alan bütün arkadaşların ortak emeği, birleştirici yaklaşımı ve sabrıyla mümkün olabildiğini özellikle vurgulamak gerekiyor.
Basın özgürlüğü mücadelesi, basın örgütleri ve çeşitli mesleki inisiyatiflerle ondan sonra da devam etti.
16 Kürt meslektaşımızın Diyarbakır’da sabaha doğru tutuklanmalarından birkaç saat sonra da dostum, Gazeteci-Yazar İnci Hekimoğlu’nun gözaltına alındığı haberi geldi.
Öncesi de olmakla birlikte son iki seçimdir iktidarın belirgin bir biçimde muhalefeti kriminalize ederek pozisyonunu korumaya çalıştığı biliniyor. AKP’nin tek başına iktidarına son veren 7 Haziran 2015 Genel Seçimleri’nden itibaren bu iktidar açısından bir stratejiyle dönüştü. HDP kapatma davası, 3. Gezi davası ile gelen tutuklamalar ve ardından 16 gazetecinin tutuklanması bir zincirin halkaları. Gazeteci tutuklamalarında, seçim öncesinde iktidarın tırmandırdığı gerilim politikasıyla birlikte operasyon gündemi diğer bir etken olarak duruyor.
Diyarbakır’da meslektaşlarımız gözaltında iken, gazetemizin Diyarbakır bürosundan arkadaşımız Fırat Topal’ın bu konudaki görüşlerini sorduğu Diyarbakırlılardan biri, iktidarın sonu geldiği için bunların yaşandığını belirterek, “Bu sadece basınla durmaz seçim yaklaştıkça artacak.” diyordu.
Varlığını baskının ve korkunun düzeyi üzerinden kuran iktidarın bu stratejiyi sürdüreceği konusunda hiçbir kuşku yok. Bu saldırının hedefindekiler açısından ise çıkarılması gereken sonuçlar var. Yukarıda basın üzerindeki baskılarla birlikte küçümsenemeyecek dayanışma örneklerine vurgu yaptık. Aynı şekilde irili ufaklı onlarca işçi direnişi içinde kazanımla sonuçlananlar olduğu da biliniyor.
Deneyimlerimiz de gösteriyor ki, birleşik mücadele, baskı ve saldırılar karşısında sonuç alıcı oluyor. Belki her dönem baskı ve saldırıları bertaraf edemiyor ama en azından etkisini, yıkıcılığını azaltarak yol açıyor.
Tam da o nedenle, geçmiş ortak mücadele deneyimlerinin kazandırdıklarını da görerek, bundan sonrası açısından da birleşik bir mücadeleyi inşa etmeye uygun bir stratejiye ihtiyaç var. Bu da her şeyden önce buna uygun bir dili ve bakış açısını gerektiriyor.
- Kürt meselesinde bir ihtimal daha olmalı 13 Aralık 2024 04:57
- Sınırımızdaki yeni Afganistan ve kaostan rant devşirmek 09 Aralık 2024 07:00
- Geniş atılan ağda çıkışı aramak... 02 Aralık 2024 06:55
- Türkiye zor bir değişimin ağır sancılarını yaşıyor 25 Kasım 2024 06:35
- Ebedi barış mümkün mü? 18 Kasım 2024 04:23
- İki güncel rapor eşliğinde Kürt meselesini tartışmaya devam 11 Kasım 2024 04:47
- 'Çöle çevirdikleri yere barış geldiğini söylüyorlar' 06 Kasım 2024 05:33
- Bir siyaset olarak 'terörle mücadele' 04 Kasım 2024 07:07
- Erdoğan’ın Mevlana vurgusunun hikmeti ne olabilir? 31 Ekim 2024 08:07
- Mayınlı bir süreç 28 Ekim 2024 05:10
- Yenidoğan çetesi: Çürümenin ekonomi politiği 21 Ekim 2024 05:00
- Barışa kapı açmak mı, süreci yönetmek mi? 14 Ekim 2024 05:00