18 Haziran 2022 03:31

Hafıza-i beşer…

Görsel: Film afişi

Paylaş

Erik Van Looy, ses getiren 2008 tarihli filmi “The Loft”u, altı yıl sonra ABD’de yeniden çekmişti. Gözlerin üzerine çevrildiği film ise Jef Geeraerts’in aynı adlı romanından uyarladığı “De zaak Alzheimer”dı. 2003 tarihli bu yapım da ABD versiyonu yapılması için hayli uygundu aslında. Ama bu yıla kadar kimse el atmamıştı. Belki de Liam Neeson’un biraz daha yaşlanması beklenmiştir kim bilir!

Malum usta oyuncu eli silah tutan ve intikam peşinde koşan karakterleri canlandırmayı pek seviyor. “96 Saat”, “Kimliksiz”, “Non-Stop”, “Soğuk İntikam” ve “Koruyucu” bir çırpıda aklımıza gelecek benzer filmler. Hatta bir dönem sosyal medyada “Liam Neeson’un kızının kaçırıldığı ve intikam aldığı bir film gelse de izlesek” mavralarının döndüğünü de hatırlıyorum. Bu hafta itibarıyla gösterime giren “Geçmişe Dönüş” (Memory) bunu bir nebze karşılıyor olabilir. Öz kızı değil belki ama yine bir kız çocuğu var meselenin içinde…

“De zaak Alzheimer”ın yeniden çevirimi olan “Geçmişe Dönüş”te Van Looy, bu kez yönetmen koltuğunda değil ama. Bu görev “Dikey Limit”, “Zorro Efsanesi”, “Casino Royal”, “İntikam Peşinde” gibi aksiyonlara imza atan deneyimli isim Martin Campbell’a verilmiş. Kahramanımız Alex Lewis, bir kiralık katil. İşinde de hayli becerikli. Tür anlatılarının hepsinde olduğu gibi, bu acımasız katilin önüne ahlaki bir problem çıkmak zorunda. Ama ondan önce bir sağlık sorunu baş gösteriyor. Alex, Alzheimer belirtileri göstermeye başlıyor.

Birlikte iş yaptığı Meksikalı ‘arkadaşı’, emeklilik kararını anlattığı gün ona son bir iş öneriyor. ABD’ye geçip Texas’ta iki kişiyi öldürme görevi bu. Alex sorgulamadan işi kabul ediyor ve ilk hedefi ortadan kaldırıyor. Ancak ikinci hedef onu ahlaki bir seçime zorlayınca işler karışıyor. Öte yandan başında FBI Ajanı Vincent Serra’nın olduğu bir ekip de Alex’in temizlemek üzere görevlendirildiği suçu takip ediyor. Haliyle kaçınılmaz bir biçimde Alex ve Vincent’in yolları kesişiyor.

Filmin iki temel mevzusu var. İlki tamamen görsel, yani işin aksiyon tarafı. İkincisi ise daha içeriğe dair. Yani adalet kavramı. İlkinden başlayalım. Film yer yer aksiyon tatminini sağlamıyor değil. Liam Neeson’un ilerleyen yaşına rağmen formundan fazla bir şey kaybetmediğini anlıyoruz. Ama Martin Campbeel’in katmak istediği gerçekçilik hissi bazı aksiyon sahnelerini akamete uğratıyor. Çünkü Alex, gerçeklikle ilişki kurmak zorunda olmayan bir John Wick değil. Hal böyle oyunca onlarca polisin olduğu bir binaya iki basit numarayla girişi ikna edici olamıyor. Burada hem hikayenin hem de karakterin sınırlarının gereğinden fazla zorlandığını düşünüyorum açıkçası.

Filmin aksiyon yönünü akamete uğratan bir diğer şey ise temasına olan inancı ve bunu fazla ciddiye alması. Yanlış anlaşılmasın kastettiğim adalet fikrinin ciddiye alınması değil. Polislerin işi savsaklamasından zenginler karşısında çaresiz kalmalarına, insan kaçakçılığının Meksika ayağı ciddiye alınırken “beyaz bir çete”nin varlığının resmi olarak kabul edilememesinden adalet mekanizmalarının yeterince işleyememesine uzanan bir dizi ağır eleştiri de var yapımın içinde. Buna bir de Vincent’in travmalarından, diğer ajanlar Linda’nın kadın, Hugo’nun Meksikalı olmaktan kaynaklı uğradıkları ayrımcılıklar eklenince aşırı mesajlı bir metne dönüşüyor anlatı.

En nihayetinde kurumsal yollarla adaletin tesis edilemediğine dair anlatılarda, seyirciye bir katarsis yaşatmak gerekiyor. Ama bunu yaparken seçeceğiniz yol ve yöntem de önemli. “Geçmişe Dönüş” de pek çok ABD yapımı benzer filmde olduğu gibi kişisel adaletin tesis edilmesiyle yapıyor finalini. Ama bütün bunları olurken, hikayenin asıl meselesi olan “bir katilin hafızası” kısmı da unutulup gidiyor.

Neeson’un canlandırdığı Alex karakterinin unutmamak için vücuduna bir şeyler yazdığı sahnenin ardından Vincent olarak Guy Pearce’ı görünce tabii aklımıza “Akıl Defteri” geliyor. Filmin yazık olan taraflarından birisi de kötü karakter Davana Sealman’ı canlandıran Monica Bellucci. Çünkü bu karakter tek boyutlu olmaktan kurtulamıyor.

Liam Neeson aksiyonu sevenler önden buyursun…

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa