18 Haziran 2022 03:31

Amerika'da toplu silahlı saldırılar

Silah heykeli

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Biliyorsunuz, dünya kapitalizminin lider ülkesinde, çocuklar huzur içinde okula gidemiyor. Her an bir delinin, depresyondaki bir gencin ya da bir ırkçının silahlı baskın yapma ihtimali var. Anneler, babalar korku içinde yaşıyor.

2022’nin sadece ilk beş ayında 250 civarı toplu silahlı saldırı gerçekleşti. Bu sayı 2021’de 700, 2020’de 600 civarındaydı. Toplu olmayan saldırılar da sayıldığında, tablo korkunç. 2020 yılında 45 bin kişi vurularak öldü. Çocukların ve gençlerin ölüm sebeplerinin başında hastalık ve kaza değil, silah var.

Cumhuriyetçilere göre sorun psikolojik. Amerikan kültürü yozlaştığı için yalnızlık ve depresyon oranları artmış durumda. Aile bağları sağlamlaştırılırsa, sorun çözülür.

El altından aynı yorumun ırkçı versiyonları da dolaşıma sokuluyor: Kültürün bu şekilde bozulmasının sebebi, azınlıkların ve göçmenlerin nüfusa artan oranıymış. Elbette bunu kamuda söylemeye yüzleri yok. Katliamcıların ekseriyetinin beyaz olduğunu hatırlatırlar hemen.

Ancak, Amerikan sağının daha “makul” açıklamaları da samimi değil. Psikolojik danışmanlık dahil her türlü kamu sağlığı harcamalarını kısan kendileri. Terapi hizmetlerini tırpanlayanlar arasında, katliamların giderek arttığı Teksas’ın Cumhuriyetçi valisi de var.

Demokratlar ise, sorunu sadece silah lobisine indirgeme eğilimindeler. Diyorlar ki: Psikolojik sorun her ülkede var, bizimkinde toplu saldırılar niye bu kadar fazla? Silah bu kadar kolay alınıp satılıyor olmasa, katliamlar azalır. Bu bir parça doğru ama, sorunu bütünsel bir çerçeveden koparttığı ölçüde yanıltıcı da.

Bir kere her şeyden önce bu tespiti baş aşağı çevirmek lazım: Silah lobisi bu kadar katliamın gerçek sorumlusuysa, Demokratlar neden topluca seferber olup bu lobiyi dağıtamıyor? En yüzeydeki sebep: Kendi partilerinin içinde, büyük şirketlerin çıkarlarına dokunmamayı düstur edinmiş yığınla siyasetçi var.

Bir parça daha derine inelim. Aynı siyasetçiler, diğer kamusal harcamaların artmasını da engelliyor. Zira kamu harcamaları zenginlerden vergi almayı gerektiriyor. Evet, tam da Cumhuriyetçilerin belirttiği gibi, sorun kendi başına bir alet olarak silahta değil. Tetiği çeken parmakta. Toplumda bu kadar depresyonda insan olmasında. Ancak, depresyonla baş edecek danışmanlık hizmetlerini törpüleyen de hem Cumhuriyetçi Parti, hem de Demokrat Partinin sermaye dostu siyasetçileri.

Bir de, depresyon niye bu kadar şiddetli biçimde artıyor, ona bakmak lazım. Bunun kaynağında, sağcıların iddia ettiği gibi, ırksal dengelerin değişmesi olsaydı, benzer trendleri demografisi minimum değişen Macaristan gibi ülkelerde görmezdik. Sosyologlar, Amerika’dan Doğu Avrupa’ya yükselen psikolojik çöküş dalgasını, anlamlı ve güvenceli iş hayatlarının, ve on yıllardır bunlarla iç içe gelişmiş olan sendika ve diğer kitle örgütlerinin azalmasına bağlıyorlar. Güvenceli işleri ve kitle örgütlerini, göçmenler ve azınlıklar yok etmiyor tabii. Sendikalı işlerin ve örgütlülüğün düşmanları, kamu harcamalarının düşmanlarıyla aynı.

Yani, sadece silah sayısı değil, katliama hevesli insan sayısı da azaltılmak istenseydi eğer, partileri, ekonomik güç dengelerini ve toplumun örgütlülük şeklini toptan değiştirmek gerekirdi. Demokratların buna gönlü var mı?

Daha derindeki sebep ise, Amerikan tarihinin ve toplumunun silah üretimiyle ve şiddetle yapısal ve kültürel bağları. Ama bunları özcülüğe düşmeden ele almak gerek. Doğru, köle emeğiyle ve yerlileri ortadan kaldırarak kurulan bir ülke, hafızasının bir yerlerinde sürekli bir korku ve tetiktelik barındırmak zorunda. Ancak bu korkuların tekrar tekrar yeniden canlanması, hiç değişmeyen bir kültürel ya da genetik yapıdan kaynaklanmıyor. Asıl sorun, Amerika’nın dünyadaki rolünün hâlâ şiddet üzerinden tanımlanıyor olması. Bu ülke, dünyanın en büyük silah ihracatçısı. Doların gücü de kısmen Amerikan askeriyesinin dünyaya hakimiyetinden kaynaklanıyor.

Dolayısıyla, o meşhur silah lobisinin ağırlığından çıkar sağlayan sadece sermayedarlar değil. Silah endüstrisi ve yan endüstrileri, yığınla emekçinin ekmek kapısı. Amerika’nın dünyada estirdiği teröre göbekten bağlı bir işçi sınıfı, bağımsız örgütlenme konusunda da sıkıntı yaşıyor elbette. Bu da yukarıda anlattığım dinamikleri iyice şiddetlendiriyor: örgütsüz bir toplum, kendi kendini depresyona ve şiddete mahkum ediyor. Bu haldeki bir ülkenin, silah lobisini yenecek bir siyasi hat oluşturması çok zor.

Özetle, sorun ne Amerika’nın kültürüne ne bir iki kurumuna indirgenebilir. Emperyalizmle yüzleşmeden, bu şiddet tapınmasını alt etmenin yolu yok.

Demokratların görmek istemediği özellikle de bu.

İşte kapitalist medeniyetin insanlığı getirdiği nokta. Ya her şeyi baştan kuracağız ya da bu şiddet hepimizi bitirecek.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa