21 Haziran 2022

İktidar dış politikada gerilimi düşürürken ‘batı’ya ve ‘nato’ya mesaj veriyor

Fotoğraf: Murat Çetinmühürdar/TCCB

Daha bir hafta-10 gün öncesine kadar;

  • Suriye’nin kuzeyinde yeni bir askeri operasyon yapılacağı etrafında ısıtılan gündem, Rusya, ABD, İran ve Suriye hükümetleriyle olduğu gibi içeride de iktidarla muhalefet arasındaki tansiyonu yükseltmenin yeni bir dayanağı olarak kullanılıyordu.
  • Ege adalarını silahlandırdığı ve Türkiye’ye karşı düşmanca davrandığı iddia edilerek Yunanistan’a karşı adeta savaş ilan edilmişti. Erdoğan kürsüleri yumruklayarak “Artık benim için Miçotakis yok” derken yandaş basın Ege adalarının bombalanması için hazırlıkların tamamlandığı üstünden haber yapıyordu.
  • Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya girme girişimlerine Türkiye’nin “vetosu” etrafında NATO içinde, “emperyalizm ve terörizm karşıtlığı” üstünden tek adam yönetiminin bilinen soyut söylemlerle “NATO’ya çeki düzen verme”ye varan iddiaları etrafında bir propaganda yürütülüyordu.

Ancak, 11 Haziran günü yaptığı Çekya ziyaretinde Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun, “Türkiye NATO’nun açık kapı politikasını her zaman desteklemiştir. Şu an NATO’nun karşısında en önemli iki tehditten biri Rusya diğeri de terörizmdir” demesinden beri bu üç alandaki gerilimin düşmeye başladığını görüyoruz. Nitekim son günlerde, gerek Türkiye Yunanistan arasındaki savaş tamtamları eşliğinde yükseltilen gerilim düşürülürken gerekse Suriye’ye yapılacağı söylenen operasyondan; ABD, Rusya, İran ve Suriye hükümetinden gelen “hayır”lar karşısında geri adım atılmış görünmektedir.

Dahası Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya girme taleplerine “Türkiye’nin vetosu” ile ilgili de propogandif düzeydeki yüksek gerilimin düşürülerek masadaki görüşmelerin hızlandırıldığı, bu amaçla İsveç, Finlandiya ve Türkiye ile NATO’nun üst düzey yetkililerinin katımıyla dün itibarıyla, önümüzdeki NATO liderler zirvesinde(*) bir sonuç almak üzere Brüksel’de görüşmeye başladıkları belirtilmektedir.

SUUDİ ARABİSTAN VE İSRAİL’LE YAKINLAŞMA İRAN’LA SOĞUK RÜZGARLAR!

Türkiye merkezli diplomatik gelişmeler bunlardan ibaret değil. Tersine üç beş ay önce bu ziyaretlerden söz edilse, “Hayırdır inşallah” denecek biçimde, Muhammed bin Salman’ın 22 Haziran’da (yarın) Türkiye’yi ziyaret edeceğini bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan duyurdu. Muhammed bin Salman’dan bir gün sonra ise İsrail Dışişleri Bakanı Yair Lapid Ankara’da olacak!

Bu arada önemli bir gelişme daha oldu. 13 Haziran’da İsrail Dışişleri Bakanı Yair Lapid, “İranlı casusların İstanbul’da İsraillilere karşı saldırı planları yaptığı” iddiasıyla Türkiye’de bulunan İsrail vatandaşlarına “Mümkün olan en kısa sürede” Türkiye’yi terk etmeleri, edemeyenlerin ise “Otellerinden çıkmaması” çağrısı yaptı. İsrail hafta sonunda saldırının Türk istihbaratının da yardımıyla engellendiğini duyurdu. Türkiye’den İsrail’in bu açıklamaları karşısında yalanlama gelmediğine göre demek ki, İsrail’in açıklamalarına katılıyordu!

İsrail’in bu açıklamaları haziran ayı başındaki bir gelişmeyi önemli kıldı.

Çünkü 6 Haziran günü İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan’ın Türkiye ziyareti vardı. Ama bu ziyaret Çavuşoğlu tarafından “Görüşmeyle ilgili saatlerin dolu olması” nedeniyle ertelenmişti.

İlk bakışta, biraz garip görünse de bu olabilecek bir erteleme olarak görülebilirdi. Ancak, bu ertelemeden bir hafta sonra İsrail’den yapılan “İranlı casusların Türkiye’de İsrail vatandaşlarına saldıracağı” iddiası açıklamasıyla birleşince Abdullahiyan’ın ziyaretinin ertelenmesinin İsrail’in iddialarıyla bağlantılı olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim Çavuşoğlu, ancak 19 Haziran’da, İsrail’in “Saldırı Türk istihbaratının yardımıyla önlendi” açıklamasından sonra İran Dışişleri Bakanıyla telefonla görüştü. Ne mi görüştü? Açıklanan, “Bölge sorunları görüşüldü” biçiminde oldu! Peki İsrail’le turistlere saldırı iddiası da görüşüldü mü denirse bunu bilmiyoruz ama Çavuşoğlu-Abdullahiyan görüşmesinin İsrailli turistlere saldırının gölgesi altında geçtiğini söylemek herhalde yanlış olmaz. Bu tutum Türkiye’nin BAE, Suudi Arabistan ve İsrail’le yakınlaşmaya, Suriye’de İran’la Türkiye’nin daha doğrudan karşı karşıya gelmesi de dikkate alındığında önümüzdeki dönemin İran’la Türkiye arasında soğuk rüzgarların güçlenerek eseceği anlaşılmaktadır.

NATO MADRİD ZİRVESİNDE ZAFERİNİ İLAN EDEBİLECEK Mİ?

Yarın yapılması beklenen Suudi Veliaht Prensinin ziyareti belki diğer ziyaretlere göre ayrıca ele alınmayı hak edecek kadar önemli sonuçları olabilecek bir ziyarettir. Çünkü bu ziyarette, “Bölgesel gelişmeler, ikili ticaret hacmi, olası döviz swap anlaşmaları, diğer yatırım ve enerji projelerinin görüşülecek konular arasında” olması kendi başına dikkate değerdir. Erdoğan’ın iki günlük Suudi Arabistan ziyaretinin ardından Guardian gazetesine konuşan Suudi yetkililerin, ”Bizim ona ihtiyacımızdan daha çok onun bize ihtiyacı var ve o bizim ayağımıza geldi. Erdoğan bu duruşuyla milyarlarca dolarlık gelir kaybına uğradı. Bu yüzden ticaret koşullarını biz belirleyeceğiz” demeleri de dikkate alındığında Suudi Veliaht Prensinin ziyaretinin ayrıca ele almayı gerektirecek kadar önemli sonuçları olabilir.

Öte yandan son günlerde gündemin alt sıralarına düşmüş görünen Kuzey Suriye’ye yönelik “MGK Bildirisi”ne geçirilerek resmen ilan edilmiş askeri operasyondan vazgeçildiği söylenemez. Ama ABD, Rusya, İran ve Suriye’den gelen sert tepkiler karşısında bir adım geri atıldığı da ortadadır. Hesapların yeniden yapılacağı görülmektedir.

Ama bütün bu gelişmeler içinde Batı emperyalizmi, özellikle de onun baş patronu ABD ve başkanı Biden için 28-30 Haziran’da yapılacak NATO’nun Madrid zirvesi özel bir öneme sahiptir. Özelikle de Biden, Trump sorasında Rusya’yı kuşatma üstünden Batı emperyalizminin savaş örgütü NATO’ya çeki düzen vermedeki başarısının zaferini Madrid’de ilan etmek istemektedir. Burada göndere çekilecek olan ise İsveç ve Finladiya’nın üyeliğinin ilan edilmesi olacaktır. Bu açıdan da 29-30 Haziran’da Madrid’de yapılacak NATO liderler zirvesinde İsveç ve Finlandiya’nın üyeliğe kabulünün sağlanması ayrıca önem kazanmış bulunmaktadır. Bunun için tek engel Türkiye’nin “vetosu”dur. “Veto”nun kaldırılması için Türkiye ile görüşmeler hızlandırılmıştır. Erdoğan ve yönetimi de bunun için pazarlık çıtasını yüksek tutmaya çalışmaktadır. Ne olacağını kimin ne alıp ne vereceğini 10 gün içinde görürken aynı zamanda AKP iktidarının antiemperyalizminin fiyatını da görmüş olacağız!

(*) NATO’nun 29-30 Haziran Madrid zirvesine NATO üyeleri, yeni aday ülkeler İsveç ve Finlandiya’nın yanı sıra “partner ülkeler” olarak da Avustralya, Yeni Zelanda , Güney Kore ve Japonya da katılıyor!
Bu yüzden Madrid zirvesi NATO için sıradan bir zirveden daha fazla önem taşıyor.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

İşçiye, düşman hukuku

İşçiye, düşman hukuku

Patronların yüzde 30 zam dayatmasına karşı yayılan grevleri engellemek için adeta düşman hukuku uygulanıyor: Besleme basın devreye sokuldu, valilik eylemleri yasakladı, e-devletten sendika üyeliği engellendi, işçilerin önüne polis-jandarma barikatı çekildi, gözaltılarla gözdağı verildi… Hiçbirinden sonuç alınamayınca ‘suç icadı’yla BİRTEK-SEN Başkanı Mehmet Türkmen tutuklandı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
16 Şubat 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et