1 Temmuz 2022

Katliama karşı...

Fotoğraf: Özcan Yaman/Evrensel

Tarih 2 Temmuz 1993. Sivas Katliamı’nın 29. yılındayız.

Eğer bir devlet katliama “katliam” diyemiyorsa ne denir?

Evet insanlık suçu olan katliamlar resmi tarihte kayıtlara Maraş-Çorum olayları, Tunceli tertelesi, Sivas olayı, 1 Mayıs 1977 terör eylemleri, Ankara terör olayı, gar patlaması vs. şeklinde adlandırılıyor. Yani Türkiye’de katliamlar olmamış terör faaliyetleri ve patlamaları olmuş. Dolayısıyla devlet sorumsuzmuş, suçlular teröristler olarak karşımıza çıkıyor. Oysaki toplumsal hafıza ve gayriresmi tarih de yazılıyor.

Devleti yalnızca “katliam” değil “pogrom” olarak da kavramları doğru olarak kullanmaya zorlamalıyız.

Katliam/pogrom*, yurttaşların işkence ile öldürülmesi demektir. Bir kişi, iki kişi, ya da toplu olabilir. İşkence deyince hemen aklımıza hapishaneler gelir. Yoğunluğu bakımından doğrudur ama yetersizdir. İnsanların işkence ile acı çektirilerek (maddi/manevi) eza ve cefa görerek öldürülmeleridir. Evde, sokakta, yolda, mitingde, hapishanede, köylerde yani her yerde.

Türkiye’de katliamların türlü çeşitleri uygulanmış ve cezasızlıkla ödüllendirilmişlerdir. Dersim, 6-7 Eylül, Diyarbakır 5 No’lu, 1 Mayıs 77, Maraş, Çorum, Sivas, ‘Hayata Dönüş’ Operasyonları, Suruç, Ankara katliamları ve daha yüzlerce katliam.

Fotoğraf: Özcan Yaman/Evrensel

Kısacası yaşananlar göstermektedir ki; katliam mağdurları suçlu ve sanık, katliamı yapanlar tahrik olmuş, zavallılar olarak muamele görecek şekilde yargılanmalar yapılmakta hatta zaman aşımından davalar düşürülmek istenmektedir. Bu sonucu yaratanlar bu devleti yönetenlerse, devlet gücünü böyle gösteriyorsa bir kez daha sormak gerek? Bu devlet kimin ya da kimlerin devleti? Kendisi ile yüzleşemeyen, utanç müzeleri kuramayan ve engelleyen bu devlet kimin devleti olur? Cevaplarını siz verin. Ama yurttaşını koruyamayan, halkın adalete ulaşamadığı bir devlet benim devletim değil.

Hafıza mekanları olarak utanç müzeleri hayata geçirildiğinde, adalet sağlayacağı iddia edilen hukuk, katliamların piyonlarını, onları yönlendirenleri, arkasında ve dahli olan kişi ve güçleri makam ve mevkilerine bakmadan yargılayan bir devlet ancak bu yurttaşların ve benim devletim olabilir.

Her katliamdan sonra şeriatçı-laik çatışması, Türk-Kürt çatışması, sağcı solcu çatışması, Alevi- Sünni çatışmaları olarak propaganda yapılması iktidarların ötekileştirme çabalarıdır. Katliam mağdurlarını bölme amaçlıdır. Katliamlar, “devlet” denen aygıtı yöneten sınıfların nemalanma araçlarıdır. Marx kısaca özetlemiştir: Devlet sınıf egemenliğinin basit bir uzantısıdır. Sınıfsal olarak baskın olan güç, devleti direkt olarak kontrol eder.

Yani sorun ideolojiktir. Sorun sınıfsaldır.

Katliamları yaşamış tanık olmuş birçok gazeteci, fotoğrafçı yıllardır belgeleriyle ve tanıklıklarıyla gerçekleri göstermeye çalışıyorlar. Bir kez daha Sivas Katliamı’nın 29. yılında bu fotoğraflara yakından bakın. Mağdurların seslerini duyun.

Bir daha katliamların yaşanmaması, devletin katliamlarla yüzleşmesi için toplumsal hafızanın utanç müzelerini kuralım.

(*) Pogrom: Dinsel, etnik veya siyasi nedenlerle bir gruba karşı yapılan şiddet hareketleridir. Bu şiddet hareketleri genellikle evleri, iş yerlerini veya ibadet yerlerini tahrip etmek, insanları dövmek, yaralamak, tecavüz etmek veya öldürmekten oluşur. Bu deyim ilk olarak tarihin çeşitli dönemlerinde Yahudilere karşı yapılan şiddet hareketlerini tanımlamak için kullanılmış, sonra da anlamı diğer gruplara karşı yapılan benzer şiddet olaylarını kapsayacak şekilde genişletilmiştir.

Fotoğraf: Özcan Yaman/Evrensel

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Peşkeşe ‘dur’ de!

Peşkeşe ‘dur’ de!

Çayırhan Termik Santralinin özelleştirilmesi için alınan ve genelde mal değerinin yüzde 10 düzeyinde belirlenen geçici teminat bedeli 250 milyon TL oldu. Bu bedel madenin sadece 3.5 günlük kazancına denk geliyor. Satışa karşı direnişi sürdüren madenciler, ‘Yağmayı durduralım’ çağrısı yaptı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
5 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et