05 Temmuz 2022 05:00

NATO yön değiştiriyor

NATO MAdrid zirvesi

Fotoğraf: Burak Akbulut/AA

Paylaş

Geçtiğimiz hafta Madrid’de toplanan NATO zirvesi Türkiye açısından Finlandiya ve İsveç’in bu bölgesel örgüte katılmasını onaylamak karşılığında elde ettiği kazanımlarla gündem oldu. Oysa, bu zirve, NATO’nun uzun vadeli yönelimlerini belirlemek açısından da çok önemliydi. Bu toplantıda yeni bir stratejik kavram belgesi yayımlandı.

Stratejik kavram belgeleri NATO’nun politika üreteceği bölgeleri ve bu politikaların doğasını belirleyen genel çerçeveler. NATO, 1949’dan beri yedi stratejik kavram yayımladı. Bunlardan ilk dördü Soğuk Savaş dönemine aitti ve 1997’de kamuya açıklandı. 1991’den beri, en sonuncusu 2010’da olmak üzere üç kavram daha yayımlandı.

Madrid zirvesinde açıklanan stratejik kavram, 2010’dan beri NATO için önceliklerin nasıl değiştiğinin açık bir ifadesi. Daha önce bu belgeler geleneksel güvenlik anlayışı ağırlıklı ve coğrafi olarak Avrupa’ya odaklanırken, yeni strateji kavramı hem coğrafi olarak genişlerken hem de yeni güvenlik tehditlerini de odağına alıyor. Örneğin, kitle imha silahları tehditleri bağlamında Kuzey Kore ve İran’dan ilk defa bahsedilmektedir. Ayrıca, belgede iklim değişikliğinden 10 kez bahsedilmiş ki bu konu 2010 belgesinde sadece bir kez geçiyordu.

NATO’nun coğrafi kapsamının genişlemesinin en önemli göstergesi Çin’i ‘küresel sisteme bir tehdit’ olarak tanımlaması ve Yeni Zelanda, Güney Kore, Japonya ve Avustralya gibi Asya-Pasifik ülkelerinin zirveye davet edilmesi. Bu, NATO’nun, Asya Pasifik bölgesini yeni küresel güvenlik kaygılarının merkezine koyduğunun bir göstergesi. Bir soğuk savaş kurumu olan NATO, SSCB’nin dağılmasından sonra varlığını sürdürebilmek için kendini küresel bir güvenlik kurumu olarak yeniden tanımlama yoluna gitmişti. 11 Eylül sonrası uluslararası terörizmin bölgeler üstü bir sorun haline gelmesi de bu çerçeveyi olanaklı kılmıştı. Yine de, NATO’nun coğrafi odağı Avrupa ve komşuları olarak kalmıştı. ABD’nin odağı ise Obama döneminden beri istikrarlı bir şekilde Asya-Pasifik’e kayıyordu. Madrid zirvesinde yayımlanan yeni stratejik kavram, NATO’nun ABD’nin ‘yeni soğuk savaş’ıyla uyumlulaştığının bir göstergesi.

NATO’nun Çin’i hedef alması Tayvan ya da Güneydoğu Asya’daki olası çatışmalarda aktif rol oynayacağını göstermiyor. Daha çok, ABD’nin Madrid zirvesine davet ettiği Asya-Pasifik ülkelerinin bölgedeki AUKUS gibi yapılanmalara benzer bir ittifaka işaret ediyor. Nitekim, Çin de ‘küresel sisteme tehdit’ tanımlamasını eleştirirken zaten ABD müttefiki olan bu ülkeleri değil, Güneydoğu Asya’daki ASEAN bölgesel örgütü üyesi ülkeleri hedef aldı. Çünkü bu ülkeler Çin ve ABD arasında mümkün olduğunca taraf olmamaya çalışıyorlar. Çin, bu tarafsızlığı onaylarken, NATO’yla yakınlaşma ihtimalini şimdiden engellemek amacında.

ABD’nin NATO’yu Çin’e karşı mobilize etmiş olmasının nedeni yakın zamanlarda bir asker-sanayi iş birliği geliştiren ve siber savaş kapasitesini geliştiren Çin ordusunun casusluk faaliyetlerini yoğunlaştırmış olması. Zirvede ifade edilen neden ise Çin’in Rusya’ya verdiği destek. Oysa Çin, Batı blokunu eleştirse de Rusya’yı doğrudan desteklemiyor. Örneğin, tam Madrid zirvesinin öncesinde Rusya’yla havacılık konusunda uzun soluklu iş birliklerini verimli bulmadığı için sonlandırma yoluna girdi. Kısa vadede NATO’nun yeni stratejik kavramının Çin’i hedef almasının somut sonuçları olmayacaktır. Ancak, uzun vadede, güç dengelerinin değiştiği açık.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa