05 Temmuz 2022 04:17

Serbest piyasa

Kafede oturan bir erkek (ortada) boş masalar

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Cumartesi günü Kadıköy Yeldeğirmeni’de bir evin giriş katındaki kafede iki arkadaşla biraz soluklanmak için oturduk. İki çay, bir sade soda içtik. Hesap 37 TL. 10 TL klasik küçük bardak çay, 17 lira marketlerde 1-2 liraya satılan sade soda. “Bu fiyatları kontrol eden yok mu?​” dedi bir arkadaş. “Serbest piyasa” dedi diğer arkadaş. “İçmediğimiz çayların ve sodaların da parasını veriyoruz, geçmediğimiz köprülerin, yolların parasını verdiğimiz gibi” dedi ilk arkadaş. “Haklısın, günlük gider ve kâr marjını hesaplayıp, gelenlerden bu parayı alıyorlar, gelmeyenlerin de vereceği parayı bizden alıyorlar” dedi ikinci arkadaş. “Ben bir daha buraya gelmem, benim gibi birçok daha önce gelmiş müşteri de gelmez herhalde, kafe bir süre sonra kapanır, köprü-yol parasını kimse geçmese bile devlet ödüyor, bu kafenin günlük giderini devlet ödemez herhalde” dedim. “Serbest piyasa” dedi birinci arkadaş. “Serbest piyasa her alanda geçerli değil ama dedi” ikinci arkadaş. “Devletten ihale alan beş müteahhit piyasa kurallarından muaf, batmaması için devlet her türlü desteği veriyor” diye de ekledi. “İşçiler de piyasa koşulları dışında, grev yapamıyorlar, patronlar aralarında anlaşıp istedikleri fiyattan mallarını satıyor ama işçiler grev yapıp ücretini arttıramıyor” dedim.

Dün yine memurlara ve emeklilere yapılacak enflasyon oranındaki artış ve asgari ücret artışı belirlendi. Enflasyon ENAG’a göre senelik yüzde 176, TUİK’e göre göre yüzde 79; işçilere, memurlara, emeklilere yapılan yıllık artış oranları toplamı ise TUİK enflasyon hesabının bile çok altında kaldı.

Hep söylüyoruz. 12 Eylül öncesi, işçi sınıfı grevler, direnişler ve sıkı pazarlıklı,toplu sözleşmelerle bugünkü işçilerin çok üstünde ücretler alabiliyordu. Emekli olan işçiler emekli ikramiyeleriyle kendilerine bir ev, bazıları ise bir ev, bir araba alabiliyordu. Şimdi işçilerin çoğu emekli ikramiyesi dahi alamıyor. Elli işten kovulan, kıdem tazminatı verilmeyen milyonlarca işçi var. 89 Bahar Eylemlerinden sonra da bir dönem işçiler o dönem verdikleri mücadele ile ciddi zamlar aldılar. O zaman da grev yasaktı ama işçiler öyle yaratıcı, kitlesel eylemler yaptı ki, patronlar geri adım atmak zorunda kaldı. Kamu işyerlerinde de devlet enflasyon oranının üstünde ücret artışları yapmak zorunda kaldı. On binlerce işçi Zonguldak’tan Ankara’ya yürüyüşe geçtiğinde bazı patronlar yurt dışına kaçmaya hazırlandı.

Türkiye’deki sistem ‘Köpeklerin salıverilip, taşların bağlandığı’ sistem. Patronlara, yandaşlara, çetelere her şey serbest; işçilere, emekçilere her şey yasak. Patronlar mallarına yüzde 176 artış yaparken bir senede; işçilerin, emekçilerin ücretlerine yüzde 50 zam yapıldığında dünyalar bağışlanmış gibi emekçilere şamata yapılıyor.

İşçiler, emekçiler yıllardır, her geçen gün bir öncekine göre daha çok yoksullaşıyor. Bu durumu yandaş basın “Ülkemizde obezite azalacak” diye alkışlıyor. Sanki obez olan işçilermiş gibi. Adeta alay ediyorlar hepimizle.

Artık ’70’leri, ’89’ları hatırlama zamanı. Açlık sınırı, yoksulluk sınırı gibi kıstaslar emekçilerin ücret artışları için telaffuz edilemez. İşçilerin asgari talebi enflasyon artı büyüme oranıdır. Bu da yıllık en az yüzde 200 ücret artışını gerektirir. Patronların, bankaların yıllık kârı yüzde 300 artarken yüzde 50’lerden, 60’lardan konuşmak işçi ve emekçilere hakaret sayılır.

 

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa