İktidar, emeklileri ve memurları da enflasyona ezdirmeye devam ediyor!
Fotoğraf: Dilek Omaklılar/Evrensel
TÜİK dün haziran ayı enflasyonunu açıkladı: Yüzde 4.95. Yılık enflasyon ise yüzde 78.62!
Böylece kamu emekçileri ve emekliler için temmuz ayındaki zamlarda esas alınacak ocak-haziran enflasyonu ise yüzde 42.35 olarak ilan edilmiş oldu.
Asgari ücrete yapılan yüzde 30 zamdan sonra önümüzdeki günlerde memurlara emeklilere yapılacak “enflasyon farkı”na bağlanmış olan zam da böylece 42.35 olarak belirlenmiş oldu!
Enflasyon hesaplamaları emekçilerin çarşı pazarda yaşadıkları enflasyona en yakın olan ENAG’a göre ise haziran ayında enflasyon aylık yüzde 8.31, yıllık bazda ise yüzde 175.55 oldu.
Türk-İş, haziran ayı açlık sınırını yani dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarını 6 bin 391 TL olarak ilan etmişti.
ENFLASYONA KARŞI MÜCADELE ‘ZAMLARA HAYIR’ VE ‘EK ZAM’ TALEPLERİYLE BİRLEŞMELİ
Erdoğan-AKP iktidarı ve arkasındaki sermaye güçleri uzunca bir zamandan beri;
- Emeklilere ve asgari ücrete yapılacak zammı olduğu gibi, kamu emekçileri ve işçi sendikalarının yaptıkları TİS’leri TÜİK’in maniple edilmiş enflasyon hesabına bağlayarak,
- Dahası, doğrusunun bu olduğunu sendikalara kabul ettirerek, TİS’leri, hatta sendikalı olmayı gereksiz hale getirdiği gibi, tüm ücret ve maaşlarla ilgi görüşmeleri de sendikal mücadele açısından bir anlamı olmayan protokol icabı yapılan görüşmeler haline getirmeyi başarmıştır!
Ancak aralık ayından itibaren görülmemiş bir hıza ulaşan enflasyon, “görülmemiş zam” diye propaganda edilen aralık ayında asgari ücrete yapılan yüzde 50.5’lik zammı birkaç ayda eritip yılın ortasında asgari ücrete yeniden zam yapılmasını gündeme getirdi. Ama ücretler ve maaşlardaki hızlı erime bu zamların enflasyona bağlanmasına tepkiyi de yaygınlaştırıp güçlendirdi.
Nitekim, yılın ilk aylarında onlarca fabrika ve hizmet iş yerinde işçi ve emekçiler greve çıkarak ücretlerine enflasyona bağlı olmayan ama kendi tepkileri ve örgütlülükleri düzeyinde bir zam elde etmişlerdir. Dahası, gelişmeleri az çok izleyen herkes, TÜİK enflasyonuna bağlanan zamların rastlantı olmadığı tersine sermaye ve tek adam yönetiminin, krizin ve pandeminin yükünü işçi sınıfına ve emekçilerin sırtına yıkılması stratejisiyle doğrudan bağlantılı olduğu gerçeğinin görülmesini de yaygınlaştırdı.
Ama burada bir şeyi daha eklemek gerekir.
TÜİK enflasyonuna bağlanmış bir zam stratejisine teslim olmayı reddetmek, işçilerin öteki taleplerinde olduğu gibi ücretlerinin yükseltilmesine ilişkin talepleri de kendi güçleri ve haklarını kullanarak elde etme mücadelesine bağlanmak belirleyici önemdedir. Ama, bugünkü koşullarda enflasyona karşı mücadele, zamlara karşı bir mücadeleyle birleşmediğinde ücret ve maaşlara zam talepleri “Kaşıkla verilenin kepçeyle geri alınması”yla karşı karşıya kalınacaktır.
Son yıllarda mücadele her gün bunun kanıtını önümüze sermektedir.
Bu yüzden de enflasyona bağlı olmayan bir ücret ve maaş mücadelesi, “zamlara hayır” diyen, kayıplarını “ek zam” talebiyle kapatmayı amaçlayan bir mücadele olmak zorundadır.
İŞÇİLER ATALAY’A TEPKİLİ
Asgari ücretliye TÜİK enflasyonu oranında bile zam yapmaya yanaşmayıp yüzde 30 zamla sınırlayan tek adam yönetimi, memura ve emeklilere de TÜİK enflasyonu kadar zam yapacak!
Asgari ücrete yüzde 30 zammın açıklandığı toplantıda, Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay’a “Mutabık mıyız?” diye soran Erdoğan’a Atalay, “Hayırlı olsun Cumhurbaşkanım” diye yanıt vermiş, Atalay’ın yanıtı karşısında “Gırtlağımızı sıkmasınlar” dediği duyulan Erdoğan’a “Olur mu Cumhurbaşkanım” demişti. Ama aynı Atalay bu açıklamadan sadece birkaç gün önce, asgari ücretin Türk-İş’in hesapladığı 6 bin 391 TL’lik “açlık sınırı”na yükseltilmesini “kırmızı çizgi” ilan etmişti! Bu açıklamalardan sonra Atalay’ın 5 bin 500 TL’ye imza atması işçiler ve mücadeleci sendikacılar tarafından elbette ki tepkiyle karşılanıyor.
Tabii işçiler, Atalay’ın daha bir ay kadar önce asgari ücrete “Temmuz ayında ara zam yapılması”nı isteyenlere “Yasaya göre asgari ücret yılda bir kez aralık aylında tespit edilir” diyerek temmuzda zamma karşı çıktığını biliyorlar. Atalay’ın ancak TÜSİAD’ın bile asgari ücrete zammın gündeme alınmasını istemesinden sonra Cumhurbaşkanıyla görüşmeye gitmesini de hatırlayarak işçiler tek adam yönetimi kadar Türk-İş ve Başkanı Atalay’a da tepki gösteriyorlar.
BU HALE DÜŞMENİN TEK SORUMLUSU ATALAY VE TÜRK-İŞ Mİ?
Elbette bir yandan en büyük işçi sendikaları konfederasyonu öte yandan da Asgari Ücret Tespit Komisyonunda işçi tarafını temsil hakkını da Türk-İş’in kullandığını dikkate alan işçiler Türk-İş’e ve başkanına tepki gösteriyorlar. Ama, biraz daha yakından bakıldığında, elbette ki Türk-İş ve başkanının buradaki rolü çok önemlidir ama yaşananların sorumluları sadece Türk-İş ve onun başkanından ibaret değildir.
Çünkü sorun; gerek işçilerin gerekse kamu emekçilerinin sendikalarının çok önemli bir bölümünün yönetimlerinin, işçi sınıfı ve emekçilerin yaşama ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve gelecek kaygılarıyla ilgisi kalmamış; tamamen burjuva yaşam tarzını ve kapitalist sınıfının gelecek kaygılarını benimsemiş olan, sendikaları da kendi çıkar ve kaygıları doğrultusunda yöneten sendikal bürokrasi tarafından gasbedilmiş olmasıdır.
Eğer bugün “İşçilerin ve emekçilerin sorunları, ülkenin karşı karşıya olduğu özgürlük, demokrasi, NATO, emperyalizm… gibi sorunlarda toplumdaki en duyarsız kesim hangisidir?” sorusu etrafında bir kamuoyu araştırması yapılsa, bu araştırmada açık ara 1’inci sıraya “sendika bürokrasisi” otururdu!
Hani büyük şairimiz Orhan Veli’nin zamanının havada vurup tavada yiyen, yeni yetme burjuvaları için söylediği, “cımbızlı şiir” diye bilinen şiiri;
“Ne atom bombası,
Ne Londra Konferansı;
Bir elinde cımbız,
Bir elinde ayna,
Umurunda mı dünya!” dizeleriyle belki Orhan Veli, zamanındaki burjuvalardan daha fazla günümüzün sendika bürokrasisini anlatıyor bize.
İleri işçiler ve mücadeleci sendikacılar, emekten yana güçler, kendi sorumluluklarını bu gerçekler etrafında belirleyip yerine getirdikleri ölçüde sermaye ve onun sınıf içindeki uzantısı sendika bürokrasisine karşı biriken büyük potansiyeli harekete geçirecek bir mevziye geçebileceklerdir.
- Yığınların siyasete müdahalesi için... 19 Ocak 2025 04:46
- 2025 yılı emek yılı olacağını gösteren önemli işaretlerle başladı 12 Ocak 2025 04:53
- Tartışmalar "Sadece Türkiye’nin Kürt sorununun demokratik çözümü" kapsamını aşıyor 05 Ocak 2025 04:58
- 2025'in emek, barış ve özgürlük yılı olması dileği ile... 31 Aralık 2024 06:59
- Ülkemiz işçi emekçileri 2025'i emek yılı yapacak güce ve deneyime sahiptir! 28 Aralık 2024 06:16
- Asgari ücretli işçinin grev hakkıyla da donatılmış yeni bir mekanizma talebiyle mücadeleye! 24 Aralık 2024 16:44
- Son iki haftada oluşan Suriye haritası neyi gösteriyor? 12 Aralık 2024 04:45
- Asgari ücret miktarı, AÜTK'ye bırakılamayacak kadar ciddi ve önemli taleptir! 08 Aralık 2024 04:44
- Suriye'de çıkar peşindeki herkes operasyonun içinde ama kimse rolünü kabul etmiyor 05 Aralık 2024 06:45
- Eğer ‘Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz’se... 01 Aralık 2024 04:54
- İşçilerin özelleştirmeye karşı cepheden ‘hayır’ demekten başka bir seçeneği yok! 27 Kasım 2024 06:55
- Tek adam yönetiminin ülkeyi nereye getirdiğinin bir haftaya sığan fotoğrafıdır! 24 Kasım 2024 04:47