08 Temmuz 2022 04:55

Kaybedecek çok şeyi olanların iktidarı!

Tayyip Erdoğan

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Cumhurbaşkanı Erdoğan, AKP’nin ‘geçmiş dönem belediye başkanları istişare ve değerlendirme toplantısı’nda yaptığı konuşmada 2023 seçimlerini işaret ederek “Artık kaybedecek çok şeyimiz var” dedi. Erdoğan’ın bu sözü ilk bakışta “Cumhur İttifakının kaybetmesi halinde Türkiye’nin kaybedeceği” biçiminde okunabilir. Ancak konuşmasının tamamına bakıldığında Erdoğan’ın asıl olarak “Bu seçim kızgınlık, kırgınlık, nefsaniyetle hareket edilebilecek bir seçim değildir” dediği partililerine mesaj vermek istediği anlaşılıyor.

“Artık kaybedecek çok şeyimiz var” açıklaması, aynı zamanda siyasete bir yüzük ile başlayıp “Bu aşkı, bu heyecanı holdinglerin milyarları aşabilir mi?​” diye soran Erdoğan’ın ve partisinin siyasi serüvenini de özetliyor. Erdoğan’ın siyasette onlarla mücadele adına yola çıktığı 3Y (yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar) bugün kendi iktidarının sacayağı haline gelmiş bulunuyor.

Paris merkezli Inequality Lab tarafından 2021’de yayımlanan dünya eşitsizlik raporuna göre; Türkiye’de en zengin yüzde 10’luk kesim, toplam gelirin yüzde 54.5’ine el koyuyor. Halkın en yoksul yüzde 50’lik kesiminin payına ise, bu gelirin sadece yüzde 12’si düşüyor. Erdoğan, artık hepimizin adlarını ezbere bildiğimiz 5’li çete örneğinde olduğu gibi kader birliği yaptığı sermaye çevrelerini özel olarak destekledi ve onların çevresinde kendi siyasi ağını kurdu. Ancak Erdoğan iktidarı boyunca sadece kader birliği yaptığı tekeller değil, halkçı imajını pekiştirmek için zaman zaman hedefe koyduğu TÜSİAD’ın içindeki bütün tekelci sermaye kazanmaya devam etti.  Erdoğan, kendi deyimiyle “Yatırımcılara zarar verecek, yatırımcıları üzecek hiçbir işe” kalkışmadı.

Tekellerin sürekli büyüyen servetlerinin karşı tarafında işçi sınıfı ve emekçi halkın giderek artan yoksulluğu yer alıyor. TÜİK resmi enflasyon rakamlarını ne kadar düşürmeye çalışırsa çalışsın Türkiye dünyada enflasyonun en yüksek olduğu ilk 6 ülke arasında yer alıyor. Türk-İş’in yaptığı hesaplamaya göre, Türkiye’de haziran 2022’de açlık sınırı, yani bir ailenin yeterli beslenebilmesi için aylık harcaması gereken tutar 6 bin 391 TL’yi buluyor. Oysa “Hiçbir vatandaşımızı enflasyona ezdirmeme sözümüz var” diyen Erdoğan’ın açıkladığı yüzde 30’luk zamdan sonra 5 bin 500 TL olan asgari ücret açlık sınırının bile 1000 TL altında kalıyor. DİSK’in “asgari ücret gerçeği-2022” raporuna göre sayıları 10 milyonu geçen asgari ücretliler açlık sınırının altında yaşamaya mahkum ediliyor.

Elbette böylesi bir tablonun oluşmasında Erdoğan ile görüşmesinde asgari ücretliler için açlık sınırında bir artış bile talep edemeyip “İnşallah önümüzdeki günlerde kamuoyuna müspet bir haber verirler” diyecek kadar iktidarın emrine girmiş Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay’ın başını çektiği sendikal bürokrasinin büyük bir rolü bulunuyor.

Neresinden bakarsak bakalım, karşımızda bugün artık o da bu iktidarın sözcülerinden biri olan Numan Kurtulmuş’un zamanında söylediği gibi “Harun gibi gelip Karun gibi zenginleşen ve zenginleştikçe firavunlaşan” bir iktidar gerçeği duruyor.

Partisinin ABD’nin başını çektiği batılı emperyalistlerin bölge (Ortadoğu) planları ve bu planlarda Türkiye’ye biçtikleri rolle bağlantılı olarak ortaya çıktığı ve onların desteğinde iktidara geldiğini unutan Erdoğan, söz konusu konuşmasında muhalefeti “emperyalizm uşaklığı” ile suçluyor. ABD Başkanı Biden ile görüşmek için aylardır fırsat kollayan ve Biden’ın telefonu sonrasında NATO’da geri adım atan kendisi değilmiş gibi ülkeyi “Emperyalizm uşaklarına bırakmayacağız” diyor. Açıktır ki, bu açıklama muhalefeti düşmanlaştıran ve ‘firavunlaşan’ iktidarını terk etmemek için her türlü yol ve yöntemi meşru gören bir siyasi anlayışı ortaya koyuyor.

Erdoğan’ın söylemi ve iktidarın siyasi yönelimi bugüne kadar binlerce siyasetçinin tutuklanmasının, Kürt belediyelere kayyumların atanmasının, sınır ötesi operasyonların, her türlü gösteri ve eylem hakkının yasaklanmasının, HDP’ye kapatma davasının açılmasının, seçim yasasının değiştirilmesinin, sosyal medya düzenlemesinin yetmediği koşullarda iktidarı kaybetmemek için yeni provokasyonların devreye sokulmasından geri durulmayacağını da işaret ediyor.

Erdoğan iktidarı, artık kaybedecek çok şeyi olanların; mutlu azınlığın iktidarıdır. İşçi sınıfı ve emekçi halk güçlerinin bu Karun gibi zenginleşip firavunlaşan iktidardan kurtulmalarının yolu, her şeyden önce bir ‘kurtarıcı’ beklemeden insanca yaşam ve demokrasi mücadelesinde güçlerini birleştirmelerinden geçiyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa