Devletin değiştirilen/dönüştürülen işlevi ve TÜİK

Fotoğraf: Evrensel
DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu ve diğer yöneticiler 4 Temmuz günü TÜİK önünde “Gerçek rakamları açıklayın” çağrısı yaptı. Basın açıklamasında TÜİK’in adeta bir patron gibi olduğunu ifade eden Çerkezoğlu, “Bütün emek gelirleri onun açıkladığı oranlara göre belirleniyor. O nedenle, enflasyonun eksik ölçülmesi, hatalı ölçülmesi emekçilerin hakkının gasbedilmesi demektir. TÜİK enflasyonu düşük açıklayarak işçinin, memurun, emeklinin ekmeğiyle oynuyor. Ekmeğimizi, emeğimizi savunmak için buradayız” diyerek tepkisini belirtti.
DİSK’in TÜİK önüne gitmesi önemli bir vurguydu. Çerkezoğlu’nun TÜİK yönetimine bu kurumun kamusal bir veri toplama kurumu olduğunu hatırlatması ve görevini layıkıyla yapmaya davet etmesi, devletin yapısı ve işleyişinde meydana gelen derin değişiklikleri bir kez daha gündeme getirmiş oldu.
DİSK’in TÜİK protestosu, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı boyunca kurumların faydacı gerekçelerle değiştirilip, dönüştürülen işlevlerine dikkat çekerek, muhalefetin önüne sorunun çözümüne ilişkin cevaplar gerektiren yeni bir görev koydu.
* * *
Kamu yönetimi örgütlenmesinin iki temel amacından ilki devletin görev ve işlevlerinin etkin bir biçimde yürütülmesi olarak tarif edilir. İkinci amaç yönetim birimlerinin yetki ve sorumluluk alanlarının yönetsel, siyasal ve yargısal denetime olanak verecek biçimde, net olarak belirlenmesidir. Birincisiyle yönetim organının verimliliği sağlanırken, ikincisiyle kamuya karşı sorumlu tutulmasını ve hesap vermesini garanti altına alacak bir çerçeve çizilmiş olur.
2000’li yılların başlangıcına kadar Türkiye’de devlet örgütlenmesinin temel özellikleri; bir ulus devlet olması, temel mekanizmaların işleyişinde hukuk ilkelerinin belirleyiciliği, sistemin merkeziyetçiliğe dayanması, TBMM’nin halkın iradesini temsil etmesi ve laiklik ilkesi temelinde kurulmuş olması olarak sıralanmaktaydı. Halen sürmekte olan iktidarın başlangıcından itibaren bu manzarada görünen ya da görünmez kılınan önemli değişiklikler yapıldı.
Adalet Kalkınma Partili yılların ilk yarısında sosyal güvenlik sisteminden kamu ihale düzenine, personel rejiminden denetim mekanizmalarına, yerel yönetimlerden altyapı hizmetlerinin düzenlenmesine kadar pek çok konuda neoliberal bir reform programı hayata geçirildi. ‘Demokratikleşme,’ ‘Karar alma süreçlerinde halk iradesinin artırılması,’ ‘çoğulculuk,’ ‘yerelleşme,’ ‘özel sektör ve sivil toplumla paydaşlık’ ve ‘katılımcılık’ gibi kavramlar etrafında meşrulaştırılan bu sürecin yoğun özelleştirme ve kadrolaşma pratikleri ile iktidarın siyasal mayalanması ve hegemonya artırımı için kullanıldığı sonradan daha net bir biçimde görülecekti.
‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi,’ bahsi geçen kadrolaşma ve siyasi ihtiyaca göre örgütlenme bağlamında bir dönüm noktası oldu. ‘Güneş sistemi’ne benzerliğiyle dikkat çeken ‘Cumhurbaşkanlığı teşkilat şeması’nda görüldüğü üzere kamu yönetimi örgütlenmesinde kritik değişiklikler yapıldı. Atanmış bir cumhurbaşkanı yardımcısından gölge kabine işlevi gören Cumhurbaşkanlığı kurullarına, işlevsizleştirilen Meclisin yerini alan Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinden OHAL KHK’lerinin olağan hale getirilmesine kadar pek çok önemli değişiklik ardı ardına yapıldı. Hantallaşmış bürokrasiye çözüm ve karar verme sürecinde hızlanma gerekçesiyle savunulan değişikliklerin, liyakat ilkelerine uygun olmayan kadrolaşma ve dozu giderek artan bir baskı sürecinin kurulup, geliştirilmesi için kullanıldığı bir kez daha görüldü.
* * *
‘Devlet teşkilatı şeması’ en üst makamdan başlayarak kimin kime karşı sorumlu olduğunu ve yapı içindeki hiyerarşiyi gösteren, işleyişi anlamayı kolaylaştıran bir görseldir. Bugün ‘Cumhurbaşkanlığı teşkilat şeması’na bakıldığında hemen anlaşılmayan ayrıntılar, gündelik siyasetin ilerleyişi içinde giderek belirginleşiyor.
İddia edilenin aksine iktidar tarafından aşırı merkeziyetçi bir yaklaşım içinde yürütülen siyasal karar verme sürecinde, yükseköğretim öğrenci yurt yönetiminin akrabalarca yönetilen vakıflara, muhalif siyasetçilerin önünün kesilmesi görevinin yargıya, yüksek öğretim kurmaylığının ilahiyatçılara, dış işlerinin savunma bürokrasisine, toplumsal yeniden yapılanmanın Diyanet İşleri Başkanlığına bırakıldığı bir dönemde düşük ücretli emek gücünün devam ettirilmesi görevi de TÜİK’e ve bu kurumun enflasyon hesaplamalarına bırakılmış görünüyor.
Oyun kurallarının durmaksızın ve tek taraflı biçimde değiştirildiği bir süreçte, bu baskıcı keyfiliğe nasıl karşı çıkılması gerektiği sorusu sahibini bekliyor.
Evrensel'i Takip Et