Tatbiki iktisat

Fotoğraf: DHA
Bugün bayram. O nedenle, tüm cinayetleri ve siyasilerin sorumsuz biganeliği sayesinde giderek olgunlaşarak yükselen ve olağanlaşan vahşeti bir taraf bırakıp, çok başka bir şeyden söz etmek istiyorum: Bir dostumun kitabını sunarak, ülkemizde iktisat alanında neler yapılageldiği, daha doğrusu bu alanda ülkemizin hangi yollardan geçtiği konusunda ufak bazı bilgi kırıntıları sunmak istiyorum.
Önce şu meseleyi bir netleştirelim. Mezun olmuş birçok dostumla konuşurken genellikle fakültede verilen bilgilerle yaşamda karşılaşılanların birbirinden çok farklı olduğu, hatta çoğu zaman kendilerine verilmiş bilgilerin hiçbir işe yaramadığı mealinde serzenişler dinlemişimdir. Bu dostlar genelde haklılar ya da haklı oldukları yerler vardır, ama bu konuda iki açıdan çok temel bir hata yapılmaktadır. Birincisi yükseköğretim kurumlarında pratik yaşama dair detaylı bilgi verilmez, genel ilkeler ve eğilimler üzerinde durulur. İkincisi ise, bir yükseköğretim kurumunda ekonomik ya da sosyal patolojilerin sağaltım yolları gösteriliyor, buna rağmen toplumsal ve ekonomi alanındaki hastalıklar devam ediyorsa, orada bir yanlışlık var demektir. Görülüyor ki, birincisi usulle, ikincisi ise esasla ilgili olarak derin sorunlar söz konusudur. Bu durumda, bir sosyal bilim dalı olarak görülen iktisat öğretisinin günlük yaşamda işimize yaramasını bir tarafa bırakalım, toplumların tarihsel yürüyüşlerinde bile yol gösterici olamamaktadır. Bunun sebebi de çok açıktır; çünkü biz sağlıklı bir toplumun ekonomisini değil, sermayeye köle toplumların aldatılışını okutuyoruz. Ondan dolayıdır ki, yıllardır kalkınma hikayesinin dillendirildiği ülkemiz hâlâ buralardadır.
Uygulamalı iktisat dersinin kitabını iktisat fakültesi 1970 yılı mezunlarından Mustafa Başdoğan isimli bir ekonomi neferi yazdı. Muazzam bir deneyim; fakültede ilmini oku, sonra da pratikte gerçeklerle boğuş! Böyle bir kafadan çıkan eser, doğal olarak bilim-uygulama, teori-pratik uyumunu ya da uyumsuzluğunu çok net olarak ortaya koyar, diye düşünülür. İşte bu eser, bu zor görevi başarmış olarak okuyucularının karşısına çıkmış bulunmaktadır.
Bu eseri teori yapan da, uygulamayla boğuşan ve içinde boğulan da kah öğrenerek kah eğlenerek zevkle okuyabilir. Çünkü kitap öğrenene bilginin uygulamada nerede ve nasıl kullanılacağını göstermekte, uygulama içinde olanlara ise uygulama denizinde yelkenin nasıl kullanılacağını, dümenin nasıl kırılacağını anlatmaktadır. Hatta o kadar ki, bizzat kitaptan öğrenildiği kadarıyla, bazı iş insanları, kendilerinin yaşadığı fakat net bir şekilde yansıtamadığı zorlukları dile getirdiği için Mustafa Başdoğan’a teşekkür etmişler.
Kitabın akademik yönü güçlü, kullandığı dil nazik-etkili. Örneğin, 1970 yılının sosyal ve siyasal olaylarının analizi sosyolojik açıdan ne derece ustalıkla ele alınmışsa, yaşanan petrol krizine ve krizin Türkiye’ye etkisine de o derece akademik bakılmış. Hele de günümüzde uygulanan kur garantili mevduat konusunu anlamak isteyenin bir zamanların ünlü uygulaması olan dövize çevrilebilir mevduat (DÇM) konusunda kitabın ilgili bölümünü mutlaka okuması gerekir. İki uygulama arasında yapılan ilginç karşılaştırma günümüze ışık tutabilecek niteliktedir.
Döviz kefenini bir türlü yırtamayan Türkiye’nin farklı dönemlerde döviz krizi yaşadığı hepimizin malumudur. Bu sürecin çeşitli aşamaları ve farklı dönemlerde alınan çeşitli kararların teori ve pratik yönden irdelenişi okuyucuya teorik olarak katkı yapabildiği gibi, günümüz olaylarına da ışık tutabilmektedir. Ekonomik krizlerin tetiklediği siyasi krizler ve maalesef ülkenin içine sürükletildiği askeri darbelerin hikayesi de o günlerde yaşananlar kadar, oralardan bugünlere taşınanlar hakkında da okuyucuyu düşündürmektedir.
Burnu bir türlü döviz krizinden çıkmayan ekonomide kur meselesi daima ateşini korur. Bir zamanların Merkez Bankası başkanının gece yapılan kur ayarlaması esnasında TL mevduatını dolara çevirmesinin yargıya taşınması hikayesi, günümüz yandaşlarının anlık varsıllaşma hikayesi karşısında henüz fersude olmamış ekonominin hukuk zaferi olarak kutlanılacak bir olaydır.
Kur ve döviz gibi meselelerle daimi boğuşmuş ve onlar üzerinde rant sağlamış “averistler” memleketinde, ünlü bir siyasi liderin akrabası da bizzat adıyla tarihe geçmiş olan hayali ihracat konusuna bulanmadan geri kalır mı?
Fakültede okutulan klasik iktisat konuları kağıt üzerinde o denli dürüst ve akla-mantığa uygun şekilde işleniyor ki, insanın sisteme inanası geliyor. Gel gör ki, Kurtuluş Savaşı esnasında büyük kahramanlıklar göstermiş bazı zevatın dahi İş Bankası kredileriyle nasıl köşeyi dönmeye çalıştıkları Hoca’mız Kokut Boratav’ın Türkiye Ekonomisi kitabında hüzün verici şekilde anlatılmaktadır. Başdoğan’ın kitabında bir başka kişi ile ilgili olarak anlatılan şu hikayeye bir bakar mısınız: “Celal Bayar’ın talimatıyla Adana’da Demokrat Partiyi kurdum.” Buraya kadar olağan, fakat devama yönelelim: ”Daha sonraki yıllarda babamla beraber Ankara’da Adana Ticaret Odasını yıllarca temsil ettik….” Siyaset-ticaret iç içe, bugün bu iç içeliğe bir de tarikat katılınca, ünlü triyo oluşuyor: tarikat-siyaset-ticaret. Gerisini buraya koyup, işin nezahetini bozmayalım!
Türkiye’nin yılan hikayesine dönen, iktidarların dönem dönem kah halka demokratik rol sahtekarlığını yutturma, kah Türkiye’nin dik duruyormuş gibi görüntü verme sahtekarlığına bürünme vesilesi yaptığı Avrupa Birliği ile yapılmış Gümrük Birliği anlaşması ve onun etrafında şekillenen konular da kitapta ustalıkla ele alınarak, günümüze ışık tutulmuştur. Gerçekten o günlerin samimi davranışı karşısında bugünlerin ustaca oynanan aldatıcı oyunlarının ne denli iğrenç olduğu net bir şekilde görülmektedir. Bu arada kitapta kimi siyasiler ve iş insanlarının yer alması da kitaba hayli zevkli bir okuma tadı veriyor.
İçinden geçtiğimiz husumet ve şiddet dolu kahredici ortamda yazılabilecek bir bayram yazısına kitabın denk gelmesi çok isabetli ve hoş oldu. Değişen Ekonomik Sistem ve Hayalî İhracat adlı Kitabın Yazarı Sayın Mustafa Başdoğan’ı kutluyorum, değerli okuyucularımın bayramını tebrik ediyorum.
Evrensel'i Takip Et