13 Temmuz 2022

Soluduğumuz coğrafya gibi yaşamak

Bayram bitti. Neler konuştuk sevdiklerimizle, neler duyduk, eksik kalan ne? Her bayram geçmişten geleceğe bir yolculuk.

Kendimizi nasıl algılıyoruz şimdi? İnsanlar çok mu asabi, sinirli olmuş? Çok mu pinti ve bencil hale gelmişler? Çok mu barış aleyhtarı kılınmışlar? Çok mu mutsuzlar? Güven sorunları çok mu derin?

Ya biz, ben, sen, o?

Dünyanın en sinirli ülkesi hangisi? Gallup'un her yıl düzenlediği Duygular Anketi’nde 2022 yılında Türkiye ikinci sırada. Ya biz, birey olarak kendimiz? Peki öfkemiz kime? Mülteci kılınmışlara, Kürtlere, erkeksek kadınlara mı? Bizi pozitif duyguların dibine iten ne?

Adettendir, kurban kesenler eskiden yoksullardan başlardı pay etmeye. Ya şimdi? Hadi yine Gallup söylesin: 2019 cömertlik anketine göre 146 ülke arasında Türkiye 132. sırada. Üstelik bu sıralama pandemi ve ekonomik kriz öncesi 2019 yılına ait.

Komşumuz yine ağaçlarını bizim onayımızı almadan tam bahçe sınırına mı ekmiş? Yani meyvesini yiyeceği ağacın kökleri ve gölgesi ile bizden örtülü toprak mı çalmış? Hukukun Üstünlüğü Endeksi’nde sonlarda yer bulan bir ülkede tersi mümkün mü?

Yine komşular, akrabalar çokça küs mü? Küresel Barış İndeksi’nde yıllardır dünyanın sonlarında yer alan, misal 2018’de sondan üçüncü olan bir ülkede, gündelik hayatta birey olarak barışık kalmak mümkün mü?

Yediğimiz, içtiğimiz ve sağlığımıza dair “Ne yersek oyuz”  sözü kadar sağlam bir tespit yaşadığımız kent, ülke, toplum için de her anlamda geçerli. Cömertlikten barışa, hukukun üstünlüğü ve adalet duygusundan pozitif duygulara; güven endeksinden bireysel silahlanmaya hangi ülkeyi soluyorsak oyuz aslında. Unutmayalım, eni sonu soluduğumuz coğrafyaya dönüşür, onun gibi yaşarız hayatı. Yani mesele son derece basit ve bir o kadar da politik.

Peki bu kadar dipteysek neden yirmi yıldır ‘sandıkta’ değişim yok?

Bir taraftan bizleri bireysel olarak borçlandırıp öte yandan periyodik ekonomik kriz ve enflasyon ile ülkece yoksullaştırarak, iyice pasifize ediyor olmasınlar? Bu pasifleşme itiraz etme kültürünü geriletip bizleri “hak mücadelesinde risk alamaz hale getiriyor” olmasın?

 Sistem bireysel borçlanmamız yani kredi kartlarımız, konut, araba ve bilumum tüketici kredileri ile her birimizi hizaya çekmekle yetinmeyip derin enflasyon ile siyasi tercihlerimizin aksine her birimizi

mevcut durumun devamını sağlayacak gizli aktörlere çeviriyor sanki. Hal böyle olunca da onlara on yıllarca aralıksız iktidar, bizim payımıza ise ölmek ya da sürünmek, misal iş cinayetlerinde Avrupa birincisi, dünya üçüncüsü olmak düşüyor.

Yıllardır ağız tadıyla bayram yapamaz olduk. Ama bu böyle gitmez, değil mi! Hani dedik ne yersek o, hangi ülkeyi solursak oyuz diye! Önümüzde tek seçenek birden fazla yol var. İşe gündelik hayatı dönüştürmekten başlayabiliriz mesela. Kaybedecek hiçbir şeyi kalmayanlara dönüşürken hep birlikte, dipten gelen tek dalga olmak da mümkün.

 Yeni bayramları, bayram gibi yaşamak dileği ile sağlıcakla kalın.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Çayırhan’da çakal sofrası

Çayırhan’da çakal sofrası

AKP iktidarının özelleştirmek istediği Çayırhan Termik Santrali ve maden işletmesinin ‘adrese teslim’ ihalesi bugün gerçekleştirilecek. İşçiler ve kamuoyu özelleştirmeye karşı çıkarken, adrese teslim ihaleye sicili kabarık patronların katılması bekleniyor. Çayırhan’ı yutacak sofrada IC İçtaş, Cengiz, Kolin, Limak, Alagöz, Ciner, Yıldızlar SSS var. Ödenmeyen işçi ücretleri madenin satış fiyatından fazla!

317.36 milyon TL: Yunus Emre Termik Enerji Santralinin son 3 ayda ürettiği elektriğin değeri

204.9 milyon TL: Aynı dönemde 1000 işçinin ortalama ücretlerden patrona 'maliyeti'

0 TL: Şirket 2021, 2022 ve 2023 yıllarında hiç vergi ödemedi

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
2 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et