Kahraman istemezük

Fotoğraf: Serhat Koç/Flickr (CC BY-SA 2.0)
“Şövalye hikayelerine artık inanmıyorum. Hiç şüphe yok ki onları yazanlar az çok gönüllerini eğlendirmişlerdir; okuyanlar da öyle. Fakat onları gerçek sananlar delilerdir. Bu hayalden doğma karakterlerin hepsi hoştur, cana yakındır, bunu kabul ederim. Onların kabahatleri yalnız masal ve roman kahramanları olmaktan ibarettir.”
Don Kişot, Cervantes
Ne yaşandığını gerçekte bilemediğimiz, önü ardı hakikatle soruşturulmamış, siyasi kanadı açığa çıkarılmamış, suçluları kaçmış, karası olmadık insanlara çalınmış darbe teşebbüsünün bir yıl dönümü daha geride kaldı.
Darbe girişimi OHAL’e, OHAL temel hak ve özgürlüklerimizi kaybetmemize sebep oldu. Kavramlar birbirine karıştı.
Millilik, kahramanlık coşturuldu. İç ve dış düşmanlara karşı bir olunacaktı, birlik olunacaktı, destan yazılacaktı.
En antiemperyalist onlardı kürsüde söz gelince. Her şeyin büyük pazarlığı döndü de ABD ile Gülen’in iadesi pazarlığı 6 yılda manşetlerde yer bulamadı.
Yine de sabaha karşı selalar yurdun her köşesinde...
Her sene yeni hikayeler ekleniyor destana, kahramanları hoş ve cana yakın bile değiller.
Balkondan F16’ya kafa atan mı istersiniz, bedeninde G3 deliği ile bayılmadığını iddia edenler mi, akrabasıyla kavga edip yediği dayakla çenesi kırılan beş tankı durdurdum diye manşetlere çıktı, kullanmayı bilmediği kamyonla bir fotoğraf çektirdi diye bir kadının heykeli dikildi.
Şerife Boz’un sahtekarlığı ortaya çıkınca yaptığı açıklamayı hatırlayın:
“Erdoğan sevgim için, vatan sevgim için, özgür bir Türkiye için o gün meydanlara çıktım…Yaptıklarımı, yaptıklarımla sembol olmamı kıskanıyorlar.”
Vatan millet aşkı ve çatlıyor kıskananlar, şaşmıyor kopyala yapıştır argümanlar.
2016’da 15 Temmuz gazileri için toplanan 309 milyon liradan 2020 yılına kadar ses çıkmadı. Sonrası sus payı aylık 1500’er lira.
Mitomani bulaşıcı değildir diyor aslında bilim ama bir rejim kazanan değer olarak yalanı pazarlarsa bir hastalık gibi bulaşıyor işte. Kelimenin kökeni yunanca muthos (efsane) ve latince mania (delilik) kelimelerinin birleşiminden geliyor.
Genel toplumda görülme oranı binde bir olan bu hastalık medya seçmece önümüze çıkardıkça oransal olarak daha büyük hissediliyor.
Mitoman kendini yalanla önemli ya da kahraman gösterir, mitoman övüngendir, mitoman kendi yalanına inanır, mitomani bir hastalıktır, hasta olmayan birinin strateji doğrultusunda bilinçli ve sürekli yalan söylemesi mitomaniden de tehlikeli.
Kahraman sözlük anlamı olarak bir savaşta yararlık gösteren kimse, bir olayda önemli yeri olan kişi ya da eser karakteri diye geçiyor.
Bugün artık bir yaşam savaşı veriyoruz. Ölmenin çok kolay, canın değersiz, açlığın sokakta gezdiği bir ülkede kimdir kahraman?
Kimdir bizim hikayemizdeki önemli kişi?
Giderse gitsin denilmesine rağmen kalıp günde 400 hasta bakan doktor, meslektaşları sırayla tutuklansa da haber yapmaya devam eden gazeteci, her seferinde gözaltına alınacağını, ters kelepçeden bileklerine kan oturacağını bile bile hak savunmak için sokağa çıkan, müebbetle yargılanırken bile bir an olsun Gezi’nin haklılığına söz ettirmeyenler, ev tutacak para, kalacak yurt bulamasa da, krediyi ödeyemeyeceğini bilse de okumak için direnen öğrenci, geçinmek için fiziksel işlere, inşaata, pazara giden, çay taşıyan ama torpil peşinde koşmayan, biat edip mış gibi yapmayan atanamamış öğretmen ya da mesleğinden uzaklaştırılmasına rağmen üretmeye devam eden akademisyen, pandemi boyunca geçinememesine rağmen hâlâ dayanışma konserine çıkan müzisyen, hakları için kontak kapatan motokurye, işten atılan arkadaşları için üretimi durduran işçi, yangına koşan afet gönüllüsü, ağacın nöbetini tutan çevreci, tüm ayrımcılığa rağmen varlığını ispatlamak için kendini gaza copa siper eden LGBTİ+ değil mi bu hikayenin önemli kişisi?
Kurtarıcılara, kahramanlara ihtiyacımız var mı her gün kendimizi bir mezbeleden kurtarmayı başaran, hayatta tutmayı başaran bizzat kendimizken?
“Kendimizi olduğumuz gibi kabul edinceye dek bizi tutsak edecek kahramanlar. Süpermenler ve tanrılar yaratmaya devam edeceğiz. Özgür toplumda kahramanlara yer yoktur. Özgür insanın kahramanları olmaz” diyordu Gündüz Vassaf, Cehenneme Övgü’de.
Özgürleşmek için önce ezberleri bozmak gerek.
Bu toplum böyledir ezberini, ne değişecek ki ezberini, seçimle gitmezler söylemini, Silivri soğuktur şakasının getirdiği kabullenişi, bir lider yolu gözlemeyi, başka bir kahraman beklemeyi bırakmak gerek.
Bu iktidarı bırakmamak için ne yapabilecekleri konusunda ezberimizin ötesinde düşünüp hazırlıklı olmak gerek. Kendi gücümüze dair ezberimizi yıkıp büyüklüğümüzü görmemiz gerek. Taleplerimizi; kaybettiklerimiz üzerinden değil kazanmayı istediklerimiz üzerinden kurmak gerek.
Zincirlerinden başka kaybedecek şeyi, öfkesinden gayrı sığınacak kalesi kalmamış bir toplumun kahramana değil özgürleşmeye ihtiyacı var.
Bu hikayede önemli olan karakter biziz, geleni getirecek, rotasını çizecek, ezberleri yıkacak ve yıktıracak olan da.
Yalanın karşısında koca bir duvar gibi duruyor her gün yaşadığımız hakikat: Biz ezilenleriz; koca bir halk. Tek tokluğumuz yalana.
Evrensel'i Takip Et