Dayanışma okuldur
Geçtiğimiz hafta açıklanan özel üniversite ücretleri akıllara durgunluk verecek denli yüksek. Bu ücretler yemek, kitap, ulaşım, barınma gibi diğer giderleri içermiyor. Bu giderler de katıldığında, bir yıllık toplam özel üniversite gideri kolayca 300 bin lira üzerine çıkıyor.
Artışlar yalnızca üniversiteler için değil, tüm özel okullar için geçerli. Lise, orta, ilkokul ve okul öncesi düzeyinde söz konusu olan rakamlar korkunç. Okul denince bir yandan giriş sınavlarının, diğer yandan paranın, öte yandan dinci dayatmaların akla gelir olması eğitim sisteminin çöktüğünü gösteriyor.
Okul denince akla gelmekte olan bu kavramlar elbette ki, dayatmaların sonucu. Oysa okul denince akla gelmesi gerekenler öğrenmek, gelişmek, serpilmek, dayanışma gibi kavramlar olmalı.
Okulda dayanışma çok çeşitli şekillerde gerçekleştirilebilir. Ama dayanışmanın belki de en önemli özelliği, okulun yukarıdan aşağıya işleyişi yerine, okuldaki herkesin ortak yaşama katkı yapmasının önünü açması. Okullarda her zaman çoğunluğu oluşturan öğrencilerin okul işleyişine somut katkı verebilmeleri aslında okulun sürekli dışarıdan beslenmesi ve bu nedenle de yukarıdan yönetilmesi anlayışının kırılması anlamına geliyor.
Bu bağlamda, Yunanistan’da var olan dayanışma okulları yol gösterici önemli bir model oluşturuyor. Bu okulların ortaya çıkışı, yoksulluğun yaygınlaştığı yakın döneme denk geliyor. Yani dayanışma okulları, öğrenmenin para kıskacından çıkarılması ve para söz konusu olmayan bir işleyişin oluşturulması için oluşan gerçek ve kitlesel bir gereksinime dayanıyor. Bir diğer deyişle, alttan gelen bir isteğe yanıt olarak ortaya çıkan bir çözüm.
Paranın devreden çıkarılması için başvurulan yol, bir zaman ve emek havuzunun oluşturulması. Okulda ders alan ve ders veren kişiler, bu havuza aldıkları ders saati kadar kendi zaman ve emeklerini katıyorlar. Buna, “zaman bankası” da deniyor.
Biraz daha açalım: Okulda 10 saat ders veren bir kişi, verdiği emeğin karşılığı olarak 10 saat fizik terapi isteyebiliyor ve fizik terapi yapan bir öğrenci bunu karşılayabiliyor. 20 saat ders veren bir kişi, 20 saat sürecek bir boya badana işi olduğunu söylüyor ve bir öğrenci aldığı 20 saatlik ders karşılığında bu işi üstlenebiliyor. Böylece kimin emeği daha değerli, “nitelikli/niteliksiz” emek ayrımı devreden çıkarılıyor. Bunların yerine, “herkes emek verir, herkesin emeği değerlidir,” anlayışı getiriliyor. Yani, her birey katkıda bulunur, herkes üretir ve üretici olabilir. Kadın, erkek, genç, yaşlı, yurttaş veya mülteci, kim olursa olsun…
Dayanışma okullarında hangi derslerin verileceği yukarıdan değil, gelen istekler yönünde belirleniyor. Matematik dersi de, dans dersi de var. Bu okullardan biri, Atina’daki Mezopotamya Dayanışma Okulu. Okulun bulunduğu mekânı belediye sağlıyor. Bunun dışında okul kendi kendine yeten, dayanışmadan beslenen bir işleyişi yaklaşık 10 yıldır sürdürüyor. Önemli kararlar ve önemli meseleler, okul meclisinin toplantılarında ele alınıyor.
Dayanışma okulları ve Türkiye’de yakın dönemde ortaya çıkan dayanışmacı girişimler hakkında konuşulacak tartışılacak çok şey var. Ama bunların öncesinde söylenmesi gerekeni söylemek gerek: Dayanışma kolektif öğrenmeyi besler; dayanışmanın kendisi bir okuldur.
Evrensel'i Takip Et