Yağmur yerine

Fotoğraf: Cengiz Göksal
BİRİKİM
Tepelerden, kentin istasyon merdivenlerinden her sabah aşağı iniyor kalabalık. Alanları dolduruyor. Alt katlarla bodrumlarda birikerek.
GÖKYÜZSÜZ
Göğü delince gökdelenler, gökyüzünün mavisi gitti. Ağacın yeşili. Uçtuğu toprağın rengi. Betonla badalanınca gökyüzü. Tozsuz, topraksız, aysız, yıldızsız. Gökyüzsüz kaldık.
GÜNEŞLE
Onca özlenen güneş çıktı. Bulutların arasından. Sıyrılarak karanlıktan. Gözleri parlatan bir ışıltıyla. Gölgeleri aydınlatacak olan.
DEFTERİ AÇINCA
Karanlığı mı yazıyorsun, aydınlığı mı defteri açınca sabahları. Akşamın hüzünlü karanlığı, sabahın neşeli aydınlığı olamaz yazdığın. Gün ortası karanlıkta kalmayan aydınlıktır yazacağın.
YAĞMUR YERİNE
Ormanlar kül yağdırıyor. Dumanların boğduğu gökyüzünden. Yağmur yerine.
KARANLIK ARTTIKÇA
Görebilmek için karanlıkta gizlenenleri keskinleşsin bakışların. Arttıkça karanlık. Aydınlanması için yeniden ortalık.
BETON KAFES
Eninde sonunda ne gökyüzü kalacak, ne deniz. Örttükçe yükselen duvarlar kentin üstünü. Betondan bir kafesle.
BİR FOTOĞRAFIN ARABI
Bir tahta perde fotoğrafı. Ardındakileri gizleyen. Dümdüz, upuzun, sert, kalın. Ne ışık, ne gölge. Karartık eski bir fotoğraf. Aydınlık bir fotoğrafın arabı sanki. Bütün yaşadıklarımız.
GÜNÜBİRLİK
Başı, sonu olan bir yolculuktur bütün yaşadıklarımız. İnişli, yokuşlu. Gidimli gelimli bitmeyen bir dünyada. Günübirlik!
Evrensel'i Takip Et