25 Temmuz 2022 04:14

Dönüm noktalarında: Baba-oğul Seeler

Erwin Seeler

Fotoğraf: Ron Kroon/Wikimedia Commons

Paylaş

24 Temmuz 1931… Viyana’daki İşçi Olimpiyatları’nda 60 bin kişinin izlediği maçta Almanya, Macaristan’ı 9-0 yeniyor. 7 gol atan Erwin Seeler sahayı takım arkadaşlarının omuzlarında terk ediyor. Ne bu tarihi fark ne de Seeler’in golleri resmi kayıtlarda yer alıyor çünkü sahadaki Almanya takımı Almanya Futbol Federasyonunun (DFB) değil ATSB’nin yani İşçi Jimnastik ve Spor Federasyonunun takımı. 1893’te, spor çevrelerine hakim olan milliyetçi, muhafazakar, burjuva anlayışlara karşı işçi kulüplerini toparlayarak kurulan ATB’nin (İşçi Jimnastik Federasyonu), 1919’da güçlendirilmiş, genişletilmiş hali olan ATSB, Hamburglu liman işçisi üyeleri Seeler’in omuzlarda taşınmasını hiç hoş karşılamıyor. Bunun, burjuva spor anlayışının yücelttiği ve kendilerinin mücadele ettiği “yıldız kültü”nü, bireyciliği beslediğini düşünüyorlar. İşçi sporları hareketine dair daha önce uzunca yazmıştık, okurlarımız o yazılara erişebilir o yüzden ayrıntıya girmeyeceğim. Ancak şunu söyleyeyim, ATSB için spor müsabakalarında sonuç önemsiz bir şeydi. Uluslararası maçların amacı milliyetçi rekabeti körüklemek değil tersine farklı ulusların işçilerini bir araya getirmek, dayanışma duygularını güçlendirmekti. Maç raporlarında oyuncuların isimleri yazmaz sadece pozisyonları belirtilirdi. Sporun şan, şöhret, para için yapılmasına karşı çıkılırdı. ATSB politik hedefleri konusunda netti: Diğer sporlar gibi futbol da proletaryayı özgürleştirmenin silahlarından biriydi.

1910 doğumlu Erwin Seeler, 9 yaşında işçi kulübü SC Lorbeer 06’da futbol oynamaya başlamıştı ve yaşı ilerledikçe namı Hamburg’un proleter mahallelerini aşar olmuştu. Almanya’da o dönemde profesyonellik yoktu ama yarı-profesyonel futbolculuk, herhangi birinin hayatını epey rahatlatabilirdi. 1931’de “yıldız kültü” tartışmalarının odağına yerleşen Seeler, bir yıl sonra “yoldaşlarını satmayı” göze alarak Viktoria Hamburg’a transfer oldu. Arkadaşı Alwin Springer’le birlikte proleter mücadele saflarından burjuva kampa geçiş yapmıştı. Hamburger Echo’nun “Kayıp Proleterler” başlığıyla manşetine taşıdığı bu gelişme, burjuva sporun para, şöhret gibi vaatlerinin ideolojik bağlılığın, sınıfsal aidiyetin önüne geçebileceğini gösteriyordu. Üstelik aynı dönem siyaset sahnesinde de işler komünist ve sosyalist hareket için terse dönüyordu. 11 ay sonra Naziler iktidarı ele geçirdi ve Mayıs 1933’te ATSB kapatıldı. İlerleyen yıllarda işçi kulüplerinin Nazilere karşı mücadelede öldürülen, tutuklanan isimsiz kahramanları oldu deyim yerindeyse tam zamanında “tüyen” Erwin Seeler ise 1938’de oğlu Uwe’nin efsaneleşeceği Hamburger SV’ye (HSV) katıldı.

***

Perşembe günü, 86 yaşında hayatını kaybeden Uwe Seeler de babası gibi golcüydü ama ne golcü! En olmayacak açılardan attığı imkansız gollerle, röveşatalarla, volelerle HSV ve Almanya tarihine adını yazdırdı. Kariyeri boyunca HSV forması giydi, 1961’de Inter’in cömert teklifini “Bizi sevenleri üzmeyelim baba”nın Almancasını söyleyerek reddetmesiyle “Bizim Uwe” lakabını hak etti. Ancak Uwe de babası gibi bir tercih yapıp Milano’ya gidebilirdi eğer milli takım teknik direktörü Sepp Herberger ona Adidas’ta iyi para kazanacağı bir iş ayarlamamış olsaydı! Uwe’nin Inter’le flörtü, Helmut Rahn’ın Hollanda’ya, Erwin Waldner’in İsviçre’ye, Horst Szymaniak’ın İtalya’ya transferi ve 1962 Dünya Kupası başarısızlığı Alman futbolunun gelişimi için profesyonelliğin daha ciddi biçimde hayata geçirilmesi tartışmalarını güçlendirdi. 28 Temmuz 1962’de Dortmund’da yapılan toplantıda Bundesliga’nın kurulması kararlaştırıldı ve sonraki süreçte lisanslı oyuncuların başka bir işte daha çalışması zorunluluğunu kaldıran düzenleme kabul edildi. Alman futbolu bu gelişmelerin ardından hem ulusal hem kulüp takımları kategorilerinde Avrupa’nın zirvesine yerleşti. Böylece Erwin’den sonra Uwe Seeler de Alman futbolunun hayati bir dönemecinde başrolü oynadı.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa