26 Temmuz 2022 04:18

İğneyle çuvaldız meselesi…

Fotoğraf: MA

Paylaş

Selahattin Demirtaş yıllardır cezaevinde tutuluyor. Temel nedeni, burjuva muhalefetin önemli bir bölümünün de katıldığı, tek adam rejiminin hışmını üzerine çeken HDP’nin ulusal ve demokratik politika ve tutumları. Demirtaş bu politika ve tutumların temsilci ve sözcülerinden. “Seni başkan yaptırmayacağız” diyen ve bunu HDP’nin tutumu haline getiren en başta oydu.

Demirtaş’ı Demirtaş yapan, en başta tek adam rejimi karşısında belirgin demokratik tutumları sadece dillendirmekle kalmayıp hayata geçirmesi oldu. Buradan sevildi ve ünü burjuva muhalefetin etki alanlarında da yayıldı.

Demirtaş, tamamen hakkını vererek elde ettiği bu pozisyonuyla, tutulduğu cezaevinden de zaman zaman güncel politikaya ilişkin yazılar yazıyor. Son yazısı, temmuz başında T-24’e yazdığı “İğneyi kendimize” başlıklı makale.

Demirtaş, makalesinde, çok sayıda gerçeği dile getirip doğru tespitler yapıyor. AKP’nin algı siyaseti yapması ve burjuva muhalefeti kibarca belirli proje ve siyasetler üretse bile yarattığı algıları kıramayıp AKP’nin peşine takılmakla eleştirmesi bunlardan biri. Genel bir mesele olarak belirtip burjuva muhalefet açısından yine kibarca altını çizdiği değişim ihtiyacı, diğer bir doğru tespiti. Biri birlik ve ortaklık vurgusuyken, bir diğeri HDP’nin baskılardan en büyük payı alan parti olmasına rağmen eleştirip aşması gereken yanları olması ve değişimi kendisinden başlatmaya cesaret etme ihtiyacı. HDP’nin uzunca bir süre öncesinde gündem edindiği Türkiyelileşme meselesi de bunlardan biri şüphesiz.

Ancak Demirtaş’ın makalesinin bağlamı doğru değil. Demirtaş çok sayıda doğruyu dile getiriyor, ancak bu doğruları birbirine olmasa bile, belirli bir hedefe bağlarken yanlışa düşüyor.

AKP’nin tek merkezden algı üretirken muhalefetin çok parçalı olması ve bu algılara çok merkezden yanıt vermesi, makalenin bir başka doğrusu ve Demirtaş, bu durumun aşılmasını gerekli görüyor. Ancak sorun burada başlıyor. Demirtaş, “bu durumu aşacak ortak stratejiler üzerinde çalışılmalıdır” diyor ve “ortak dil, ortak sloganlar, ortak eylem ve etkinlikler, ortak çözüm projeleri ve nihayetinde ortak adayla sahaya çıkma”yı öneriyor. Tüm muhalefetin ortaklaşması isteğinde de bir yanlışlık yoktur. Sorun olan, yazının başlığını oluşturan “iğne” ya da “iğne-çuvaldız”ın nasıl kullanılacağı.

HDP’nin yanlış ve eksikleriyle eleştirip değiştirmesi gerekli yaklaşım ve tutumları yok mudur?  Kuşkusuz ki var ve en başta gelenlerinden biri kapitalizmle işçi sınıfı ve talepleri karşısındaki tutumu. Ama peki, HDP ile geri kalan –burjuva– muhalefet arasındaki ilişkinin yeniden düzenlenmesi HDP’nin kendisini “düzeltmesi”nden mi geçiyor? Bu ilişkinin bir ortaklaşmaya dönüştürülmesi ihtiyacının çözümü, başlıca HDP’nin ve tabii ki oluşturulmaya çalışılan, HDP’nin de 7 ortağından biri olduğu “üçüncü alternatif”in “iğneyi kendine batırması”nda mıdır?

Şüphesiz ki HDP Türkiyelileşme meselesini kapsayarak belirli yaklaşım ve tutumlarını aşmaya yönelmelidir. Ancak bunlar burjuva muhalefetle ortaklaşmanın ön koşulu olarak konursa, bu doğru olmaz. Çünkü burjuva muhalefetle ortaklaşmanın gerçek ve zorunlu ön koşulu, asıl bu muhalefetin mevcut düzenin restorasyonunu amaçlamaktan vazgeçmesidir. Burjuva muhalefet, bu amaçla savunuyor görüntüsü vermeye çalıştığı emekçilerin çalışma ve yaşam koşularının iyileştirilmesi içerikli taleplerinin istismarını terk etmelidir. Bu muhalefetle ortaklaşma, onun sadece sözünü ettiği halkın talepleri için mücadeleye yönelmesiyle mümkündür, HDP’nin “iğneyi kendine batırması”yla değil. HDP yine de iğneyi kendine batırmalıdır, ancak ortaklaşmanın buradan hareketle sağlanabileceği doğru bir öngörü sayılamaz.

Burjuva muhalefet bırakalım yarım yamalak sözünü ettiği halkın talepleri için küçük parmağını bile oynatmayı, bu taleplerin grevler, gösteriler gibi somut mücadelelerin konusu edilmesini dahi “provokasyon” sayarken savunduğu tekellerin egemenliğindeki mevcut kapitalist düzendir. Üstelik bu, “demokrasi” adına çoğu durumda milliyetçi ve ırkçı bir gericilikle yapılıyor. Bu durumuyla bu muhalefetle birleşilemeyeceği için üçüncü bir cephe açılmaya çalışılıyor, yoksa onlar HDP’ye itiraz ettiği için değil!

Buradan hem HDP hem de üçüncü alternatifin ne yapması gerektiği çıkıyor: “6’lı masa”ya katılabilmek için kendine çeki düzen vermek değil, işçi sınıfı ve emekçi halkın başta enerji, temel tüketim maddeleri ve konut kirası olmak üzere zamların durdurulması, işçilerin, emekçilerin temel ve ucuz gıdaya ulaşımının sağlanması, ücretlerin yoksulluk sınırının üzerinde insanca yaşayacak bir düzeye çıkarılması, parasız sağlık ve eğitim gibi yakıcılaşan taleplerinin karşılanması için mücadeleyi örgütlemek. Burjuva muhalefeti birliğe ve tutumunu değiştirmeye zorlayacak olan, eleştirinin yanında emekçi halkla ve mücadelesiyle birleşmeye yönelme tutumudur. Türkiyelileşme sorununun net çözümü de buradadır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa