27 Temmuz 2022 04:50

Devlere meydan okumak

NAe São Paulo savaş gemisi

NAe São Paulo savaş gemisi | Fotoğraf: Wikimedia Commons

Paylaş

Geçtiğimiz mart ayında sinemada bir film izlemiştim. Adı Goliath (bundan sonra Golyat olarak yazacağım). Frédéric Tellier imzalı, 2022 yapımı bir film. Pierre Niney, Gilles Lellouche, Emmanuelle Bercot gibi çok iyi bir oyuncu kadrosuna sahip film beni gerçekten çok etkiledi. Etkilemesinin iki nedeni var. İlki bir toplumsal mücadeleyi konu alması, diğeri de hakkında çok az bilgi sahibi olduğum bir meseleyi ele alıp bu konuda toplumsal duyarlılık kazanmamı sağlaması.

İzlediğim dönemde filmi konu alan bir yazıyı bu köşede kaleme almak istemiştim, ancak bir bağlama oturtmakta zorlandığım için yazmamıştım. Bugünlerde, Aliağa’ya söküm için gelecek olan asbestli gemi vesilesiyle sözünü ettiğim film gündemle çok yakından ilişkili hale geldi. Bu vesileyle bu yaşamsal, ancak kamuoyunda sınırlı ölçüde yer alan ve yerini de çok hızlı başka gündemlere bırakan -Türkiye’de hemen her meselede olduğu gibi- bu meseleyi gündemde tutmaya küçük de olsa bir katkı yapmak isterim.

Eski Ahit’te geçen Golyat ile Davud düellosu herkesçe malum. Güçlü dev Golyat ile karşısındaki küçük ve güçsüz Davud’un mücadelesinde, orantısız güce rağmen, Davud’un Golyat’ı bir taşla alnından hedef alması koca devin yıkılmasına ve yenilmesine yeter. Her devin bir zayıf noktası vardır, hiçbir dev yenilmez değildir. Filmde de sıradan insanlar çokuluslu dev bir şirketle mücadeleye girer. Davaya kendini vakfetmiş bir avukat ve yöre halkının hukuki ve toplumsal mücadelesi karşısında dev bir şirket geri adım atmak zorunda kalır. Pestisite karşı mücadeleyi konu alan film, Monsanto adlı Amerikan çokuluslu şirketin zararlı otlarla mücadele için ürettiği glyphosate maddesi bazlı herbisite ilişkin ve kamuoyunda Monsanto Belgeleri olarak bilinen skandaldan, yani gerçek bir olaydan esinlenir. Glyphosate’ın, yabancı ot kontrolünü sağlamak için bahar aylarında toprağa uygulanan ve insan sağlığına son derece zararlı bir madde olduğunu da buraya not düşelim.

Monsanto’nun dünyaya saçtığı zehir ve ekolojik yaşam üzerinde oluşturduğu tehdit, Ekim 2013’te Ziraat Mühendisleri Odasının bir basın açıklamasına da konu oldu[1]. Kurulduğu 1901 yılından bu yana şirketin yeryüzündeki canlı yaşamını nasıl tehdit ettiğini bu basın açıklaması metninden detaylı bir biçimde öğrenebilirsiniz.

Filme dönersek, Le Monde Gazetesi’nin 2019 yılında ifşa ettiği 2016 tarihli bir belgeden esinlenen bu filmde, Paris’te serbest avukatlık yapan ve çevre hukuku alanında uzmanlaşmış Patrick ile pestisit karşıtı platformda mücadele eden aktivist bir kadın işçi olan France ve kimyasal tarım şirketinin üst düzey çalışanı Mathias karakterlerinden hareketle bir çevre mücadelesi resmedilir. Film boyunca, hukuk mücadelesini sekteye uğratmak için teklif edilen rüşvetleri, kişilerin zayıf noktaları üzerinden savrulan tehditleri, canlı yaşamını tehlikeye atarak elde edilen büyük kazançları, sınıf çelişkilerini, yerel halkın sağlığını hiçe saymaları, kimyasal maddelerin neden olduğu sakatlanmaları ve son verdiği yaşamları görmek mümkün.

Bununla birlikte filmin bence en çarpıcı yönü, toplumsal mücadeleden bağımsız bir hukuk mücadelesinin başarı şansının zayıf olduğunu ortaya koyması. Elbette tersi de doğru. Ekolojik mücadeleler çok boyutlu, çok katmanlı, repertuvarı zengin, stratejik, sabırlı ve dirençli mücadeleler olmak durumunda. Ancak bu özellikler bir araya geldiğinde sonuç elde edilebilir, devlere geri adım attırılabilir.

Bu açıdan bakıldığında, asbestli geminin sökümüne engel olmak için Aliağa’da da Golyat’ı devirmek, yaşama ve halk sağlığına sahip çıkmak mümkün. Tıpkı pestisit ile mücadelede olduğu gibi. Yeter ki tehlikenin farkında olalım ve mücadele edelim. Diğer ekoloji mücadelelerinde, örneğin Bergama’da, Akbelen’de, Akkuyu’da, Kazdağları’nda, Artvin’de, Rize’de, vs. olduğu gibi.

[1] https://www.zmo.org.tr/genel/bizden_detay.php?kod=20698&tipi=3&sube=3

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa