Metastaz

Fotoğraf: DHA
Fatsa Sefaköy’de halk, 80 hanenin kullandığı içme suyu kaynağının bir alabalık tesisine verilmesini mahkemede iptal ettirmesine rağmen istinafın, işletme sahibinin lehine karar vermesini protesto ediyor. Her zamanki gibi kolluğun müdahalesi var. Durumu kameraya çekmeye çalışan bir vatandaşla jandarma uzman onbaşısı arasında geçen diyalog yine hiç şaşırtıcı değil. ‘Zor kullanacağım video çekmeyin’ diyor jandarma. Sonrası şöyle:
Vatandaş: Basın özgürlüğü var mı?
Jandarma: Basın özgürlüğü var, şu anda yok.
Vatandaş: Nasıl yok. Bununla ilgili kanun nedir?
Jandarma: Video çekmeyin, kanunu aşağıda gösteririz size.
Gösteriyorlar. Arbedede bir kadın yere yuvarlanıyor, biber gazı filan derken bir lokma ekmek, bir damla su, birazcık hava için başka yerlerde neler yaşanıyorsa o oluyor. Bodrum’daki Cennet Koyu ile ilgili Danıştay kararını yok sayan Cengiz Holding’in yerel muadilleri de halkın suyuna el koyuyor. Çünkü düzen böyle, Cengizleri Cengiz yapan aşağıdan yukarı, yukarıdan aşağı kurulan, zengini fakire karşı kollama düzeni. Cennet Koyu’ndan Alabalık tesisine kadar uzanan bir silsilede irili ufaklı sayısız sermayedar, rantiye ve asalak halka ait her şeyi son zerresine kadar yağmalıyor.
Halk içecek su, ekecek toprak, temiz hava bulamıyormuş umurlarında değil. Ekolojik denge bozuluyor, olmayan hastalıklar çıkıyor, kanser kader haline geliyor, habitat yıkılıyor hiç önemli değil. Meralarından, ormanlarından, su kaynaklarından, derelerinden, tarlalarından dövüle dövüle uzaklaştırılan köylüler zaten kendilerine ait olan şeyler için mücadele etmekten helak oldular. Bir yerden defettikleri başka bir yerden karşılarına çıkıyor. Çünkü jandarmanın dediği gibi kanun yok. Ya da her yerin kanunu ‘tesisçi’den soruluyor!
Bu olay yaşanırken bir başka kanunsuz jandarma hadisesinin yaşanması bir rastlantı değil. AKP Tunceli İl başkanı Sercan Özaydın ziyaret ettiği Çemişkezek Gedikler jandarma karakolunda askeri törenle karşılandı malum. Kendisine ziyarette AKP Çemişgezek Belediye Başkanı Metin Levent Yıldız ile AKP Çemişgezek İlçe Başkanı Uğur Oğuz Köse eşlik etti. Bunun sonrası da yine hiç şaşırtıcı değil. Özaydın, olanları ‘kalekol komutanının beklemek için bir an durduğu esnada alınan bir görüntü’ diye savundu. Fakat bir fotoğrafta askerler ile AKP’li şahıs jilet gibi, hazrol vaziyetinde. Açıklamaya gerek duymadığı bir diğer karede ise askerle tokalaşma seremonisi var. Tepkiler üzerine kalekol komutanı görevden alındı.
İyi de bu bir münferit, lokal hadise değil ki. Şahsım düzeninin, dağına göre kar verdiğini bu dağın eteklerindeki hiç kimsenin nasipsiz kalmadığını bilmeyen mi var? Zirvede oturan ‘şahsım’ hem parti lideri hem başkomutan hem başkan ilan edilmişken binlerce mahalde ortaya çıkan taklitler kesinlikle aslını yaşatırken Gedikler jandarması için parti ‘şahsım’a tören düzenlemek bir günlük ritüel adeta?
Her AKP’li köy-şehir yöneticisinin aynı zamanda yerel mülki amir, komutan, ihaleci başı olabildiği bir nizam var. Ağrı’da olduğu gibi eline silah alıp refakatçılarıyla birlikte ‘asayiş’ bekçiliğine soyunan western şerifleri, emniyet müdürü gibi davranan mafya şefleri, mafyacılık oynayan emniyetçiler, uyuşturucu ticareti yapan hukuk adamları… üstüne gitsen hepsi münferit ama aslında bu nizamın organizması böyle çalışıyor. Ucube rantiye sınıfı, sermaye yığıcılar, mahalli parti idaresi, yerel bürokrasi ve bunlar arasındaki fayda ilişkisinin devamından sorumlu kolluğun birbirini arkaladığı, hepsinin de düzen bekçisi olduğu bir sistem bu.
Bu düzenin sorunu sadece parlamenter sistemin kadükleşmesi, tek adamın denetlenemez keyfiyeti değil. Kendi yasasını kendi yazan ve her üyesi kendi yöresinde tek adamlık oynayan kadrosuz ama yetkisiz, atanmış AKP bürokrasisinin ahlakı ve siyaseti toplumsal ilişkilerin en küçük hücresine kadar metastaz yapmış durumda.
Halk maalesef her biriyle teker teker uğraşıyor. Köyünde, mahallesinde, koyunda-kıyısındaki talanı kâh mahkemeye vererek, kâh direnerek, protesto ederek. Defalarca bozulan mahkeme kararları peşinde yorgun düşerek.
Siyasetin seçimlere kilitlendiği şu sıralar sonrasını da iyi düşünmek gerekiyor. İktidar, iktidar partisinin parlamentodaki vekillerinden ibaret değil. Sandıkta bunlar değişebilir ama bir günde yepyeni, gıcır gıcır bir düzenin çıkacağını kimse beklemesin. Çünkü metastaz çok derinlere yayıldı, her organa, her hücreye. Halkın ortak mülküne kimsenin dokunamadığı, suyu, havası, yolu ve ağacı için sonsuz mücadelelere sürüklenmeyeceği halkçı bir yeniden kuruluş, meslekten siyasetçilere, sandıktan sandığa bırakılmayacak kadar ciddi bir iş. Asıl bu seçimi yapmak gerekiyor.
Evrensel'i Takip Et