Suyu bulandırmak
Sezgin Baran Korkmaz | Fotoğraf: DHA
Geçen haftaki yazının sonunu Mahmut Sadık’la Ahmet Emin Yalman arasındaki bir diyaloğa ayırmış, Sadık’ın Yalman’a “Bilir misin ki bir damla fena su, bir fıçı iyi suyu kötü yapmaya yeter?" sözüyle tamamlamıştım. Tam da üstüne bu hafta, elden ele dolaşan listeler, siyaset-mafya ilişkilerine dair ifşaatı konuşur olduk ama, diğer mevzular biraz daha karışık olduğundan olsa gerek, gazeteciler üzerinden tartışmak medyaya daha kolay geldi. Bilirsiniz, bu hep böyledir. Siyasetçiler, iş insanlarının adı pek çok kez yolsuzluk dosyalarında anılır ve sonra unutulur ama gazeteciler hep göz önündedir. Bu gazeteciliğin bir taraftan güvene dayalı bir iş olmasından diğer taraftan ülkedeki, belki de mecburen, şeffaf meslek olmasından kaynaklı. Bir gazetecinin, eğer kaynaklarını (mümkün olduğunca şeffaf biçimde) belirtmiyorsa, birkaç haberi sonrasında kimlerden bilgi aldığına dair fikriniz olur. Çünkü öğrendiklerini meslek gereği saklayamaz. Ancak kaynağıyla mesafesini haberin dilinden yakalamak mümkündür, okuyucu olarak yıllardır bu tecrübeye sahibiz.
Gazeteci doğru bir mesafe kurduktan sonra herkesle konuşur, her yerden bilgi alır, yolsuz iş insanlarından da, devletin “terörist” diye nitelediği örgüt üyelerinden de… Örneğin Zaho’da ikisi çocuk dokuz sivilin piknik yaparken öldürüldüğü saldırının kaynağı belirsizse, devletin açıklamasını da verir, devletin suçladığı örgütlerin de, kararı kamuoyu verir. Gazetecinin devletin yanında durmak gibi bir görevi yoktur. Geçen hafta Hande Fırat’ın CNN Türk’teki programında “yalaka” olmadığını açıklarken “Türkiye için iyi yapan her şeyi, herkesi takdirle karşılıyoruz. Bizim işimiz bu. Ama yanlış olanı da konuşuruz, eksik olanı da konuşuruz. Bizim işimiz yine bu” tarifinin gazetecilikle alakası yok. Gazeteciliğin ülke için iyi yapanı ya da iyi olanı takdir gibi bir görevi yok, ona toplum karar verir. Gazeteci olanı aktarmakla hatta olmayanı nedenleriyle göstermekle mesul. Zaten gelen eleştirilere cevap olarak kurduğu teraziyi konuğu Emin Pazarcı bile beğenmiyor. ‘Ne alakası var’ der gibi “Kendi adına konuşabilirsin” ayarı veriyor. Elverir. Fırat’ın aile ilişkileri nedeniyle en azından açıklama yapması gereken sıkışık durumundan çıkışta bulduğu bu denge politikasının sonuçlarını ileride göreceğiz, biz yine dönelim gazeteciliğin marazlarına…
Kemal Tahir’in romanlarının pek çoğunda görünen bazılarında başat karakterlerden Gazeteci Murat misal, siyasetin tam göbeğindedir. Olaylar, açmazlar neredeyse kucağına düşer, oysa o yalnızca bir kısmını yazabilir. Her şeyin farkındadır, sezgileri ona doğruyu gösterir. Yakup Kadri’nin Hüküm Gecesi romanındaki Ahmet Samim de böyledir. Sorunun nerede olduğunu bilir ama güç yetiremez. Bu karakterler hapse girseler de doğru yoldadırlar. En büyük yanlışları özel yaşamlarında (kadınlara, anneleri ya da sevgililerine) yaparlar. Mesleğin doğuşundan beri idealleştirilen, iktidarın sillesini yemiş ama sezgileriyle hep doğruyu bulan, Hollywoodvari serseri, karizmatik karakterlerdir. İşte bu sezgi mevhumu, nasıl oluşur, nerden beslenir hiç konuşulmadığından günümüze dek gazeteciliğe bir nevi maraz olarak yapışır kalır. Kimisi siyasete girmek için kullanır, kimisi iyi bir dil ve malumatfuruşla besler, her dönemin arananı olur. Sezgi bulanık bir kavram ama şurası açık ki, tecrübeden de beslenir. Ama bir de hırslıları vardır ya yanlış ata oynar ya da gözü başka bir şey görmediğinden rezil olur.
Geçen hafta Sezgin Baran Korkmaz’ın medya, emniyet, yargıdaki ilişkilerine dair, isimlerin bazılarının yanında notlar olan bir liste dolaşıma girdi. Gazeteci Cengiz Erdinç, KRT’de Olağan İşler programında söz konusu listenin 5-6 ay önce sızdırıldığını ancak haber olmadığını, ardından yeniden dolaşıma girdiğini söyledi. İsimleri yayınlamadı ama içeriğine dair özet bir bilgi verdi. Lakin hemen ardından sekiz sayfalık liste gazetecilerin ya da konuyla ilgililerin hesaplarında dolaşır oldu ve hiç şaşırtıcı olmayan biçimde en çok ilgiyi çeken gazeteciler oldu. Listeyi @SbkGercekleri adlı bir hesap yayınladı, mottosu “Temiz Toplum” ama kim olduklarını bilmiyoruz. Liste SBK ya da onunla çalışanların hazırladığı bir dokümandansa SBK’nın ilişkilerini çözmeye çalışan birinin kaleminden çıkmış gibi, tam çözememiş, bazı ipuçları yakalayıp not almış, ancak bir kanıt olmayınca bu haliyle Reza Zarrab’ın peçete üzerindeki imzasına benziyor. Kısacası, SBK’da bir “aldım-verdim” listesi varsa, o liste bu olmasa gerek.
Sizi 2018’e götüreyim, Milliyet, Habertürk, Cumhuriyet, Sözcü gibi medya kuruluşlarında şu başlıkla haberler çıkmıştı hatırlar mısınız?
“Lüks yatı ile geldiği halk plajında lahmacun ve ayran dağıttı" "...Bodrum’da günün konuşulan ismi olan ve ismini açıklamayan iş adamı tanıdık bir isim çıktı. Bu isim geçtiğimiz yıl bayram öncesi İstanbul'da bir semt pazarındaki tüm tezgahları satın alıp sebze ve meyveleri vatandaşlara bedava dağıtan iş adamı Sezgin Baran Korkmaz'dı.” (Sözcü, 24 Ağustos 2018)
“Bodrum'da lahmacun dağıtan işadamı '911 Baran' çıktı” (Cumhuriyet, 26 Ağustos 2018) ek bilgi yine haberden: “27 şirketi iflasın eşiğinden aldı, 13’ünü tekrar sattı. Bu yüzden piyasada 911 Baran, ya da Doktor Baran diye tanınıyor.”
“Lüks yatıyla gelip lahmacun dağıtmıştı... O işadamı bakın kim çıktı!” (Milliyet, 26 Ağustos 2018)
“İstanbul Piyalepaşa semt pazarındaki tüm tezgahları satın aldı, bedava dağıttı” (Habertürk, 31 Ağustos 2017)
Bunlar ilk elden bulabildiklerim, gazetelerdeki yerleri gözümde capcanlı, yani bu saydıklarımdan ibaret değil. Dolayısıyla böylesi bir PR çalışmasını hatırlayınca yayınlanan söz konusu liste epey eksik kalıyor. O dönem SBK henüz yolsuzlukla anılmıyordu diyebilirsiniz ama böylesi bir Robin Hood hikâyesinden kimse şüphelenmez mi? Oğlunun sünnet düğünündeki takı / bağış şovuna girmiyorum bile, o dönem kahraman bir iş insanı olarak yere göğe konulamıyordu. Takılarla yaptırdığı okul Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan’ın katıldığı törenle açıldı.
Size daha önce yazıldığına rastlamadığım (ya da hatırlamadığım) bir kulis bilgisi de vereyim. Sezgin Baran Korkmaz böylesi haberlerle gündem olmaktan hoşnut olsa da bu kadarla yetinmek istemiyordu, 2019’da kendi medyasını kurmak için girişimde bulundu ama ne olduysa projesini hayata geçiremedi. Zaten hemen arkasından Borajet hikayesi patladı.
Geriye dönüp bakınca o liste en azından medya açısından çok eksik. 2022 koşullarında dolaşımdaki listeden bir isim seçip üzerine yazı yazmak çok iştah kabartıcı. Güvensem, herkesi bırakıp Kenan Tekdağ’ı merak ederdim, Habertürk’ün kuruluşundan beri var, Ciner’den daha patron, SBK’dan nasıl bir hediye almış olabilir ki? Ama bunu yazacak olsam en azından bir kanıt peşine düşerdim. Aklımdan geçenleri, anonim ve güvenilmez bir hesaptan aldığım bilgileri sorular zinciri yapmak yerine…
Şimdi Levent Göktaş hikâyesi, SBK ifşaatı, Sedat Peker’in cevapları, holdingler, şirketler, emniyet, yargı… Herkesin kafası karışık, bilenler haber programlarında dilinin döndüğünce anlatıyor. Oysa bize bağlam gerek, ortada bir fil var ama anlatanların her biri bir parçasını tarif ediyor. Kişisel dertler haberin önüne geçiyor, omerta’yı deşifre edecekken ‘hangi gazeteci hangi gazeteciye arka çıkıyor’a kafa yoruluyor. SBK ile medya ilişkisi kısa bir haber taramayla bile görülebilir, hesabı sorulabilir.
Medya-sermaye-mafya ilişkilerinde hesap zaten hiç kapanmaz ama suyu bulandırmamak da lazım. Yazar burada Türkiye medyasının sezgileri kuvvetli, sahici gazetecilerine sesleniyor.
- Haberin telifi meselesi 03 Aralık 2024 06:30
- Marx’ın vampirleri ve medyanın yeni sermayedarları 26 Kasım 2024 06:48
- Gazetecileri yargıdan kim koruyacak? 18 Kasım 2024 04:30
- Etki ajanlığı: Muhalefet 'casusluk' sayılacak 12 Kasım 2024 05:00
- Etki ajanlığı: Tek yasayla çok yasak 05 Kasım 2024 05:02
- ‘Cesur Yeni Dünya’nın çocukları 13 Ekim 2024 04:22
- “Sınır hattı çok sıcak” 06 Ekim 2024 04:42
- Medya bir çocuğa kanat takıp ağladı, diğerini çöpe attı 29 Eylül 2024 05:05
- Narin’in kanatlarından melek olmaya çabalamak 15 Eylül 2024 04:53
- Özak Direnişi bitmedi 13 Eylül 2024 05:20
- Gazeteciliği S-400’lerle aynı kutuya mı koyalım, ayrı mı saralım? 01 Eylül 2024 04:52
- Kâr-zarar hesabıyla ‘dijital faşizm’ 10 Ağustos 2024 06:50