Bütün çaba gençlerin güvenceli iş talebini itibarsızlaştırmak için
Fotoğraf: AA
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank son günlerin en çok konuşulan bakanı. Ama adı pek hayırla anılmıyor. Çünkü Bakan Varank’ın, onca yıldır sanayi ve teknoloji bakanı olarak adının pek anılmadığını; AKP eleştirisi yapanlara atarlı giderli, hatta muhalefete küfretmeye varan konuşmaların prim yapmaya başladığını görmüş olmalı ki, kedisini ortaya atıp kalabalıklarla karşı karşıya gelmekten çekinmeyen gözü kara, provokatif konuşmalar yapmayı başaran bakan olarak, göze girmeye çalıştığı anlaşılıyor.
AKP’li milletvekillerinin, hatta bakanların ortalıkta dolaşıp konuşmalar yapmak istemediği şu günlerde Varank’ın, Soylu’yla yarıştığı söylenebilir.
Hele de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın siyasi rakiplerine, dış güçlerin uzantısı, teröristiler, hainler… gibi az çok siyasetle ilgili suçlamaları aşarak, Gezi Direnişi’ne katılan milyonlara ve bugün bu direnişin haklılığını savunanlara “çürük”, “sürtük” diyerek çıtayı kendilerine oy vermeyecek herkese sövüp saymayı “Milletin dili” olarak ilan etmesinden sonra iktidarın sözcülerinin, bakanlarının konulan çıtanın altında kalan bir üslup kullanmalarının bir kıymeti harbiyesi olamazdı! Bakan Varank da son aylarda bunu görmüş olmalı!
Bakan Varank’ı kamuoyunda tartışılır hale getiren son gelişme İbn Haldun Üniversitesinde, üniversite tercihi yapacak öğrencilere, "Üniversiteye başlıyorsanız kafanızdaki ilk hedefiniz bir yerde istihdam edilmek olmasın. Bir yerde işe gireyim, maaşımı alayım düşüncesi genç arkadaşlarımızın potansiyellerini düşüren bir düşünce" demesi oldu.
BU DÜZENDE, İSTİHDAMI DÜŞÜNMEYEN BİR EĞİTİM MÜMKÜN MÜ?
Bakan Varank’ın bu tavsiyesi ilk bakışta bilim ve eğitim etiği bakımından doğru görülebilir. Çünkü eğitimin amacı, egemen burjuvazinin sistemine ara ya da üst düzey eleman yetiştirmek olmamalıdır. Dolasıyla üniversiteye gelen gençler de “Ben bir sermaye kesiminin, patronun daha çok kâr etmesi için eğitim almamalıyım; barış ve kardeşlik içinde bir dünya, herkesin kendi istediği işi yapmaya yönelebildiği, toplumun barış ve mutluluğu için çalışmasına katkı yapmamı sağlayan bir eğitim almalıyım” diyebilmelidir.
Aslında bu konu, “Eğitim nedir, nasıl olmalıdır?”dan başlayarak hem ülkemizde hem de dünyada ‘68’in sosyal-siyasal ikliminde muhafazakarlığa, geleneklere, burjuva değerlere başkaldırı döneminde “eğitimde reform” kapsamında, çok önemli tartışmalara sahne olmuştu.
Bu tartışmalar, arkasındaki devrimci rüzgar kesildiğinde, Batılı ülkelerde sistemin dışında bir yaşam kurma iddiasıyla bir “kaçışa”, yaygın söyleyişle hippiliğe evrilirken ülkemizde ise gündemin hızlı bir biçimde antiemperyalist ve demokrasi mücadelesine evrilmesiyle bütün öteki gündemleri geriye itmesine paralel olarak, “eğitimde reform” tartışmaları etrafındaki girişimleri de gündemden önemli ölçüde düşürmüştü.
Bu tartışmalar gösterdi ki kapitalizm koşullarında işi, meslek edinmeyi, istidamı göz ardı eden bir üniversite eğitimi olanaklı değildi.
BAKAN VARANK ‘İSTİHDAM TALEBİ’Nİ KÜÇÜMSEYEREK BEKLENTİYİ KIRMAYI AMAÇLIYOR
Elbette Bakan Varank, “Nasıl ve niçin eğitim?” tartışması açmıyor. Onlar eğitimin “muhafazakar bir toplum inşası”nın temeline koydukları “dindar ve kindar nesiller yetiştirme” amacına hizmet etmesini istiyorlar. Bu amaçla eğitimin özelleştirilmesi ve dinileştirilmesi adımlarını atmaya devam ediyorlar. Dahası, oluşturdukları ekonomik ve sosyal politikalarla üniversite eğitimini, orta dereceli bir meslek okulundan alınan diploma kadar bile işi yaramayan hale getirdiklerinin de farkında olarak, üniversiteye girecek olan gençlere “istihdamı amaçlamayın” diyerek, gençlerin üniversite eğitiminden beklentilerini “istihdam”ın bile altına çekiyorlar. Bakan Varank, bu tavsiyesi ile beklentiyi “istihdam”ın üstüne çıkardığını iddia ederek yapıyor.
Nitekim bugün; üniversite mezunu gençler içinde işsizlik oranı, İŞKUR verilerine göre bile yüzde 25'lerdedir. Bu yüzden gençler bugün, bırakalım kendi hayalini kurdukları bir işi yapmayı, eğitimini aldıkları bir dalda istihdam edilmeyi, esnaflık, tarım ya da inşaat işçiliği yaparak günü kurtarmaya çalışmakta, olmadı ailenin bir işi varsa onun bir ucundan tutarak, anne ve babasından harçlık alarak yaşamını sürdürmenin ağırlığı altında ezilmektedir. Dahası hiç de hayalleri olmadığı, akıllarından bile geçirmedikleri, bekçi, polis, güvenlik görevlisi olarak çalışmak için sınavlara girmektedirler. Olmadı bu gençler askerde “tezkere bırakarak” cenazesi sınır ötesinden gelen gençlerin kervanına katılmayı göze almak zorunda kalmaktadır.
KATI GERÇEKLER KARŞISINDA VARANK’IN ÇABASI BOŞUNA!
Üstelik bu, hayallerinden bile geçirmedikleri işlere girmek için gençlerin sadece diploma göstermesi yetmemekte, sınavı da kazanmalı, mülakatta partizan mülakatçıların sorgusunda onların hoşuna gidecek yanıtlar vermeli, güvelik soruşturmasından “temiz belgesi” alabilmeli, yerel MHP ya da AKP örgütlerinden “bizden” onayı da almalıdır. Bütün bunlara bir de ona “torpil” olacak bir “dayı”dan selam eklemelidir.
İşte böyle kıt kanaat geçinebilecek bir ücret ya da maaş için üniversite mezunu genç bütün bu mihnetlere katlanmak zorunda kaldığı bir yaşama zorlanırken Bakan Varank, gençlere “kafanızdaki ilk hedefiniz bir yerde istihdam edilmek olmasın” diyor.
Bakan Varank’ın bu yaklaşımında bir olumluluk bulmak olanaklı değildir. Tersine Bakan Varank, üniversite diploması ile “meslek edinme” ve “istihdam edilme” arasındaki bağı kopararak, üniversite eğitimini bir hobiye indirgeyerek, üniversite mezunlarından gelen iş talebinin temelsiz olduğunu kanıtlamayı amaçlamaktadır.
Mevcut koşullarda Bakan Varank’ın gençlerin güvenceli iş talebine karşı, “KOSGEB'in, TÜBİTAK'ın, TEKNOFEST'in projelerini” göstermesine medya ve siyasetten gelen eleştirilere, “Dünyanın en alçak muhalefeti ve en ahlaksız medyası maalesef bizim ülkemizde bulunuyor'' diyerek karşılık vermesi, bir yanıyla tek adam yönetiminin girdiği hakaret ve küfre dayanan siyaset tarzını olduğu gibi, emekçilerden gelen talepleri bozuşturarak itibarsızlaştırmak için her yola başvuracaklarını da göstermektedir.
Bakan Varank, son aylarda, “Ne bu şiddet, bu celal” denecek bir moda geçerek AKP içindeki çoğalan gürültü içinde sesini duyurmak isterken, kendini “davanın gözü kara savunucusu” olarak göstermek, “Ben de varım” demek istiyor olmalı!
- Yığınların siyasete müdahalesi için... 19 Ocak 2025 04:46
- 2025 yılı emek yılı olacağını gösteren önemli işaretlerle başladı 12 Ocak 2025 04:53
- Tartışmalar "Sadece Türkiye’nin Kürt sorununun demokratik çözümü" kapsamını aşıyor 05 Ocak 2025 04:58
- 2025'in emek, barış ve özgürlük yılı olması dileği ile... 31 Aralık 2024 06:59
- Ülkemiz işçi emekçileri 2025'i emek yılı yapacak güce ve deneyime sahiptir! 28 Aralık 2024 06:16
- Asgari ücretli işçinin grev hakkıyla da donatılmış yeni bir mekanizma talebiyle mücadeleye! 24 Aralık 2024 16:44
- Son iki haftada oluşan Suriye haritası neyi gösteriyor? 12 Aralık 2024 04:45
- Asgari ücret miktarı, AÜTK'ye bırakılamayacak kadar ciddi ve önemli taleptir! 08 Aralık 2024 04:44
- Suriye'de çıkar peşindeki herkes operasyonun içinde ama kimse rolünü kabul etmiyor 05 Aralık 2024 06:45
- Eğer ‘Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz’se... 01 Aralık 2024 04:54
- İşçilerin özelleştirmeye karşı cepheden ‘hayır’ demekten başka bir seçeneği yok! 27 Kasım 2024 06:55
- Tek adam yönetiminin ülkeyi nereye getirdiğinin bir haftaya sığan fotoğrafıdır! 24 Kasım 2024 04:47