Gelecek fethedilir mi?
Reklam panosunda tam olarak şöyle yazıyor: “Geleceği Fethet.” Şaka gibi ama değil. Bu bir özel üniversite reklamı. Türkiye’nin siyasi geçmişini bilenler için bu sloganın nereden ve nasıl çıktığını anlamak zor değil.
Önce zamanlamayı düşünelim. Üniversite pazarlama dönemindeyiz. 12 Eylül Rejimi ile 1985’de önü açılan özel üniversiteler son 20 yılda mantar gibi çoğaldılar. Kamu üniversiteleri de “her ile en az bir tane” anlayışıyla rejim tarafından bilinçli bir şekilde çoğaltıldı. Sonuçta, üniversite etiketi taşıyan ama içi kof bir sürü garip, gofrete benzer kuruluşlar üretildi.
Bu kof bolluk içinde, kaçınılmaz olarak, üniversite pazarlama furyası ortaya çıktı. Tıpkı gofret pazarlar gibi. İçi kof ama dışı cilalı, parlak ambalajlı ürünler ve reklamlar. Tıpkı eskiden bankalar bollaştığında olduğu gibi. Aslında hiçbir farklı hizmet vermeyen veya yarar üretmeyen, sırf piyasadan kolay kazanç sağlamak adına çoğalan bankalar gibi, özel üniversiteler de reklam ve farklı sloganlar ile pazarlanır oldu.
Şimdi “Geleceği Fethet” sloganı ne anlama geliyor, onu düşünelim. Bu slogan her yıl İstanbul’un fethi kutlamaları düzenleyenlerin zihniyetinin ürünü. Onlar için 1453, hiç kuşkusuz, 1923’den daha önemli. Halkları değil sultanları, bilimi değil dinleri, emeği değil sömürüyü tarihin özneleri olarak gören, daha doğrusu göstermeye çalışan zihniyetin…
Fetih üniversitesinin aday çekmek için hazırlanmış web sitesinde başka inciler de var. Öğrenci çekmek için, “Kendini keşif yolculuğunda tüm imkânlarımızla yanındayız” yazmışlar. Çocuk ve gençlerin özgürleşmesinden her zaman korkan, olabildiğince erken yaştan çocuklara kalıpları dayatan, dayatmalara direnen çocuklara zor kullanmayı dinin gereği görenler, iş kof gofret pazarlamaya gelince “kendini keşfetmek” gibi modern kavramlara başvuruyorlar.
Başka kavramlar? “Daha fazla bilgi, yeni ufuklar ve heyecanlı bir öğrenim hayatı için geleceğin burada.” Siyasi açıdan her olanakta geçmişi öne çıkaranlar, pazarlama döneminde gelecek kavramını kullanıyorlar. Kokuşmuş gericilik satmadığı için yeni ufuklardan söz ediyorlar. Bilimden korkan, hatta “bilim” sözcüğü yerine ısrarla “ilim” kullananlar, pazarlama gerektiğinde bilime başvuruyorlar.
Ya “fetih” kavramı? Günümüz penceresinden bakıldığında başkalarının topraklarını çalmak, emeklerini sömürmek, kadınları ganimet saymak, soy kırmak, yıkım ve ölüm gibi kötülüklerin hepsini içeren bir kavram. Çocuk ve gençlere fetih zihniyeti benimsetmek isteyenler tümüyle çağ dışı, tümüyle kötü bir dünya istiyorlar.
Durum böyle. Son 20 yılda özel üniversiteler rejimin istediği yönde şekillendi, şekillendirildi ve rejimin istediği gibi işliyor. Rejimin el üstünde tuttuğu özel üniversitelerde “fetih” yüceltiliyor çünkü bu üniversitelerin bilim, adalet ve özgürlük gibi dertleri yok. Hatta çoğu kamudan çalınan olanaklar üzerine kuruldular.
Fetih, günümüz Türkiye’sinde kötülük üretmeye odaklı siyasetin kilit kavramlarından biri. Kadınlar, bedenler, topraklar, ormanlar fetih ediliyor. Fikirtepe, Okmeydanı, Gülensu, Alakır Vadisi, İkizdere Vadisi, Kaz Dağları, hepsi fetih listesinde.
“Geleceği Fethet” vb. sözler çocuk ve gençlere kötülüğü dayatanların ürünü. Yaşanabilir bir dünya ve yaşamaya değer bir gelecek ancak çocuk ve gençlerin özgürleşmesiyle kurulabilir.
Evrensel'i Takip Et