Sıtmaya razı değiliz
Fotoğraf: Burcu Yıldırım
AKP’nin politik hamleleri için en iyi kullandığı yöntemlerden birisi rıza üretimidir. İktidarda olduğu 20 yılda seçimler de dahil bu rıza üretimini kurguladıkları her adımlarında, ne yazık ki en başarılı oldukları da diyebileceğimiz 7 Haziran 2015 seçimleri sonrası yaşananlar, ilk dile getirilen 400 olmasa da ona yakın ve meclis çoğunluğunu oluşturacak bir sayıda milletvekilliğine yetecek oyu devşirecek rızayı üretebilmişti. Tam da “ölümü gösterip sıtmaya razı etmek” deyişi ile örtüşen bir süreci hep birlikte yaşamış, travmasını ise hala atlatamamış bir toplumun bütün yaşam alanlarında yıllardır insanların rızasını üretip suç ortağı kıldıkları pek çok değişiklik ile mücadele etmek zorunda kaldığımızı görüyoruz.
Sağlık alanında bu rıza üretiminin örnekleri çok fazla... İnsanlıktan çıkarıldığımız bir sürecin taşlarını tek tek döşediklerini artık her gün birkaçına tanıklık ettiğimiz sağlıkta şiddet haberleriyle iliklerimizde hissediyoruz. Neydi ürettikleri rıza derseniz, ilk sırada koruyucu sağlık hizmetlerinden vazgeçme adına aile hekimliği sistemi ile başlayabiliriz. İlk değersizleştirme çabaları pratisyen hekimlere yönelmişti. Uzmanlaşma kışkırtılıp, daha fazla kâr getireceğinden emin oldukları tedavi alanını tahkim etmenin yolu pratisyen hekim kimliğimizin yok sayılması, aile hekimi olarak yeniden adlandırılırken sağlığı üretenlerin gittikçe yoksullaştığı koşullarda çalışma rejimini dönüştürerek sözleşmeyle güvencesizleştirmenin adımlarını atmaları sonrasını çorap söküğü gibi getirdi.
Yoksulluk derinleşirken, bir yandan çalışanla çalışmayanı ayırmanın erdeminden söz edip sağlığı üretenleri çalışmama imasıyla hedef gösteren bir yandan da yoksulluğu bir nebze azaltacağı yanılsamasıyla temel ücret yerine performansa razı eden politikalarla bir taşla iki değil onlarca hedefi vurma olanağı yakaladılar. Ne kadar çok hasta, o kadar kâr anlayışını görünmez kılıp, emeğine yabancılaşan hekimlerin hastalarıyla iletişimini ortadan kaldıran, bütüncül bir yaklaşım için dayanışmanın esas alınması gerektiği sağlık üretimi yerine hastalık üreten rekabetten beslenen bu sisteme rıza devşirirken, hastalar için de özel sağlık kurumlarından sosyal güvenceleri ile ücretsiz sağlık hizmeti alabilecekleri yanılsamasını küçükten başlayıp gittikçe tırmanan katkı paylarıyla adım adım hayata geçirdiler. Katkı payları arttıkça erişilmez olan özel sağlık kurumlarından yüzünü kamuya dönmek zorunda kalanlar geri geldiğinde kamuda birkaç dakikalık sürelerde iletişim kuramadıkları, yalnızlaştırılmış, bilgisayarın ardına sıkıştırılmış, tükenmiş insanlar buldular.
İletişim kurmanın mümkün olmadığı o birkaç dakika içinde birbirini hissedemeyen insanlar karşılıklı güveni yitirirken, derde çare bulamamanın günah keçilerine hedef şaşırtarak işaret eden kamu otoritesi biriken öfkeyi şiddete yöneltecek tüm araçları kolaylaştırmanın yollarını döşedi. Şikâyet mekanizmalarını alabildiğine açık tutarken, savunma araçlarından yoksun bıraktıklarını daha da değersizleştirip, okul kitaplarından dizilere, en çok da siyasi otoritenin diline gelip şiddet yerleşti.
Şimdi yeni bir hamle ile güvencesiz çalışmanın tedavi edici sağlık hizmetleri alanında da yerleştirilebilmesine rıza üretimini hızlandırdıklarına tanıklık ediyoruz. Kamu hastanelerinde yeni sözleşme kadroları ile daha fazla hekimle hastalara randevu alamama sorununu bitirecekleri algısını yerleştirip, sözleşmeli kadro ücretlerini yüksek tutarak bir zamanlar aile hekimlerini razı ettikleri gibi hekimleri de güvencesizliğe razı etmeyi başaracaklar. Eşitsizliği dayatan düzenleme dayanışmadan geriye kalan kırıntıları da silip süpürürken kışkırtılmış sağlık talebi ile bir yılda nüfusundan fazla acil başvurusu olan bir sağlık sisteminde şiddeti önleyebilecek bir güven ilişkisinin kurulmasını olanaksız kılanlarca hep daha hızlı çalışmaya zorlananlar güvenlikçi anlayışla korunabileceğine inanmaya devam edecek.
İnsanlıktan çıkarmaya karşı yapabileceğimiz insan kalmak için mücadele etmek. Türk Tabipleri Birliği hekimlerin ama bir o kadar da toplumun insan kalma mücadelesini veriyor onlarca yıldır. Susmuyoruz, korkmuyoruz, sıtmaya hiç razı değiliz.
- İnadına tanıklık 05 Aralık 2024 04:41
- Çetelere bütçe 21 Kasım 2024 04:59
- Büyümeden annen sana, ölüm alacak 14 Kasım 2024 04:42
- Bu zamanda hekim olmak 07 Kasım 2024 04:43
- İnsan hakları mücadelesine devam 31 Ekim 2024 04:43
- Çeteler kol geziyor 24 Ekim 2024 04:43
- Kimi, niye aşağılıyoruz? 17 Ekim 2024 04:34
- Şiir yazmanın sorumluluğu 03 Ekim 2024 04:43
- Siyah çöp torbasına atılan insanlığımız 26 Eylül 2024 04:45
- Sistematik işkence 19 Eylül 2024 04:41
- Narin bir çocuk 12 Eylül 2024 04:43
- Savaş hesabı 05 Eylül 2024 05:26