04 Ağustos 2022 04:45

Yüksek voltajlı gerilim hatları!

Tatbikata katılan askerler

ABD ve Endonezya ordularının, Çin ile yaşanan gerilimin gölgesinde Sumatra Adası'nda başka ülkelerin de katılım sağladığı ortak tatbikatlar |  Fotoğraf: Anton Raharjo/AA

Paylaş

Bu sütunda yayımlanan kimi önceki makalelerde de sözü edildiği gibi kapitalist emperyalist dünya, yeni ve daha kaotik bir durum ve döneme, azımsanamaz hızla yol alıyor. Ukrayna üzerinden sürmekte olan büyük güç mücadelelerinin başkaca alan ve bölgelere yansıyacak sonuçları henüz bütün yönleriyle açığa çıkmamışken, pazar ve etkinlik alanları için güç politikasının patlama malzemesini belirli bölge ve ülkelerle sınırlı olmayacak şekilde biriktirdiğini gösteren yeni gelişmeler birbirine ekleniyor. Orta ve Uzak Doğu’da ve Balkanlar’da gerilim hatları daha fazla yüklenmiş durumda.

Tayvan’ın statüsü gerekçeli ancak Hint-Pasifik bölgesinin hemen tümünü kapsayan alanda giderek artmakta olan Çin-ABD gerilimi, uluslararası alanda çatışma potansiyelinin en fazla biriktiği bölgelerden bir diğerindeki tehdidin büyüklüğünü haber veriyor. ABD’nin Tayvan üzerinden Çin’i provoke eden girişimleri ve Nancy Pelosi'nin Taipei'ye gitmesi, ABD-Çin rekabetinde, ateşleyici yeni bir unsur oldu. Çin yönetiminin, bu girişimleri, ülkesinin “güvenlik çıkarlarını baltalama” kapsamında değerlendirmesi ve Amerikan emperyalizminin 'bedelini ödeyeceği' bir provokasyon olarak gördüğünü ilan ederek “karışma yanarsın!” tehdidi savurması; ardından da Tayvan’ı çevreleyen tüm bölgede tatbikat başlatması, ABD’nin hamlelerini yanıtsız bırakmayacağının ilk işaretleri oldu.

Çin’i en büyük ve güçlü rakip olarak gördüğünü alenileştiren ABD ise, bir yandan Tayvan’ın bağımsızlığı politikası izlemediğini ileri sürerken diğer yandan dört savaş gemisiyle Tayvan'a yakın bölgede, Filipinler Denizi'nde güç gösterisine girişti.

Bir diğer büyük gücün, Rusya’nın bu gelişme karşısındaki tutumu da emperyalist güçler arası rekabetin seyri bakımından dikkat çekiciydi. ABD’nin girişimlerini, Çin ile “ittifakı” nı güçlendirici bir gelişme olarak değerlendiren Rusya yönetimi, “Washington'u, bölgesel istikrarı ve uluslararası güvenliği baltalayan eylemlerden kaçınmaya ve artık Amerikan hegemonyasına yer olmayan yeni jeopolitik gerçekliği tanımaya çağırıyoruz" açıklamasında bulundu. 

Rusya, diğer yandan, Batılı emperyalistlerin Ukrayna savaşı nedeniyle kendisine karşı birleşik güç kullanımını gösteren salvolarına karşı, kıta Avrupası başta olmak üzere Batılı ülkelerin pazarlarında kaosa yol açabilecek, iç kargaşa ve gerginlikleri büyütecek bir silahı (doğal gaz) devreye koydu.

Daha kısa bir süre önce bir “zirve” düzenleyen NATO’nun, Rusya’yı kuşatma harekâtını sürdüreceğini ve stratejisini yeni savaş “konseptlerine göre” yenilediğini ilan ettiği de anımsanacaktır. Ukrayna’ya Rusya’nın saldırısıyla başlayan savaş nedeniyle ‘diken üstünde’ olan ve taraf olmada belirli farklılıklar gösteren Doğu Avrupa ve Balkan ülkeleri, Sırbistan-Kosova gerginliği nedeniyle daha fazla paniklemiş durumda.

Ortadoğu’da güç savaşları devam ediyor. Vasiler-taşeronlar-işbirlikçiler ve düşürülmüş ülkeleri pay etme girişimlerinde “masaya oturma hakkı” edinmeye soyunan çakal takımı, savaş yayıcı rolü sürdürüyor. Irak’taki iç kargaşa ve çatışmalar, Sri Lanka’daki halk isyanına karşı darbeci zorbalık ve etkisizleştirme politikası, tarafları içerideki güçlerle sınırlı olmayan çatışmalar kapsamındadır.

Türkiye’yi yönetenler ise, hem burjuva emperyal yayılmacı politikaları nedeniyle hem de içeride halk kitlelerine karşı izledikleri baskı, yasak ve zor politikasıyla denebilir ki, tüm diğerlerine fark atacak düzeyde savaş kışkırtıcı ve dikta dayatıcı role soyunmuşlardır. Irak’ta ve Suriye’de sürdürmekte olduğu askeri faaliyet, yeni çatışmaları davet etme işlevlidir.

Bu ve başkaca gösterilebilecek çatışma ve savaş örnek ve unsurları, kapitalist emperyalist dünyada, halkların; işçi ve emekçilerin, burjuva propagandasında ileri sürüldüğü türden bir barış, refah ve güvenlik içinde yaşamalarının mümkün olmadığını, mümkün olamayacağının göstergeleridir. Aksine yeni savaşların lokal ya da daha geniş alanlarda patlak vermesi söz konusu olacaktır. Gelişmelerin işaret ettiği, önümüzdeki zaman dilimlerinde siyasal baskı ve zorun ekonomik sosyal saldırılara daha dolaysızca ve daha yoğun şekilde eşlik etmesinin kuvvetle muhtemel olmasıdır.

Bu kapsamdaki saldırılar hiçbir ülkede, birbirlerinden kopuk, lokal ve işyeri düzeyindeki direniş ve protestolarla püskürtülememiştir. Bu tür direnişlerle olsa olsa kısmi bazı iyileşmeler sağlanmış, burjuva iktidarı ve kapitalistler fırsat bulduklarında da bu iyileşmelere son vermekten kaçınmamışlardır. İşçi ve emekçiler, önceki kimi dönemlerde gerçekleştirilen ve burjuva-emperyalist saldırıları püskürtme gücü gösteren yığınsal birleşik mücadeleleri daha ileriden yenileyerek başaramazlarsa, tekelci gericilik ve sınıf olarak burjuvazi, barbarca acımasızlığıyla çıkarlarını dayatmaya devam edecek. Bu, her bir ülkede şimdiki dönemin gelişmeleri kapsamında proletarya ve emekçi kitlelerinin önüne gelmiş ‘hayat-memat meselesi’dir! Burjuva partileriyle sendika bürokratlarından emekçilerin talepleri için tutarlı bir mücadele yürütmeleri beklenemez. Onlar için bu talepler, kitleleri kendi politikaları yönünde yedeklemek üzere oyalama ve istismar malzemesidir. Bundandır ki işçi sınıfı başta olmak üzere sömürülen ve ezilen kesimlerin daha iyi yaşam koşullarına ulaşmaları; daha da önemlisi, sömürülen ve ezilen toplumsal kesimler olmaktan kurtulmaları, kendi mücadelelerine, bu mücadele içinde kararlılık kazanan birleşik güç olmalarına bağlıdır. İçinde bulunduğumuz dönem gelişmeleri (bir kısmına yukarıda işaret edildi) bu tutumun geniş emekçi kesimleri içinde geliştirilmesi ve etkin hale gelmesi için ileri işçi ve emekçilere artmış şekilde sorumluluk yüklüyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa