6 Ağustos 2022

İlhan İrem’den Fikri Sönmez’e vefasızlıklarımız. . .

İlhan İrem | Fotoğraf: AA Arşivi

Müthiş bir hızla değişiyor gündem. Dün olanları unuttuk. Bugünün haberleri çoktan eskidi. Pasif ögesi olmaktan kurtulamadığımız bir gündemin yılmaz takipçileriyiz. Arada bir “ne oluyor, bu işte bir yanlışlık var” diyenler çıksa da hızla teslim oluyoruz güncel olanın zekamızı teslim alışına. Bolca yakınma, sosyal medya üzerinden birkaç rahatlama mesajı derken; durup düşünmeden geçiyor günler. Işıklı bir boy aynasında kendimize bakmak yerine, yürürken yanından hızla geçtiğimiz mağaza camındaki suretimiz yetiyor. . .

* * *

Geçtiğimiz hafta İlhan İrem’i kaybettik. Sanat dünyasından isimler kendilerine tutulan mikrofonlara onun farkını anlattı. Hakkında yazılmış makaleler okuduk. Arşivlerden, önceden yapılmış söyleşiler gün ışığına çıkarıldı. Bildiklerimizi hatırladık, bilmediklerimizi “ben bunu nasıl atlamışım” diyerek öğrendik. Yaşı izin verip de sanat kariyerini izleme fırsatı bulanlarımız hüzünlendi, anılarımıza komşuluk eden bestelerini mırıldandık.

İlhan İrem çok genç yaşta başarıya ulaşmış, sıra dışı bir müzisyendi. Okurdu, düşünürdü, düşündüren besteler yapardı. Giderek yaygınlaşan yozlaşma karşısında kenara çekilmeyi tercih etti. Susuşuyla haykırdı. Evrensel’den Özer Akdemir’e verdiği röportajındaki şu sözleri bıçak gibi girdi yüreğimize:

Giderek düşünceye dönüşen duygulanımları aktarmaya salt yıldız olmak yetmeyecekti. İnsan kalmayı seçtim! . . .  Ancak doksanlarda gelen çok daha büyük ucuzluk ve duyarsızlık dalgası ile popüler kültür vitrinlerinden tamamen çekilmeye karar verdim. Yaklaşık yirmi yıldır bu kararımı uyguluyorum. Sadece fizik olarak yokum… Yayınlamayı sürdürdüğüm albümlerimle kalabalık bir dinleyici kitlesi bir şekilde buluşuyor. Doğanın, insanın, sevginin, sanatın çöküşünü izlemek acı verici… Dünyanın ölümünü görmemek için yaşarken kendimi öldürdüm ve başka bir boyutta yeniden doğdum.” 

Aynı hafta Fikri Sönmez de gündemimizdeydi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın fındık fiyatını ilan ettiği Ordu’da söylediği şu sözlerle hatırlamıştık kendisini: "Bu Ordu, terörün ne menem şey olduğunu iyi bilir. Ordu, Terzi Fikri’yi de iyi bilir, onların bedelini benim Ordum çok ödedi." Bu cümleye tepki olarak Sönmez’in fındık mitinginde yaptığı bir konuşma videosu dolaşıma girdi. Kısa ömrüne sığdırdığı başarılar, yerel yönetim geleneğine bıraktığı silinmez iz dile getirildi.

Fikri Sönmez, Fatsa’nın efsanevi belediye başkanıydı. Yoksul bir aileden geliyordu, terzi çırağı olarak başlamıştı hayata. 1960’larda TİP üyesi oldu. Dev-Genç önderliğinde 6. Filo’ya karşı yapılan eylemlerde yer aldı. Mahir Çayan ve arkadaşlarının Maltepe Askeri Cezaevinden kaçışı sonrasında, Karadeniz’e geçmelerine yardımcı olmakla suçlandı ve hapis yattı. Geniş bir köylü kitlesinin katıldığı ‘Fındıkta Sömürüye Son’ mitinglerinin kilit isimlerindendi.

1979 yılında, Devrimci Yol’un adayı olarak, yüksek bir oy oranıyla Fatsa belediye başkanı seçildi. İlçeyi, nüfus yoğunluğuna ve sorunlarına göre oluşturulmuş bölgelerden sorumlu 11 halk komitesiyle birlikte yönetti. “Çamura Son Kampanyası” belki de dünyada bir ilk oldu, kolektif iradeyle yollar yapıldı. Sivrisinek sorunu halledildi. Stokçuluğa son verildi. Karaborsadaki malların gerçek değerinden satılmasına önayak oldu. ‘Fatsa Halk Kültür Şenliği’ düzenledi. İlçesinin belediye meclisi toplantılarını hoparlörle halka dinletti. Sadece dokuz ay süren sosyalist belediyeciliğinde, yoksulları merkezine alan bir alternatif yönetim modeli yürüttü.   

Denizde hücumbotların, karada ise bir mekanize piyade taburu, üç jandarma komando birliği ve polisin katıldığı ‘Nokta Operasyonu’nuyla, 11 Temmuz 1980’de gözaltına alındı. Bu adım yaklaşan darbenin provalarından biriydi. 1985’te 47 yaşındayken hapishanede geçirdiği kalp krizi nedeniyle yaşamını yitirdi. Mezar taşında “Ben ne yaptıysam halkım için halkımla birlikte yaptım” yazıyor.

Yaptıklarıyla tarihe geçmeyi hak eden bu iki ismi hatırlayışımızda tuhaf olan, eserlerini dile getirmek için birinin ölümünü, diğerinin Erdoğan’ın kutuplaştırıcı cümlesine konu olmasını beklememizdi. Farklı biçimlerde direnen, asla teslim olmayan bu iki değerli hayatı, ancak gündem onları önümüze getirdiğinde hatırlayabilmiştik.

* * *

Çalışmalarıyla kolektif hafıza alanında bir dönüm noktası olan Maurice Halbwachs, bireylerin tutarlı hatırlayışının, parçası olunan grubun/toplumsal yapının sağladığı bağlamlar içinde mümkün olduğunun altını çizmişti. Yabancılaşma ve her türden değerin talanına karşı yürütülen bir direniş sürecinde kolektif hafızaya sahip çıkmak, bir başka deyişle unutmamak direnişin en kritik parçası oluyor. Gündem, şu ya da bu biçimde teslim olmayanların anısına sahip çıkılarak yürütülen mücadeleler içinde değiştirilebiliyor.

* * *

Üzerinde çalıştığım bir kitap çalışması nedeniyle izin istiyorum. İki hafta sonra görüşmek üzere.

Halbwachs, Maurice. 2017. Kolektif Hafıza. Türkçe Söyleyen Banu Barış. Ankara: Heretik Yayınları.

Evrensel'i Takip Et