Hablemitoğlu’na kitabı kimler yazdırdıysa tetiği de onlar çekti!

Bergama köylüleri|Fotoğraf:Özer Akdemir/Evrensel
Ankara Üniversitesinde Türk İnkılap Tarihi Enstitüsünde öğretim görevlisi olarak çalışan Dr. Necip Hablemitoğlu 18 Aralık 2002 tarihinde, akşamüzeri evinin önünde öldürülmüştü. AKP’nin tek başına iktidar olmasından iki ay sonra gerçekleştirilen suikast o günden bu yana birçok kez gündeme getirildi. Suikast, aradan geçen 20 yılın ardından bugün de eski özel kuvvetler komutanlığına bağlı bir grup askerin tutuklanması ve onlara suikast emri verdiği ileri sürülen Albay Mustafa Levent Göktaş’ın firarı ile gündemde.
"HEDEF HABLEMİTOĞLU"
Gazeteci Zihni Çakır’ın ‘FETÖ’ çatı davasında “ciddiye alınmayan” bir ifadesinin tekrar gündeme alınması sonrası gelişen olaylar, Ukrayna’da bulunan eski yüzbaşı Nuri Gökhan Bozkır’ın, MİT’in gizli bir operasyonu ile Türkiye’ye getirilip tutuklanması ile gelişti. Daha önce MİT tırları, IŞİD’e giden silah ve patlayıcı malzemeler, soğan yüklü tırlar içinde yine IŞİD’e gönderilen silahlar gibi birçok karanlık olayda adı geçen N. B. Bozkır, TSK’dan ihraç edilmişti. Bozkır’ın ifadesine göre kendisine Albay Levent Göktaş tarafından 2002 Kasım ayı ortalarında “Hedef Hablemitoğlu” emri verilmiş, Bozkır Hablemitoğlu’nun evinin bulunduğu Portakal Çiçeği Sokak’ta keşif yapmış, bir süre sonra da tetikçiyi olay yerine götürmüştü. Suikastın ardından tetikçi olduğu ileri sürülen Yüzbaşı Tarkan Mumcuoğlu’nu olay yerinden alarak evine bırakmıştı.
TETİKÇİ MİT ELEMANIYMIŞ!
AKP MYK üyesi Şamil Tayyar’ın verdiği bilgiye göre T. Mumcuoğlu, N. G. Bozkır’ın Ukrayna’dan getirildiği sürece kadar MİT’te uzun süre etkili görevlerde olan birisiydi. Tayyar, “Gelişmeler üzerine kurumla bağı kesildi. Şimdi tutuklu. Yazılacak çok şey var, kısa hatırlatmayla yetinelim" diyordu. Yani, Hablemitoğlu ve hatta Deniz Kuvvetlerinde istihbarat subayı olarak görev yapmış İhsan Güven’in öldürülmesinde tetiği çektiği ileri sürülen kişi 20 yıldır devletin istihbarat biriminde görev yapan birisi imiş!
Öte yandan suikast emrini verdiği ileri sürülen emekli Albay L. Göktaş, N. G. Bozkır’ın bu yılın başında, şubat ayında verdiği ifadesinin ardından geçen 4 ay boyunca gözaltına alınmamış, operasyon başladığı zaman ise iddialara göre içeriden sızdırılan bilgi sonrası kaçmasına zemin hazırlanmıştı.
Fotoğraf: DHA
GÖKTAŞ-PEKER KAVGASI
Göktaş’ın, firarının ardından avukatı tarafından önce gerçek, ardından sahte olduğu ileri sürülen bir Twitter hesabı üzerinden yaptığı paylaşımlar ortalığı birden hareketlendirdi. Tweetlerinde bildiği çok şey olduğunu ve “tuğlayı çekeceğini” söyleyen hesap, “Beni Sedat Peker’e benzetmeyin” deyince tartışmaya Peker’de dahil oldu. Peker “Sen kimsin lan yavşak! Ankara’ya geldiğimde yarım metre ardımda yürürdün” dediği Göktaş’ı, “Radarıma girdin” diye uyarmış, seçimlere iki ay kala çekeceği videolarla konuşacağı tehdidinde bulunmuştu. Bu tehditlerin ardından Göktaş adına açılan Twitter hesabı kapatılırken, avukatı hesabın sahte olduğunu ileri sürdü. Peker ise telefonla görüştüğü Göktaş’a Twitter hesabını kendisinin kapattırdığını iddia etti.
"LEŞ PAZARLIKLAR!"
Göktaş’ın tweetlerinin ardından N. Hablemitoğlu’nun eşi Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu “Leş pazarlıklar dönüyor” diye sosyal medyadan tepkisini dile getirip, Göktaş’ın bu tehdit tweetleri ile kendini kurtarmak için devletle pazarlık yaptığını ima ediyordu. Bu tweeti alıntılayan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Mafyalar, yolsuzlar, beşli çeteler, çantacılar, örgütler, uyuşturucu baronları, komisyoncular, soysuzlar… Size sesleniyorum, hepinizin canı cehenneme!” sözleri de dönen pazarlığa ana muhalefetin tepkisi olarak değerlendirildi.
SUİKASTIN GÜNDEME GETİRİLMESİNİN İKİ ANA NEDENİ VAR
20. yılı geride bırakan Hablemitoğlu suikastı o günden bu yana defalarca gündeme getirildi. Bu gündeme getirilme nedenlerine baktığımızda iki nedenin öne çıktığını görüyoruz; bunlardan birincisi devlet içinde çekişme-çatışma halindeki güçlerin birbirlerine mesaj ve ayar verme çabaları. Öyle ki 2006 yılında zamanın Başbakanı R. T. Erdoğan tam da Ergenekon soruşturmasının başlayacağı günlerde “Bu ülke Necip Hablemitoğlu cinayetini yaşamış, sonrasında her şey örtbas edilmiş bir ülke...” diye bir yerlere mesaj veriyordu. Erdoğan bu sözleri söylediğinde partisinin 4 yıldır tek başına iktidarda olduğunu anımsatalım.
Yine 2011 yılında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Strazburg’da, Hablemitoğlu cinayetinin yurt dışı kaynaklı olmadığını ve suikastta “parmak izi” olduğuna yönelik sözleri de Gül’ün suikasta dair bir şeyleri bildiği ama açıklamadığının iması olarak yorumlandı. Devletin en tepesindeki bu isimlerin suikastla ilgili pekala “biliyoruz, ama söyle(ye)miyoruz” diye yorumlanabilecek sözlerinin yanı sıra eski MİT’çiler, gazeteciler, siyasetçiler de dönem dönem Hablemitoğlu suikastını gündeme getirerek, bir yerlere mesaj verdiler.
Özer Akdemir'in Kuyudaki Taş kitabı
EKOLOJİ MÜCADELELERİNİ KARALAMA KİTABI
Hablemitoğlu suikastının gündeme getirilme nedenlerinden diğeri ise başta altın madenciliği olmak üzere ekolojik yıkıma karşı verilen mücadeleleri karalama amacı. Ne zaman bir yerlerde ekoloji mücadeleleri gelişse, şirketler yerel mücadeleler karşısında sıkışsa hemen Hablemitoğlu’nun yazdığı “Alman Vakıfları ve Bergama Dosyası” kitabına atıfta bulunulan haberler, yazılar çıkmaya başlıyor. Bu haberlerde, yazılarda maden-enerji gibi projelere karşı çıkanların arkasında “Türkiye’nin ekonomik yönden gelişmesini istemeyen dış güçler” olduğu, Hablemitoğlu’nun 2001 yılında çıkan kitabındaki bilgilerle verilir. Daha da ileri gidilerek Hablemitoğlu’nun da bu yüzden, bu dış güçler tarafından öldürüldüğü ileri sürülür, ekoloji hareketleri bu suikastla bağlantılı gibi gösterilmeye çalışılır. En son Kazdağı koruma mücadelesine bir yerel gazetecinin bu minvalde cümleler içeren yazılarla “saldırdığını”, gazetecinin bu yazılarındaki gerçek dışı iftiralar nedeniyle Basın Konseyinden kınama aldığını da belirtelim.
TETİKÇİDEN ÖNCE KİTAP DEŞİFRE EDİLMELİ
Yazarı suikasta kurban giden kitabın sahte bilgi, belgelerle ve olmayan kişiler kaynak gösterilerek yazdırıldığını 2011 yılında çıkan “Kuyudaki Taş-Alman Vakıfları ve Bergama Gerçeği” kitabımızda delilleri ile açıklamıştık ama bu yalan hâlâ çok işe yaradığı için kullanıma devam ediliyor. Hablemitoğlu’nu kimlerin öldürdüğünden önce, yazdığı kitapların izinin sürülmesi ve özellikle altın madenciliği ile ilgili yukarıdaki kitabının neden yazdırıldığının tartışılması suikastın çözümüne giden yolu da açabilir.
SUİKAST-MADENLER-GÜLEN CEMAATİ
Suikastın ardından önü açılan altın işletmeciliği, bu madenlerden en önemlisi olan Bergama Ovacık Altın Madeninin Fethullah Gülen Cemaatine yakın Koza Altın’ın eline geçmesi, Koza’nın daha sonra cemaatin finans kaynağı olarak değerlendirilmesi, sahibi Akın İpek’in “Bir gülüşüne servetim feda olsun” diyecek kadar Gülene’e bağlı olması, Hablemitoğlu’nun “Gülen örgütünün” devlet içindeki yapılanmasını deşifre eden kitabı, yazıları, söylemleri, Gülen-AKP otaklığında yapılan Ergenekon davasında suikastın Ergenekon örgütü üzerine yıkılmaya çalışılması ve o süreçte yapılan belgesellerde, yazılan kitaplarda suikast ve Gülen bağının hiç dile getirilmemesi, Gülen-AKP koalisyonunun uzun yıllar devam etmesi ve 17-25 Aralık operasyonları, sonrasında 15 Temmuz darbe girişimi ile bozulması… Parçaları birleştirebiliyor musunuz?
KİTABIN SIRRI ÇÖZÜLEBİLSEYDİ
Devam edelim ve soralım; Hablemitoğlu’nun yazdığı “Alman Vakıfları ve Bergama Dosyası” kitabının en önemli belgesi olan ve daha sonra sahte olduğu ortaya çıkan Almanya Kalkınma Bakanlığının “Türkiye’deki Altın Konsepti” belgesini kendisine kim verdi? Altın madencileri tarafından finanse edilen, dağıtılan kitabın sahte bilgi-belgelerle ve madenciler tarafından finanse edilerek yazdırıldığının ortaya çıkması durumunda olabileceklere yoğunlaşın lütfen. Türkiye’deki altın işletmeciliğine yönelik mücadelelere çok önemli bir dayanak ve moral üstünlüğü kuracak, altın madencileri ciddi bir güven erozyonuna uğrayacaktı. Kitabın yazarı öldürülünce durum tam tersine döndü! Kitap ve yazarı bir tabu haline getirildi. Kitaptaki bilgi-belge-kişilerin sahte olmasının bir anlamı da kalmadı, çünkü kitap bu yönüyle hiç tartıştırılamadı.
İşte ben olayın bu yönünün üzerine gidilmesini, Hablemitoğlu’nun öncelikle yazdığı kitabın bu yönünün deşifre edilmesini, şirketlerin-sermayenin elinden bu koz alındıktan sonra suikastın ardında kimlerin olduğuna bakmanın doğru olduğunu düşünüyorum. Aksi durumda bugün olduğu gibi devlet içindeki güç odakları bu suikastı kendi aralarında bir tepişme aparatı, sermaye ise ekoloji mücadelesini karalama kaynağı olarak kullanmaya devam edecek. O kitabı yazdıranlarla tetiği çekenler aynı çok büyük olasılıkla!..
BİRKAÇ İLGİNÇ NOT
- Hablemitoğlu suikastı söz konusu olduğunda “Onu ben öldürdüm” diye üç savcıya farklı zamanlarda ifade veren, 5 sayfalık el yazısı ile suikastı ayrıntılı olarak anlatan Durmuş Anuçin adının hiç anılmaması normal mi?
- Zihni Çakır’ın “Ergenekon’un çöküşü” kitabında bahsettiği bir raporda adları geçen İbrahim Çiftçi, Veli Küçük ilişkisinin Durmuş Anuçin’in ifadelerindeki anlatımlarla çakıştığı neden görmezden geliniyor?
- Veli Küçük’ün Fethullah Gülenle ta Erzurum’da Komünizmle Mücadele Derneği döneminden tanıştığı ve aralarının iyi olduğu neden hiç dile getirilmiyor.
Evrensel'i Takip Et