13 Ağustos 2022 04:12

İktidarın Suriye politikası değişikliği, yeni Osmanlıcılığın çöktüğünün itirafı

esad

Beşar Esad | Fotoğraf: kremlin.ru / Wikimedia Commons

Paylaş

Türkiye gazetesinden Yılmaz Bilgen, beş gün kadar önce, “Erdoğan’ın Esad’la telefonla görüşebileceği”ni yazdığından beri Suriye ile Türkiye arasındaki ilişkiler konusu yeniden gündemin ön sırasına çıktı.

Ama görünen o ki, bu sefer konu sadece spekülasyon düzeyinde kalamayacak.

Nitekim, Suriye’ye operasyon konusunu gündeme getiren Erdoğan’a 19 Temmuz’daki Tahran Zirvesi’nde İran’ın dini lideri Hamaney’in, 5 Ağustos’taki Soçi Zirvesi’nde de Putin’in “Bunları Suriye yönetimi ile görüş” yanıtı vermesi; Erdoğan’ın ise beklenen “hayır” yanıtı yerine, “İstihbarat örgütlerimiz zaten görüşüyor. Ama…” diye ucu açık yanıt verip, bunu da kamuoyuna kendisinin açıklaması, Erdoğan yönetiminin Suriye krizi konusunda yeni bir arayış içinde olduğunu gösteriyordu.

Ama gelişmeler beklenenden de hızlı oldu, oluyor. Esad’ın (baba Esad’ın da) danışmanlığını yapmış olan Ali Ahmet Said’in (Adonis) Türkiye’ye geldiğine dair haberler çıktı ve bu haberler yalanlanmadı.

ÇAVUŞOĞLU İKTİDARIN SURİYE STRATEJİSİNİN DEĞİŞTİĞİNİ AÇIKLADI

Ama önceki gün 13. Büyükelçiler Toplantısı’nda konuşan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, konuşulanlardan fazlasını söyledi.

Kendisinin Belgrad’da Suriye Dışişleri Bakanı ile kısa bir görüşme yaptığını açıklayan Çavuşoğlu, Suriye ve Türkiye istihbaratları arasında “çok önemli konuların” görüşüldüğünü söyledi. Ama asıl önemli açıklamayı büyükelçiler karşısında yaptı: Suriye’nin bölünmesini engellemek için Suriye’de güçlü bir yönetimin olması lazım. Topraklarının her köşesine hâkim olabilecek irade ancak birlik beraberlikle olur. Muhalefetle Suriye’deki rejimi bizim bir şekilde anlaştırmamız lazım. Aksi takdirde kalıcı barış olmaz. Rejim de var muhalefet de var. 11 yılı geçti. Birçok insan öldü. Birçok insan ülkesini terk etti. Bu insanlar dönmeli. Ateşkes olmadan kimse inşa konusunda yardım etmiyor. Buna AB de dâhil. Türkiye olarak biz elimizden geleni yaparız ama tüm bunların öbeğinde ateşkes var. Bunun için de çalışmalarımızı hızlandıracağız.”Çavuşoğlu’nun bu açıklaması Esad yönetimini devirmeyi esas alan 11 yıllık Suriye politikasının esaslı bir biçimde değiştirdiğini gösterdiği gibi, Suriye yönetimiyle cihadist muhalefet arasında arabuluculuk yapma niyetini de ortaya koydu.

DONATILIP BESLENENLER, ALDIKLARI SİLAHI TSK’YA MI ÇEVİRECEK?

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu yukarıdaki aktarmada da açıkça görüldüğü gibi, “Suriye yönetiminin devrilmesi olmazsa olmaz” demeyi merkezine alan Suriye stratejisini açıkça reddetmektedir.

Öyle ki Çavuşoğlu, Suriyeli göçmenlerin ülkelerine dönmesi için “Konutlar yapıyoruz, kentleri inşa ediyoruz” iddiasını bile “Ateşkes olmadan kimse inşa konusunda yardım etmiyor. Buna AB ülkeleri de dahil” noktasına çekmiştir. Bu açıklama, göçmenleri Suriye’ye göndereceklerini söyleyen tek adam yönetiminin Suriyeli göçmenleri geri gönderme projelerinin de çöktüğün itirafıdır.

Ama Suriye politikasındaki bu değişiklik, diplomatik bir manevra, bir büyük ya da küçük “U dönüşü”, bir zikzak değildir. Tersine 11 yıllık Suriye politikasının enkaz haline geldiğinin itirafıdır. Ki o enkaz içinde milyonlarca göçmen, yüz binlerce insanın can kaybı, miktarı bilinmeyen ama milyarlarca dolarlık harcama ve on binlerce ağır silahlarla donatılmış, korunup kollanmış, teşvik edilmiş terörist grup vardır.

Ve tabii Türkiye dışında her ülkenin de terör örgütü olarak gördüğü, Türkiye’nin özel eğitip donatıp sahaya sürdüğü, bazılarını Libya’da da istihdam ettiği Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) da önemli bir sorun olacaktır.

Nitekim ilk tepkiler de Türkiye’nin kontrolündeki bölgelerden gelmiştir.

Bölgeyi yakından izleyen gazetemizin yazarı Hediye Levent, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda; “Türkiye’nin desteklediği silahlı grupların bölgelerinde Türkiye karşıtı gösteriler var. Videoda diyorlar ki, ‘Dinle Türkiye bu söylediğimi kaydet, bu Suriye devriminin sesidir. Kanımız satılık değil’” demelerine dikkat çekerek, gelişmelerin nerelere gidebileceğine işaret etti!

SURİYE YENİ OSMANLICILIĞIN MEZARI MI OLUYOR?

Çavuşoğlu’nun açıkladığı perspektif dikkate alındığında; Erdoğan ve yönetiminin nihayet “aklın yoluna döndüğü”, Suriye yönetimini yıkma hesaplarından vazgeçerken aynı zamanda Suriye hükümetiyle iş birliği adımlar atmaya başlayacağı, dolayısıyla olumlu bir çizgiye gireceği düşünülebilir. Ama bu adımlarda, Suriye iç savaşını yeni Osmanlıcı, “aktif dış politika”nın laboratuvarı olarak kullanan Erdoğan yönetimi ne kadar samimidir ya da bu yapılan, seçime kadar “Çözerse AK Parti çözer” oyalamasının bir versiyonu mudur; bunu yakında göreceğiz.

Dahası Libya’ya müdahalesinden Sudan’dan Katar’a, Somali’den Kafkasya’ya Doğu Akdeniz’deki girişimlerine kadar askeri operasyon üsleri kurmalar, Suriye politikasının bir uzantısıdır. Dolayısıyla iktidarın Suriye iç savaşına müdahale amaçları ve bu amaçlarla bağlantılı başka ülke ve bölgelerde atılan adımlar, bu adımların yarattığı yıkım dikkate alındığında, Çavuşoğlu’nun açıkladığı yeni politika doğrultusunda ‘atacağız’ dediği adımların hiç de kolay olmayacağı tartışmasızdır.

Çünkü;

-    Esad yönetiminin devrilmesi stratejisinde Türkiye ile aynı safta olan ABD ve İsrail, 
-    Türkiye’nin donatıp sahaya sürdüğü ÖSO başta olmak üzere diğer cihadist guruplar, bu durumlardan yararlanan aşiret ve kabileler, hâlâ politika yapma niyetindeyse Müslüman Kardeşler, öteki Esad muhalifi odaklar,  
-    Eğer Suriye politikasındaki değişikliği Kuzey Suriye’deki güçleri kapsamaz ve Rojava kentlerindeki tehditleri sürerse, YPG ve SDG,
-    Türkiye’de Suriye politikasında nemalanan sermaye çevreleri ile ırkçı, şoven milliyetçi ve selefi güç odakları,
-    Suriye politikasından doğan savaş rantından nemalanan sermaye odakları, 

Çavuşoğlu’nun açıkladığı yeni politikadan hoşnut olmayacaktır. Sadece hoşnut olmamakla da kalmayacak bu güçlerin bunu eylemle de ortaya koyacağı görülmektedir. Kısacası bugün gelinen yerde, yeni Osmanlıcığın laboratuvarı olarak kullanılan Suriye, Çavuşoğlu’nun itirafıyla yeni Osmanlıcılığın mezarı olduğunun da itirafıdır. Bu yüzden de tek adam yönetimi içinde olduğu gibi AKP içinde, Cumhur İttifakı içinde, daha genel söylemle ırkçı-şoven, militarist ve dinci odakların içinde de yansımaları olacaktır.

Bu yansımaları da çok daha yakından ve açıkça göreceğiz.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa