Unutulan bir usta; Sezai Solelli (2)
Fotoğraf Tehlikeli Adımlar filminden alınmıştır.
“Çocukluk yılları, I. Dünya Savaşı’na denk gelen Sezai Solelli’nin zor şartlarda bir çocukluk geçirdiğini ve kısa bir süre sonra, İzmir’e dayısı İhsan Bey’in yanına gitmek zorunda kaldığını, daha önce de söylemiştik. Büyük bir mal varlığına sahip olan dayısı, çok sevdiği ve psikolojik sorunları olan eşi vefat edince; ikinci evliliğini yapmak zorunda kalmıştır. Çiftliğini ve diğer mal varlıklarını, para düşkünü olan ikinci eşine bırakmak istemez. Bu sebeple, Sezai Solelli’nin İstanbul’a gitmesine karşı çıkar. Fakat Solelli, İstanbul’a gidip gazeteci olmayı kafasına koymuştur. Çok geçmeden İstanbul’a giderek gazeteciliğe başlamıştır.
Vefa Lisesinin birinci sınıfında okurken geçirdiği bir bunalım sonucunda, Boğaz’da intihar etmeyi düşünür. O sırada yanından geçen bir simitçiyi görünce ne kadar acıktığını anlar ve bu düşüncesinden vazgeçmiştir.” (1)
SEZAİ SOLELLİ VE SİNEMA
Sezai Solelli’nin yazdığı 5 senaryosu filme çekilir. Bunlar; “Nilgün” (1954), “Alın Yazısı” (1956), “Cilalı İbo Kızlar Pansiyonunda” (1963), “Cilalı İbo ve Kırk Haramiler” (1964), “Tehlikeli Adımlar” (1965),
RESİMLİ ROMAN
Şevket Rado’nun sahibi olduğu derginin Yazı İşleri Müdürlüğü’nü Sezai Solelli yapmıştır. ‘Hayat Resimli Roman’ adıyla, haftada iki gün çıkan foto roman mecmuasıdır. Sezai Solelli, ‘Resimli Roman’da zaman zaman sinema ve tiyatro eleştirileri yazmışsa da daha çok yabancı yazarlardan Türkçeye çevirdiği resimli romanlarla görünür. Mini Etekli Suzi, Bizim Can gibi resimli romanlar, çevirilerinden bazılarıdır.
Ayrıca, Oğuz Özdeş’le birlikte cumartesi günleri çıkardıkları ‘Haftalık Resimli Merak’ ve ‘Eğlence Dergisi’ olan ‘Posta’, Haziran 1954’te 1. sayısı ile okurlarıyla buluşmuştur. Sezai Solelli, 1969-1972 yılları arasında “Doğan Kardeş” dergisinin sahipliğini üstlenmiştir. Ayrıca “Ev Kadını, Ev İşi” gibi dergilerin de kurucusu ve yöneticisi Solelli’dir. (agy.)
SANAT HAYATI VE ESERLERİ
Yazar ailesinden sanat-edebiyat alanında bir yardım ve etkilenme görmese de 10-12 yaşlarında yazmaya ilgi duyar, “kendime şiirler, kısacık çocuksu hikâyeler” diye tanımladığı metinler yazar. İlk ürünlerini gönderdiği dergilerden olumlu yanıtlar alamayınca bir süre kendine kapanıp, yazdıklarını gözden geçiren, yazarlığını sorgulayan Sezai Solelli o süreci şöyle anlatır: “İşte beni adam eden ve eğer bir nebzecik iyi yazar olabildimse bunu sağlayan zamanla tarafsız olarak kendimi eleştirebilmem oldu. Evvela kendi içimden geldiği gibi yazdığım şaheserleri (!) bir kenara bıraktım. Hangi dergi, hangi gazete benim janrıma uygun, hangisine göre yazabilirim. Onu araştırdım. Dergi olarak ‘Yeni Adam’, gazete olarak da ‘Son Posta’yı buldum.” (agy.) Yayımlanan çevirileri ve öyküleri inceleyen Solelli ona uygun yazdığı gönderdiğinde hikayeleri de önemli yazarların arasında yayımlanmaya başlar.
Sezai Solelli dergide sadece yazıyla yetinmez derginin teknik işlerine de katkı sağlar. Geç saatlere kadar çalışan yazar, bir yıl sonra derginin yazı işleri müdürü olmuştur. Yazar bu dönemi ve yazarlığının başlangıç sürecini şöyle şöyle aktarır: “Babıali’de yerim sağlamlaşmıştı. Şimdi artık kendi istediğim janrda yazılar yazabilirdim. Ve başladım arada sırada yazmaya. Baktım hala, bir iki acemice nokta var içlerinde. Tam istediğim gibi olmuyor. Ne yapayım? Oturdum, okuduğum, okumadığım bütün Ömer Seyfettinleri, Refik Halitleri, Reşat Nurileri, Yusuf Ziya Ortaçları arka arkaya okudum. Bir, bir buçuk yıl sonra bu üstatları okurken durduğum “Ben olsam bu tasviri şöyle yapar, burasını şöyle yazardım’ demeye başladım. Sonra kendi kendime ‘Otur yaz öylesini’ dedim ve yazdım. Bu beni kopyacılığa kaymaktan kurtardı ve yazar olarak benliğimi ve kendi üslubumu sağladı” (*)
1939-40 yıllarından itibaren edebi eserler eserler yayımlayan yazarın ilk ürünleri küçük hikâyelerdir. Hikâyelerin çoğu “1001 Roman” dergisinde, birkaçı da “Hafta dergisinde yayımlanır. “Solelli’nin hikâyeleri ne toplumcu ne de bireysel eksenlidir. Hikâyelerinin çoğu, kısa biçiminde yazdığı serüven hikâyeleridir. Hikâyelerin çoğunu, çocuk edebiyatı içerisinde değerlendirmek mümkündür. (Abdullah Sartık)
Sezai Solelli’nin romancılığı, hikâyeciliğine oranla daha belirgindir. 1956 yılında ilk romanı olan “Kadınlar Merdiveni’ni”, 1957’de “Yorgun Kadınlar”, 1973’te “Ali Baba’nın Küpleri”, 1978’de “Bir Başka Dünya” ve aynı yıl “Yabancı Kapılar” romanı izler. “Bir Kadın Arıyorum” adlı romanı ise bugüne kadar yayımlanmamıştır.
Yazar kendi roman yazma sürecini şöyle anlatır: “…Önce romanın uzun bir özetini yapıp koyuyorum önüme. Bundan sonra al kalemi eline. Yaz, bitir artık değil mi? İşte bu kolay olmuyor. Ya kâğıdın dalgalı oluşu bahane oluyor ya kalemin ucunu beğenmiyor ya da bir cümleyi zayıf buluyorsunuz. Bir zaman yazıp yırtma faslı başlıyor. Yazıyor yırtıyor, yazıyor yırtıyorsunuz. Ve bir ara, ‘Ben bu romanı yazamayacağım!..’ diye bir şüphe giriyor içinize. Korkunç bir paniğe kapılıyorsunuz. Günlerce eliniz o işe gitmiyor. Olmadık şeyler yazıyor, kırk yıldır hatırlamadığınız kimselere mektuplar döşeniyorsunuz da romana bir türlü yanaşamıyorsunuz…
…Derken bir gün bakıyorsunuz, ucundan kenarından derken başlamışsınız. On beş, yirmi kâğıt oldu da yırtılmadı mı tamam artık… Bir sara halinde sarıyor bu iş sizi. Havanızı bulduğunuz zamanlar, sabah demiyor, gece yarısı demiyor durmadan yazıyorsunuz. Ve bir gün bitiyor roman… Bittiği zaman da siz sıkılmış limon gibisinizdir artık. Kafanızda hiçbir şey kalmamış, sanki her şeyinizi bu romana vermiş, tükenmişsinizdir. Ama aradan haftalar, aylar geçince, bazı şeyler kıpırdanmaya başlar kafanızda yeniden. Gördüğünüz, duyduğunuz şeylerin çağrışımı ile tekrar bir konu filizlenmeye başlar yavaş yavaş. Ve sonra yine hep aynı şeyler… Böylece yeni bir romanın temeli atılır kafanızda. Tıpkı bir tavuğun bir yumurta için ortalığı ayağa kaldırması gibi… Bir roman için bu kadar ıkınıp sıkınmaya değer mi bilmiyorum? Ama ne yapayım ki ben ancak böyle yazabiliyorum…’’ (Ve İşte Geldik Dostlar, TV’de 7 GÜN, Sayı: 36, 30 Ağustos 1976, Aktaran Abdullah Sartık)
Sezai Solelli’nin bir hikâye kitabı olmamakla beraber dergi sayfalarında kalmış on bir hikâyesi vardır. 1940’lı yıllardan itibaren hikâye türünde edebi ürünler vermeye başlayan Solelli, 1950’li yıllardan 1970’lerin sonuna dek roman alanında önemli eserler kaleme almıştır. (agy.)
(1) Abdullah Sartık, “Sezai Solelli Hayatı, Sanatı, Eserleri”, Yüksek Lisans Tezi, 2012
(*) (Sezai Solelli, ‘‘İyi Yazar Olmak İçin’’, TV’de 7 GÜN, Sayı: 11, 21 Nisan 1975, Aktaran Abdullah Sartık)
- Düşen yapraklar (1) 27 Mart 2024 04:15
- Nihat Ziyalan: Yılmaz Güney’in kan kardeşi, filmlerin kötü, gönlümüzün ve edebiyatın iyi insanı (2) 13 Mart 2024 04:20
- Nihat Ziyalan: Yılmaz Güney’in kan kardeşi, filmlerin kötü, gönlümüzün ve edebiyatın iyi insanı (1) 06 Mart 2024 04:15
- Bilal İnci: Zalim, gaddar, acımasız kötü adam 28 Şubat 2024 04:20
- Geleneksel Türk tiyatrosunun son temsilcisi: İsmail Dümbüllü 21 Şubat 2024 04:00
- Atatürk, ‘Ben Bir İnkılap Çocuğuyum’ filmi ve Münir Hayri Egeli (3) 14 Şubat 2024 04:15
- Atatürk, “Ben Bir İnkılap Çocuğuyum” filmi ve Münir Hayri Egeli (2) 09 Şubat 2024 04:20
- Atatürk, ‘Ben Bir İnkılap Çocuğuyum’ filmi ve Münir Hayri Egeli (1) 04 Şubat 2024 04:35
- Jönlükten kötü adamlığa bir sinema sevdalısı: Hüseyin Peyda 28 Ocak 2024 04:33
- Şerafettin Kaya: Ben İyi Biri Olmadan Önce 21 Ocak 2024 05:10
- Yeşilçam’ın Çınarları (6): Vedat Örfi Bengü: ‘Mısır’da sinemayı kuran Türk’ 14 Ocak 2024 04:43
- Yeşilçam’ın Çınarları (4): Aziz Basmacı, Vahi Öz 07 Ocak 2024 04:04