Kolombiya’da hızlı başlangıç
Fotoğraf: Juancho Torres/AA
Kolombiya’da 7 Ağustos’ta başkanlık görevine resmi olarak başlayan Gustavo Petro’nun hem görevi devralma töreni hem törendeki konuşması hem de bir haftalık performansı, Kolombiya’da bu yeni dönemin hızlı bir biçimde başladığını gösterir nitelikteydi.
Simón Bolívar’ın kılıcı Petro’nun emri ile tören alanına getirilirken protokolde ayağa kalkmayan tek kişi olan İspanya Kralı’nın küstahlığı, ismi anıldığında meydanda toplanan kalabalıktan en yüksek desteği Gabriel Boric’in alması, Petro’ya başkanlık şeridini M-19’un lideri ve başkan adayı iken öldürülen Carlos Pizarro’nun kızı María José Pizarro’nun gözyaşları ile giydirmesi gibi konular hiç şüphesiz en çok konuşulan konular arasındaydı. Ancak Petro’nun programı ve bu programa uygun bir biçimde ilk hafta gerçekleştirdiği adımlar belki de daha dikkat çekici. Bu bağlamda üç konuyu öne çıkarmak önemli olabilir; barış, yeni bir ekonomik model, yeni bir dış politika anlayışı.
Petro’nun konuşmasında da öne çıkardığı konuların başında hiç şüphesiz ülkede barışın sağlanması geliyor. Barışın önemli saç ayaklarından biri FARC-EP ile imzalanmış olan anlaşmanın tam anlamı ile uygulanması, anlaşmanın oluşturduğu kurumlarının işletilmesi ve komisyonlarının etkin bir biçimde çalıştırılması.
Barışın ikinci önemli ayağı ise ELN ile 2018’de başlayıp 2019’da kesintiye uğrayan diyaloğun tekrar başlatılması. Geçtiğimiz perşembe bu diyaloğun tekrar başlaması için Álvaro Leyva ve Iván Cepeda hükümeti temsilen Havana’ya hareket ettiler bile. Yeni hükümetin barış konusundaki kararlılığı ve zaman kaybetmek istememesi, Küba ve Norveç’in garantörlüğünde, BM’nin desteği ile başlayan sürecin ELN’nin silah bırakması ile sonuçlanmasında en önemli faktör olacaktır.
İkinci önemli konu ise hükümetin yeni bir ekonomi politikası benimsenmesi yönündeki tutumu olarak görülebilir. Latin Amerika’nın gelir adaletsizliğinde önde gelen ülkelerinden biri olan Kolombiya’da, yeni hükümetin önerdiği ekonomik model, sermaye grupları arasında endişe yaratmışa benziyor. Cartagena’da ülkenin en önemli işveren temsilcilerinin gerçekleştirdiği bir toplantıda konuşan Petro, yeni hükümetin ekonomik stratejisinin piyasa ekonomisini ortadan kaldırmak olmadığını ancak devletin öncü rol oynamasına dayandığını tekrar ortaya koydu. Kolombiya’nın bir sanayileşme stratejisi olmadığı, planlı bir ekonomik kalkınma modeline geçilmesi gerektiğini savunan Petro’nun bu görüşleri sermaye çevreleri tarafından alkış ile karşılandı. Sermaye temsilcilerini ise iki temel konunun tedirgin ettiği söylenebilir. İlk olarak Petro hükümeti, ekonomik büyümenin ve sanayileşmenin tarımsal üretimi kalkındırarak gerçekleştirilebileceğini ve bir toprak reformunun hayata geçirilmesi gerektiğini savunuyor. Bu bağlamda da enerji ve ham madde ihracatının itici güç olduğu bir ekonomik modelin yanlış olduğunu öne sürülüyor. Bu yüzden yeni hükümet kaçınılmaz olarak yeni doğal gaz, madencilik ve petrol kaynaklarının aranmasına öncelik verilmesine karşı. İkinci olarak ise yeni bir vergi reformunun gündemde olması iş çevrelerini esas olarak kaygılandıran mesele olarak ortaya çıkıyor. Yeni bir iş yasasının işçilere daha fazla hak vermesi, sağlık ve eğitim gibi alanlarda özel sektöre yapılan haksız desteklerin sonlandırılması gibi meseleler de iş çevrelerini tedirgin eden konular arasında.
Üçüncü olarak ise Kolombiya’nın dış politikada izleyeceği yeni role değinmek gerekiyor. Petro hükümeti ilk olarak komşusu Venezuela ile 2019’dan beri kopuk olan ilişkilerini yeniden kurmak üzere bu ülkeye büyükelçi atadı. Bu hiç şüphesiz hem iki ülkenin ekonomik ilişkileri açısından hem de bölgedeki dinamikler açısından çok önemli bir gelişme. Petro’nun Boric ile ikili görüşmesi, Meksika’ya gönderdiği mesaj ve konuşmasında bölgeye yönelik ifadeler, Kolombiya’nın yeni dönemde nasıl bir dış politika izleyeceğinin de işareti. Brezilya’da gerçekleşecek olan seçimlerde Lula’nın kazanması ve PT’nin tekrar iktidara gelmesi ile ilk defa bölgedeki bu dört önemli ülkenin daha derin bir entegrasyon ve dayanışmayı savunan iktidarlar tarafından yönetildiği bir döneme şahitlik ediyor olacağız.
Bu bağlamda Kolombiya da bu yeni dönemde bölgede ilk defa ABD çizgisi dışında bir strateji ile yerini alıyor olacak. Venezuela ile yeniden kurulan ilişkiler ise bu kırılmanın ilk önemli adımını oluşturuyor.
- Milei’in birinci yılının ardından 16 Aralık 2024 04:39
- Uruguay’da Geniş Cephe’nin iktidara dönüşü 02 Aralık 2024 03:57
- İkinci Trump dönemi ve Latin Amerika 18 Kasım 2024 04:20
- Bolivya: Morales, Arce’ye karşı 04 Kasım 2024 04:21
- Venezuela’da iktidar içi yeniden yapılanma 21 Ekim 2024 04:08
- Meksika'da feminist dönem 07 Ekim 2024 04:28
- Fujimori’nin mirası 23 Eylül 2024 04:15
- Kolombiya’da oligarşinin müdahalesi 09 Eylül 2024 04:21
- Meksika'da yargı reformu tartışmaları 26 Ağustos 2024 04:11
- Venezuela'da seçim sonrası durum 12 Ağustos 2024 04:30
- Çanlar Maduro için mi çalıyor? 27 Temmuz 2024 04:01
- Trump’a suikast, küresel sağa gaz 22 Temmuz 2024 04:50