20 Ağustos 2022 04:50

Becerikli finans kapital!

Fotoğraf: Wikimedia Commons

Paylaş

Yılın ikinci çeyreğine ait bilançosunu açıklayan Koç Holding’in net dönem kârı geçen yıla göre yüzde 398 oranında artışla 15.5 milyar TL'ye yükselmiş. Holding 2022'nin ilk yarısında konsolide bazda toplam 385,9 milyar TL gelir elde etti. Koç’un CEO’suna göre bu gelişme “Yılın ilk yarısında küresel ölçekte devam eden belirsizlikler, Rusya-Ukrayna savaşının neden olduğu dalgalanmalar ve zorlu piyasa koşullarına rağmen” oldu. Koç’a ayrıca muazzam kârlar elde eden şirket ve bankaların yer aldığı bir liste eşlik ediyor. Demek ki yurttaş çarşı pazarda mağdur olurken Üsküdar’ı geçen az değilmiş. Nasıl olmuş peki?

Koç yöneticileri kârlarının tırmanmasını ‘disiplinli yönetim anlayışına, çeşitlendirilmiş portföy yapısına, tedarik zincirlerinin sağlamlığına’ bağlıyor. Becerikli Bay Ripley! Peki. Bütün bu tanımlar kulağa hoş geliyor ancak anlamlandırılabilmeleri için realitenin diline tercüme edilmeleri şart. 

‘Çin modeli’ ekonominin ucuz emeğe dayalı çevrimi olmasa bu devasa karlar söz konusu olamazdı. Bütün çalışanların asgari ücret düzeyinde birbirine eşitlenmesinin yolunun açılmasıyla büyük bir artı değer sömürüsü de ortaya çıktı.  Döviz kurlarındaki yükselme, düşük faiz de bu kesimlere yaradı. Tekellerin portföyleri o kadar çeşitli ki artı değer dört bir yandan damlamıyor, akıyor; iş saatlerinin uzatılması, saat ücretlerinin düşürülmesi, dolaylı ve dolaysız vergiler, sürekli kesintiler, işçi sağlığı iş güvenliği masraflarından kaçınma… akla ne gelirse portföy skalasını genişletmiş durumda. Disiplin meselesine gelince; ‘küresel ortamın belirsizliğinde’ ulusal ölçekte belirsizlikten en çok muaf olan konu yine Türkiye’nin emek gücünün insafsızca sömürüldüğü ülkeler listesinde yukarı doğru tırmanması oldu. Emekçinin soyup soğana çevrildiği bir dönemde hazine kaynakları ve garantileri sanayi sermayesiyle banka sermayesinin terkibinden oluşan finans sermayenin hizmetine açılmış durumda. Başka hiçbir konuda bu kadar kati bir disiplinden söz edilemez! Devlet makinası sürekli olarak yoksullaşan emekçi figürünü imal ederek mali sermaye çarkının kapısına hammadde olarak yığdı.

Ancak Koçların Sabancıların devletle ilişkisi bir al gülüm ver gülüm ilişkisiyle sınırlanamaz. Devlet bu şirketlerin kendisi zaten. Yasadışı işlerin, para transferlerinin, kara para aklamaların, banka boşaltmaların, adam harcamaların, insan trafiğinin en can alıcı noktalarında kristalleşen; bakanlardan bürokratlara, mafyadan sermayedara, kolluk rütbelilerinden askere kadar olağanüstü iş birliğinin ve çıkar ortaklığının adıdır zira devlet. Bunu Sedat Peker’in Koç grubundan İnan Kıraç’ın derin ilişkilerine dair sürdüğü iz bir kere daha gösterdi.

Aslında “beşli çete”nin adı çıkmış. Yağmanın görünür cismi olarak piyasada boy gösteren, belirli bir sermaye-bürokrasi topluluğunun kârı/rantı en çabuk, en hızlı bölüşümü için oluşturulmuş bir grup yandaş sermaye dikkatleri üstlerine topladı. Varlığını mevcut iktidarın bekasıyla ilişkilendiren sermaye gruplarının kolay deşifre edilen network ve portföyleri bunların AKP iktidarı ile ilişkilerini sürekli gündemde tuttu. Sonuçta emekçiler için de nefretin objesi haline geldiler.

Doğrusu Millet İttifakı bu tepkinin örgütlenmesinde epey çaba harcadı. Ağır sömürünün simgesi olmaları bakımından bu normal sayılabilir ama anormal olan, bu ittifakın hiçbir partisinin İnan Kıraç özelinde, Koç gurubu genelinde ve esas olarak büyük sermayeye tanınan ayrıcalıklar hakkında fikir beyan etmemesiydi. İttifakın kanallarında yapılan yoksulluk/açlık yayınlarında bunca yoksulluğun sebebinin finans kapital sistemine dayandığına ilişkin bir yorumda bulunulmadı. Varsa yoksa beşli çete!

Kılıçdaroğlu’nun başlattığı helalleşme turlarında milyonlarca emekçinin artı değerinden, kanından ve terinden beslenen; devlet ortağı bu devasa kârhanelerin sahipleri hedefte yok. Hayır, olamaz da zaten. Devletin tarihinde her biri birbirinden kolayca yalıtılabilen, kimisi bir kaza, kimisi ‘cahiliye kültürü’nden, kimi tekil, kimi devri sabıktan…. Kılıçdaroğlu’nun konu edindiği bir dizi hadiseyle eşitlenemeyecek ve münferitleştirilemeyecek tek şey bu köklü sömürü çünkü. Sermayeyi helalleşme konusu yapmak, daha derin hesaplaşmaların, daha esaslı sorgulamaların yolunu açmadan mümkün değil. Bu da Millet İtitfakı’nı aşar!

Sedat Peker bir tuğlayı yerinden oynattı ama pazarlık şartıyla: ‘Koç grubuna saygımdan’ ileri gitmiyorum dedi İnan Kıraç’a. Yine de sermaye ve devletin kirli organizması seyredilebilir hale geldi. Ama daha önce de gelmiş, pazarlıklar yapılmış ve rapor kapanmıştı.

Üst üste yığılan her bilgi yüzleşme ve hesaplaşma için yol oluyor. İyi olan bu.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa