21 Ağustos 2022

Türkiye’de sinemayı sinema yapanlar: Cemil Filmer

Görsel: Kitap kapağı 

Ülkemizde ne yazık ki yakın zamanlara kadar hatırat anı yazma geleneği, alışkanlığı yoktu. Birçok önemli, tarihi yaşanmışlık tanıkların ölümüyle birlikte gitti. Sonraki kuşaklara ulaşamayan bu önemli tarihi bilgiler önemli bir boşluk, bilgi eksikliği oluşturdu. İstisnalar var elbette. Başı tarihi şahsiyetler, devletin üst düzey yöneticilerinin yazdığı ve bize ulaşan hatıralar az sayıda da olsa var.

Sinema dünyasında ne yazık ki çok az sayıda hatıra kitapları yazılmış. Yapımcılar, yönetmenler, oyuncular, kamera arkasının emekçileri yaşadıklarını, tanıklık ettiklerini bizlere aktaran belgeler, bilgiler bırakmadan birer birer ayrıldılar aramızdan.

Bu alanda çok önemli bir bilgi kaynağı olarak bize kalan yazılmış ilk hatıralardan biri Cemil Filmer’in “Hatıralar”ı.(1) Kitabın ilk sayfalarında şu başlıklar yer alıyor: “İlk Türk Sinemacılarından Cemil Filmer Türk Sinemasında 65 Yıl”. Kitabın baskı tarihi 1984.

Cemil Filmer kitabın önsözüne şu cümlelerle başlıyor: “Yaşlanan her insanın içinde bir hatırat yazma hevesi vardır. Bu bir yerde kendi başından geçen olayların kendisi için çok önemli olması kadar, ömrün son demlerinde gösterilecek bir varlık belirtisidir. Ben, geçip giden şunca yıllık hayatıma dönüp baktığımda ‘yazmaya değer olan ne var’ diye kendi kendime sormuşumdur. Türk sinema dünyasının yaşayan en eski temsilcilerinden biriyim. Belki de tek kaldım. Ömrümün altmış beş yılı sinema ile iç içe geçti. İlk konulu Türk filmini çekenlerden biriyim. Hayatımın sadece sinema ile ilgili yönleri dahi bana bu hatıratın yazılmasını gerekli kılacak zenginlikte göründü. Ayrıca bir asker ailesinin, asker evladı olarak yaşadığım tarihî olaylar vardı. Bunlar da Türk tarihine ışık tutabilirdi, özellikle meşhur Sultanahmet Mitingi’nde Halide Edib Adıvar’ın nutkunu filme çekmiş olmam, tarihle - sinemayı birleştiriyordu. Mustafa Kemal Atatürk ile defalarca görüşmüş olmam, ona özel olarak çektiğim filmleri göstermem hatıratımın tarihi cephesine kıymet kazandırmaktadır.”

Cemil Filmer’in babası Sultan Abdülhamid’in Süvari Muhafız Alay Komutanı Ahmet Şükrü Bey’dir. Doğumundan önce ölen, görmediği, dedesi İstanbul Fatih’te en büyük kıraathanenin sahibi olan Mehmed Efendi’dir. Beş kez evlenen babasın on iki çocuğu olmuş. Cemil Filmer’in annesi babasının üçüncü eşidir. “Ana baba bir” üç kardeş olan ailenin en son erkek çocuk olduğu için ailesinin yaşlılarına yetişememiştir Cemil Filmer.

1895’te Şişli’de, şimdiki Şişli Camii’nin karşısına düşen yerde, bahçesi her türlü meyve ve çiçeklerle dolu beş katlı bir konakta doğmuştur. Hayırsever annesi sık sık yaptığı aşureleri ve her yıl kestikleri üç dört kurbanı yakın-uzak mahallelerin fakirlerine, komşularına dağıtırmış.

Eğitimine Mecidiyeköy’deki ilk mektepte başlayan Cemil Filmer, daha sonra Teşvikiye Valide Sultan Taş Mektebi’ne gider. Oradan mezun olduktan sonra Kuleli Askerî Lisesi’ne kayıt yaptırır.

Babası Süvari Muhafız Alay Komutanı olduğu için her Cuma sarayın selâmlığına ailecek gidildiğinde Yıldız Sarayı’nın etrafını kuşatır, muhafızlarla kordon altına' aldırırmış. Selamlık resmi bitip, padişah namazdan çıktıktan sonra babasıyla saraya girer, babası elinden tutarak harem tarafına götürürmüş. O yıllardan gördüğü Sultan Hamid’i hatırlar. “Daima iki eli redingotunun ceplerinde, hafifçe öne eğik gezerdi. Ciddi tavırlı idi, hiç güldüğünü görmedim.” Sultan bir gün, elinden tutarak marangozhanesine götürür Cemil Filmer’i. Sultan Hamid bir sandal küreği üzerinde çalışıyordur.

Rüşdiye’de okurken İstanbul’da yaşanan üç önemli tarihi olaya tanıklık eder. Bunlardan biri tarihi Çırağan Sarayı’nın yanmasıdır.  İkinci olay “31 Mart Vakası” olarak tarihe geçen gerici ayaklanmadır. “Yine bir gün hocalardan biri bize hitaben: ‘Çocuklar bugün önemli bir hadise karşısındayız. Yobazlar ayaklandılar’ der.

Asiler, Ali Kabuli Bey’i de parçalayarak öldürürler. “Daha sonra bunların yakalandığım ve Beşiktaş Camii önünde asılacaklarım öğrendik. Ortalık yatışmıştı. Birkaç arkadaşla asılanları görmeye gittik. On kadar sehpa vardı. Asılanlarn işledikleri suç bir kâğıda yazılarak boyunlarından aşağı sarkıtılmıştı.”

Üçüncü önemli olay da “Hürriyetin ilanı”dır. “Mektep hayatının sonlarına doğru idi. Hocalarımızdan bir binbaşı gelerek: “Çocuklarım müjde, Hürriyet ilan olundu. Hareket Ordusu İstanbul’a girdi, dedi. “Abdülhamid’e karşı genel bir antipati vardı. Her taraf hafiye doluydu. Yıldız lafı edilemezdi. Yıldız semti taraflarında pek dolaşılamaz, hafiyeler hemen adamı yakalarlardı.”

O günleri şöyle anlatır Cemil Filmer: “Hareket Ordusu Komutanı Mahmut Şevket Paşa idi, ama esas iktidar ittihatçılar marifeti ile Enver Paşa’da toplanıyordu. Hatta Hürriyet ilan edildikten sonra sokaklarda bağıran, nümayiş yapan, bayram edenler: ‘Yaşasın Enverler, Niyaziler Var olsun hamiyetli askerler şarkısını söyleyerek dolaşıyorlardı. Nitekim bir müddet sonra Enver Bey, -rütbesi binbaşı idi- süratle yükselerek askerî idareyi ele geçirecektir.”

SAVAŞLI YILLAR

Kuleli Askerî Lisesi’ne geçtiği günlerde önce Trablusgarp Savaşı, sonra da Balkan Savaşı başlar. “Bulgarlar Edirne’yi alıp, Çatalca’ya kadar dayanırlar”. Harbiye mektebinde ne kadar öğrenci varsa hepsini subay yaparlar. “Bizi de Kuleli’den alıp Harbiye’ye getirdiler.” Cemil Filmer’in günleri artık savaş cephelerinde, talimlerde, çarpışmalarda geçiyordur. Bu süreçte Cemil Bey’in de içinde 50’ye yakın asker zatürre ve zatülcemp’ten hastaneye yatmak zorunda kalır, 20’ye yakını vefat eder. Cemil Bey’in de durumu iyi değildir, on gün kadar kırk derece ateşle yatar. Babası hastaneden alıp eve götürür. Bu hastalıktan sonra askerliği biter.

Askerlik sonrası Kısm-ı Siyasi I. Şube Müdürlüğü’ne iş başvurusunda bulunur ve üçüncü Şube’de Talat Paşa’nın dosyalarına bakmakla görevlendirilir. Partiye katılmak istememesi sebebiyle buradaki görevinden ayrılır. Daha sonra sınavları kazanarak İstanbul Bankası’nda çalışır. Babasıyla birlikte yaşadığı ev yanınca Edirne’ye gider, orada askerlerin kırtasiye ihtiyacına cevap verecek bir dükkân açar. Bir süre sonra Seferberlik ilan edilmesiyle en yakın birliğe teslim olması istenir, Filistin Cephesi’ne gönderilir.

Balkan Harbi sırasında “Ordu Film Merkezi”nde sinemayla da tanışır.

Haftaya devam edeceğiz.

(1) Cemil Filmer, Hatıralar. İstanbul -1984

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Ülkede 10 milyon kişi 25 bin liranın altında, açlık sınırı civarında bir ücretle çalışıyor.

65 yaş üstü nüfusun yüzde 13’ü geçinebilmek için, inşaat gibi ağır işler de dahil, çalışıyor.

Aile Bakanlığı verilerine göre 3 milyon 690 bin aile sosyal yardımla geçiniyor.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
MEB’in tarikatlardan sonra Ülkü Ocaklarıyla protokol imzalamasının ardından Ülkü Ocaklarının okullarda düzenlediği etkinliklerin propaganda ve eleman kazanmaya dönüştüğü iddiaları gündeme geldi

Evrensel'i Takip Et