Kamu zararı: Görmezden gelmenin işkence hali

Fotoğraf: Pixabay
İşkence ve kötü muamelenin diğer bireylerin, toplumun sağlığına etkileri konusunda Türkiye’de akademik çalışmalara rastlamak mümkün değil. Yine aynı başlıkta ülke ekonomisine yüke dair akademik çalışmaya rastlamak da pek mümkün değil. Bugüne kadar işkence ve kötü muamelenin Sosyal Güvenlik Kurumuna (SGK) yüklediği maliyeti araştıran bir akademik çalışma ya da SGK raporu yok.
Tüm bu başlıklarda Sayıştay raporlarında bir atıf varlığını en azından basına yansımış hali ile ben görmedim.
En basitinden soralım:
Oğlu, kızı, bir tanışı işkence gören anne, baba, kardeş, komşu, arkadaşa bu sorunun yansıması nasıl olur?
- Tansiyon fırlar: Felce kadar yolu var; değil mi?
- Şeker yükselir, komaya yol açabilir.
- Baş ağrısı olur, migren atağı dinmez.
- Kalp krizi tetiklenir, gelsin anjiyo gelsin koroner stent...
- Bağışıklık sistemi çökebilir, kanser aktive olabilir.
- Mide ülseri hatta kanaması gelişebilir.
- Uyku tutmaz olur, depresyon anksiyete yerleşebilir.
Say say bitmez...
Bu kadar basit bir gerçek ortada iken, ekonomiden tıbba akademi ve bu alanın cümle kurumları neden sağır ve dilsizi oynar?
İşkence ve kötü muamele bir insanlık suçu olmanın ötesinde gerek mağdur gerekse onun yakınlarına ve topluma sağlık boyutu ile de bir bedel ödetmektedir. Elbette ki bu bedelin insani boyutu dışında bir de ekonomik maliyeti mevcut.
Bir kişiye yapılan işkence ve kötü muamele nar misali onlarca kişinin sağlığını bozabilmektedir. Ülkede Genel Sağlık Sigortası (GSS) bağlamında SGK on yıllar boyunca muhtemelen milyonlarca lira ödenek ayırmış oldu ama görmezden geliyor.
Oysa işkence ve kötü muamele suç olmanın ötesinde sağlık alanında yarattığı yaygın tahribat ile ‘kamu zararına’ yol açmaktadır.
5918 sayılı Kanun’un 71. maddesi kamu zararını “Kamu görevlilerinin kasıt, kusuru veya ihmallerinden kaynaklanan mevzuata aykırı karar, işlem veya eylemleri sonucunda kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye neden olunması” olarak tanımlamakta.
Akademiden SGK’ye, Sayıştaydan Sağlık Bakanlığına, bu alanda bilimsel araştırmaları olmayan tıp fakültelerinden işletme ve iktisat fakültelerine tüm kamu kurumlarının işkence ve kötü muameleye bağlı oluşturulan kamu zararında dolaylı da olsa bir dahli var. Ve bu da bir suç...
Barış fikrinin kamusallaşmasında kısmen yol alınmıştı ki 2015’te geri vitese alındı. Oysa gerek barış gerekse işkence ve kötü muamele ile mücadelenin kamusallaştırılması ülkeler için vazgeçilmez olmalıdır. Bunun felsefi boyutu kadar ekonomik boyutu da mevcut.
Barış, adalet, özgürlük talebinin riskli kılındığı günlerle sınanıyoruz. Tam da bu yüzden barış insan hakları talebi ile yola koyulmak en hasından adrenalin sporu. Ez cümle bu yol gençleştirir.
Hasılı ülke cesaretle sınanıyor. Bu cesaret ihtiyacı üniversitelerden SGK’ye, Sayıştaydan meslek örgütlerine, ilgili bakanlıklardan TBMM’ye kadar uzanıyor.
Unutmayalım: İşkence ve kötü muamele sağlıkta yarattığı tahribat ile sosyal güvenlik kurumları üzerinde en büyük ekonomik gediklerden birisidir.
Sağlıcakla kalın.
Evrensel'i Takip Et