Çalışma saatleri neden azaltılmalı?-2

Kaynak: Unsplash
Çalışma saatlerinin düzenlenmesi yetkisi, kural olarak ‘işveren’e, yani kapitaliste aittir. İşçinin çalışırken, kendisini süresiz bir biçimde sürekli olarak sermaye sahibi kapitalistin ‘emrine amade’ tutması, işçiler açısından son derece ağır sonuçlara yol açtığından, işçi sınıfının mücadelesi sonucunda burjuvazi çalışma sürelerini yasal olarak kısaltmak zorunda kalmıştır.
Çalışma saatlerinin azaltılması konusunda işçi sınıfının ilk hedefi, özellikle sanayileşmenin ilk dönemlerinde, bütün Batı Avrupa ülkelerinde son derece uzun olan günlük ve haftalık çalışma sürelerinin kısaltılması ve çalışma sürelerine bir üst sınır getirilmesi olmuştu. Çalışma sürelerinin kısaltılması düşüncesi ilk başlarda işçi sağlığı ve iş güvenliğinin sağlanması ve işçinin korunması fikrine dayanıyordu. Zaman içinde çalışma saatlerinin azaltılması talebi işçileri koruma düşüncesinin ötesine geçerek, özellikle ekonomik kriz dönemlerinde işsizliğin azaltılması açısından önemli ve etkili bir politika haline geldi.
Türkiye’de ortalama çalışma süresi, uzun süredir yasal sınır olan haftalık 45 saatlik çalışma uygulamasının çok üzerinde. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin her ne kadar “12-14 saat çalışma saatleri geride kaldı” iddiasında bulunsa da, kayıtlı ve kayıt dışı istihdamı birlikte değerlendirdiğimizde günlük çalışma süresi ortalama 10 saati buluyor. Kayıtlı istihdamda fazla mesai uygulaması ile çalışma saatleri fiilen artarken, kayıt dışı istihdamda günlük çalışma saatlerinin 10-12 saatin üzerinde gerçekleştiği biliniyor.
Milyonlarca insanın uzun süredir ağır ekonomik sorunlarla karşı karşıya olduğu Türkiye’de işçilerin önemli bölümü geçinebilmek için fazla mesai yapmak zorunda. Nitekim Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD), üyeleri içinde en uzun süre çalışan ve en fazla mesaiye kalan ülkenin Türkiye olduğunu açıkladı. OECD’nin 2020 yılı verilerine göre, 60 saatten fazla çalışanların ortalama oranı yüzde 4.4. Türkiye ise yüzde 15.1 ile OECD üyesi 38 ülke içinde ilk sırada.
Çalışma saatleri ile ilgili olarak yapılan çalışmalar günde 8 saatten fazla çalışmanın; stres, yüksek tansiyon, sağlıksız beslenme gibi olumsuz sonuçlara neden olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Uzun çalışma saatleri kalp hastalıkları başta olmak üzere ciddi sağlık sorunlarına yakalanma riskini ciddi oranda arttırıyor.
Çalışma sürelerinin yasal ya da fiilen arttırılmasının, ilk adımda üretimi arttırıcı bir etki yaratmakla birlikte, istihdamı olumsuz etkiliyor. Buna karşın, çalışma sürelerinin işçilerin hak kaybına uğramadan düşürülmesi, mutlak anlamda istihdamı arttırıcı bir etki yaratıyor. Özellikle fazla çalışmanın sınırlandırılması ve çalışma sürelerinin azaltılmasının sadece istihdam üzerinde değil, işçi sağlığı ve iş güvenliği açısından da olumlu etkileri olduğuna ilişkin çok sayıda araştırma var.
Çalışma sürelerinin düzenlenmesi üzerinden işsizliğin azaltılması uygulamaları zorunlu olarak ülkelerin gündemine girmeye başladı. Ancak çalışma saatleri üzerinden yapılan tartışmaların büyük bölümü, çalışma sürelerinin kısaltılmasından ve işin daha insani hale getirilmesinden çok, bu sürelerinin bireyselleştirilmesi ve esnekleşmesi, başka bir ifadeyle esnek ve güvencesiz çalışmanın yaygınlaşması yönünde.
Çalışma sürelerinin esnekleştirilmek istenmesi, çalışma saatlerinin azaltılması talebinden vazgeçilmesini gerektirmiyor elbette. Sendikalar tarafından savunulması gereken, çalışma sürelerinin işçilerin ücret ve sosyal haklarında herhangi bir kısıtlamaya gidilmeden azaltılması olmalıdır. Bu konu öncelikle kamuda uygulanmalı, sonrasında bütün istihdam alanlarında planlı şekilde hayata geçirilmelidir. Çalışma sürelerinin yasal olarak sınırlandırılması talebiyle işçilerin çalışma ve yaşama koşullarını iyileştirmek hedeflenmelidir. Sendikalar açısından çalışma sürelerinin kısaltılması konusu bu temelde ele alındığında anlamı olacak.
Evrensel'i Takip Et