Dağılma hareketleri ve "yalancı paradoksu" neye işaret ediyor?
(Soldan sağa) Korkut Eken, Mehmet Ağar ve Sedat Peker | Fotoğraflar:DHA
Her hareket bereket mi sayılır, hareketi ne başlatır ve durdurur, hareketin başı ve sonu var mıdır, varsa da bilinebilir mi, sorular artırılabilir de, hareketin en azından “nitel” olarak hep olumlu olmadığı, her olumsuzdan da illa sonuçta daha çözüme yönelik olumlu bir şeye yol açmayacağını, en azından insan için her hareketin olumlu sonuçlar doğurmadığını da kestirebiliriz.
Dünyada iklimsel hareketlenmelerden ulusal sınırı aşan insan trafiğine, turizm ticaretten sığınmacı ve mülteciliğe, metroprollere, marketlere, metrolara… hareket çok da işin bereketi kaçmış gibi.
Peker, 15 aydır memleketin ne hale getirildiğini bir tür “ifşa” ediyor. Ağar, Soylu, Erdoğan, beşli onlu çeteler, salvolar, gece yarısı kararnameleri, mahkemeler… hareket çok artmış bulunuyor.
Doğruyla yalan, gerçekle gerçek olmayan, geçerli ile geçersiz nasıl ayırt edilecek; hız ve hareket bazen bunları da dumura uğratıyor.
YALANCI PARADOKSU: SOYLU VE PEKER, HERHANGİ BİRİMİZ…
Gitmekte olan gidiyor mu, koca partiyi bu tür totolojik söylemler nereye kadar taşıyabilir, bu söylemlerin bir bilgi değeri var mı, bilemiyorum. Mantıkta iyi bilinen “Yalancı Paradoksu”nun memleketin temel paradoksuna dönüştüğü ileri sürülebilir mi, bilemiyorum, ona siz karar verin, ama uzun yıllarımızın, memleketin ve dünyanın enerjisinin, bu yalancı paradoksları gibi bir haller altında heba edildiği gibi bir duyguya kapılıyorum.
Aristoteles dilden özerk ikinci çeşit safsatacı arasında sayar yalancıyı. “Yalancı Paradoksu” konusunda Theophrastus’un üç kitap yazdığı, Chrysippus’un çalışmalarının en az altı başlığının bu konuda olduğu belirtilmektedir. Stoacılara, özellikle Cicero’ya atfen şu örnek verilir:
“Yalan söyleyip yalan söylediğimi söylersem, yalan mı söylüyorum yoksa doğru mu söylüyorum?” “Doğru konuşuyorsun.” “Doğruyu söyleyip yalan söylüyorum dersem, yalan mı söylüyorum?” “Açıkça yalan söylüyorsun.”
“Yalancı Paradoksunun” çağdaş formlarından bir B. Russell’a ait. “Bu kağıdın diğer yüzündeki ifade yanlıştır” yazısı yazılıdır. Bu yazıyla karşılaşan kişi kağıdın diğer yüzünü çevirdiğinde ise “Bu kağıdın diğer yüzündeki ifade yanlıştır” yazısını görür. Russell, yetişkin bir insanın vaktini böylesi saçmalıklara ayırmasının insanlığa yazık ettiğini, ancak bundan maalesef kaçamayacağını belirtir.
Kimin doğru, kimin yalan söylediği, yalanla doğru nasıl ayırt edilecek, bu yalancı paradoksundan nasıl kaçınılabilecek, esas çözüm ve sorunu bu oluşturuyor. Memleket doğru düzgün bugün ve geleceğini nasıl konuşabilecek?
İFŞALAR DA YALANLAR DA HAVADA UÇUŞUYOR, NASIL ÇIKILACAK İŞİN İÇİNDEN?
İtiraflar, suçlamalar, ifşalar, karşı ifşalar, yalanlar havada uçuşuyor. Kim şerefsiz, kim hain, kim katil, kim tacizci… bunlardan çok olduğu anlaşılıyor. Ne doğru ne yanlış, at izi it izini, iktidardakilerin izi birbirinin izine karışmış bulunuyor.
Evrimci açıdan bakılırsa her dengesizlik yeni bir denge arayışını tetikleyen olumlu bir gerilimi, yumuşak bir değişim dönüşümü, canlılığı, hayatın dinamizmini işaret eder ama evrimciler büyük kırılmaların neden ve nasıl olduğu konusunda açık bir görüşe sahip bulunmamaktadır.
Hız kendi başına arkasındaki bir güce veya önündeki bir boşluğa doğruysa hızı oranında da ayrıca bir etkiye sahip bulunuyor. Yani hareketlenmenin çok çok artması ve aynı zamanda nitelik olarak “olumsuz” olması yıkımın çok artacağını, altında kalanın ezileceğini, toparlanmanın da daha zor olacağını işaret etmektedir.
Sorun şu ki işin ve hareketin doğrusuna ancak akılla, bilimle, bilgiyle, sağduyuyla biraz yaklaşabiliriz.
Yalanlarla, sahtekarlarla, parayla pulla, kapitalizmle peynir gemisi yürümüyor. Safsata gelecek vadetmiyor.
Sahteyle aslını ancak akıl ve bilimle ayırt edebiliriz, bilinç-aydınlanma-sağduyuyla mücadele edebiliriz.
Memlekete ve dünyaya akıl, bilim, bilinç şart.
- AKP'nin eğitim ve bütçeleme anlayışı: Lime lime ayrıştırmanın, imam hatipleştirmenin, metalaştırmanın, peşkeş çekmenin binbir türü 15 Kasım 2024 04:43
- Cumhuriyetin 101. yılında rüya, yurttaşlık ve ana dillerinde eğitim meselesi 01 Kasım 2024 04:26
- Üniversite nedir? Araştırma ve bilgi nedir? Kariyer yapmaktan/ uzmanlık bilgisinden farkı nedir? 18 Ekim 2024 04:42
- Akademinin yeri ve değeri: 207 üniversite bir 'muhabir Rüya' eder mi? 11 Ekim 2024 04:43
- MEB istatistiklerinin gör dediği açlık, dayatma ve niteliksizlik 04 Ekim 2024 04:50
- Türk Psikologlar Derneğinin Türkiye Yüzyılı Maarif Modeline dair görüşü: Eğitim değil eğitimi ihlal modeli 27 Eylül 2024 04:42
- AKP ve MEB’in büyük mahareti: Bağnazlığı ve emek sömürüsünü sürdürmeye diplomalı çözüm 20 Eylül 2024 04:15
- Aileler çocuklarını MEB’den kurtarmaya çalışıyor: MEB eğitime, çocuklara, topluma zararlı hale mi geldi? 13 Eylül 2024 04:42
- Eğitimin sorunlarından öğretmenler ve müdür yardımcıları da mağdur 06 Eylül 2024 04:41
- Atamaların değeri değersizleştirilmesi üzerine 30 Ağustos 2024 04:44
- Tarihleri, çağları, problemleri karıştırmak: Ahilik de işletme de amaç ve işleyiş olarak okul değil 23 Ağustos 2024 04:46
- YKS, eğitim ve şehirler: Üniversitede resesyon, şehirde resesyon ve göç 16 Ağustos 2024 04:15