Demokratlar'ın son paketi: Sosyal demokrasiden birkaç adım geri
Joe Biden | Fotoğraf: Adam Schultz/Beyaz Saray
Önemli bir yasa paketi, Amerika’nın uzun zamandır gündeminde. Resmi adı “Enflasyonla Mücadele Paketi” ama aslolarak sağlık ve çevre odaklı. Anahatları geçen sonbaharda oluşturulmuş, ancak Demokratlar’ın sağ kanadı süreci tıkamıştı. Sağcı Demokratlar en sonunda, büyük tavizler karşılığında, Biden’ın önünü açtılar. Paket ağustos ortasında resmiyete kavuştu. Artık zafer çığlılarıyla yürürlüğe konuluyor.
Bu paketle birlikte, sermayeye uygulanan vergiler artacak. İlaç firmalarının kontrolsüz zam yapmasını (bir parça) engelleyen maddeler de geçirildi. Bunlar demokrasinin kazanımları. Ancak, genel plana bakıldığında, dağ fare doğurdu diyebiliriz. Sosyal demokrasi ufukta gözükmüştü bir buçuk yıl önce. Şimdi dikiz aynasından zor seçiliyor.
Demokratların Senato Önderi Chuck Schumer ve petrol lobisinin senatodaki Demokrat Temsilcisi Joe Manchin paketin son halini beraber hazırladılar. Ayrıntılarının açıklanmasından önce dahi, Manchin damgası, sermayenin en kirli kanadının parti üzerindeki etkisini garantiye aldığını gösteriyordu. Bırakın Bernie Sanders’ı, sola yakın herhangi bir senatörün paketin (son halinin) üzerinde çalışması söz konusu bile olamadı. Kendi başına bu durum, bir yıl içinde Demokratlar’ın ne kadar keskin bir şekilde sağa kaydığını gösteriyor.
Birkaç ciddi fiyaskoya imza attı Demokratlar. En başta, “Çevre için geçiriliyor” denilen bu paket, petrol firmalarına eşi az görülen ayrıcalıklar sunuyor. Bunların başında, yerli Amerikalıların ve çevrecilerin yıllardır savaştığı bir dizi boru hattına izin çıkacak olması.
Sonbahardaki haliyle karşılaştırıldığında başka kayıplar da var. Çocuk yardımları, yaşlı bakımı, eğitim gibi birçok alanda kesintilere gidildi.
Üstelik paket “çevreci sermaye”ye büyük ayrıcalıklar sağlıyor fakat, bu sektördeki sendikasız emek hakkında herhangi bir madde içermiyor. Dahası, çevreci sermaye büyük bankalarla ortaklık kurmaya özendiriliyor. Bu da, yeni “yeşil” yatırımların, kamu yararı değil kâr amaçlı olacağını tescilliyor.
Kısacası, ekolojik felaketin çözüm adresini piyasa ve sermaye olarak gösteren bir yasa paketi bu.
Fakat unutmayalım. Eğer cılız toplumsal hareketler olmasaydı, bu kadarı da geçmezdi senatodan. Yani, edinilen küçük kazanımlar da, toplumsal mücadelelerin eseri.
Yine de, çevreci camia bölünmüş durumda. Paketi sahiplenenler de var, kıyasıya eleştirenler de.
Radikal solda da ciddi bir ayrışma yaşanıyor. Sesi daha çok çıkanlar Demokratlar’ın ihanetlerine vurgu yapıyor. Buna karşı, güçlü bir azınlığa göre, paketin tamamen yetersiz -hatta işçi ve çevre düşmanı- olduğunu iddia etmek, hatalı bir strateji. Böyle bir vurgu, bozgunculukla sonuçlanır diyorlar. Mealen aktarıyorum bu azınlığın argümanını: Paket gerçekten uygulamaya konulursa, karbon salınımı azalacak. Bu azalma bilim adamlarının “gerekli” dediği azalma seviyesinin çok altında. Ama yine de hakiki bir azalma söz konusu. Ve bunun bedelini kısmen şirketler ödeyecek. Sınıf ve ekoloji mücadelelerinin açık (ve bir o kadar da yetersiz) bir zaferi bu. Bugünlerde sadece ilericiler paketin hem iyi, hem kötü yanlarını anlatıyor. Mücadeleyi güçlendirmek için, sosyalistlerin de “dengeli” gözüken ama asıl amacı daha fazla kazanım için mobilizasyon yaratmak olan tahliller sunması gerekiyor, bu cenaha göre.
Bahsettiğim ayrışma bir tarafa, bir de işin seçim boyutu var. “Enflasyonla Mücadele Paketi” ve geçen sene yürürlüğe konulan altyapı paketi hissedilir bir iyileşme sağlamadığı sürece, Demokratlar 2024 seçimlerini giderek faşistleşen Cumhuriyetçilere kaybetmeye mahkumlar. Faşizme hızlı bir kayışın, hiç kimseye nefes aldırmayacağı ortada. Bu kaygı da, radikal solun daha pragmatik bir strateji geliştirmeye çalışan kanatlarının elini güçlendiriyor. Ancak bunu, ülkenin en büyük solcu teşkilatı olan DSA (“Amerika’nın Demokratik Sosyalistleri”) içindeki “seçimci” hattan ayrıştırmaya çalışıyorlar. Ki bu gerçekten zor, zira bu seçimci hattın aksine, kendilerinin kurumsallaşmış araçları yok.
Şu aşamada, kendilerini devrimci olarak gördükleri halde pragmatik davranmayı savunanlar, birkaç farklı gelenekten geliyor. Aralarında anarşistler de var, devrimci Marksistler de. Ama bir çatıları yok. Seçimcilerin ve kimlikçilerin büyüyen teşkilatlarının, ve diğer Marksistlerin sağlam ama küçük gruplarının aksine, oldukça dağınıklar. Bu halleriyle bir şey elde edebilecekleri şüpheli. Önümüzdeki süreç, seçimciliğe ve kimlikçiliğe alternatif kitlesel bir hat oluşturulup oluşturulamayacağını gösterecek.
- Filistin, iklim değişikliği ve seçim olmayan seçim 26 Ekim 2024 04:45
- Amerikan aşırı sağı ne kadar örgütlü, ne kadar tehlikeli? 12 Ekim 2024 04:16
- "Kamyoncular", işçi sınıfı ve Amerikan seçimleri 28 Eylül 2024 05:10
- Türk-İslam tahakkümünün ve Netanyahu terörünün ortak kökenleri 14 Eylül 2024 04:51
- Dünyanın sonu mu geliyor? 31 Ağustos 2024 04:10
- Kamala Harris neyi değiştirecek? 17 Ağustos 2024 05:06
- Doğu Avrupa’da aşırı sağın durumu 03 Ağustos 2024 05:34
- Amerika, daha da sağa 20 Temmuz 2024 04:51
- Irkçılık, sembollerin dili ve masumiyet 06 Temmuz 2024 04:34
- Hindu sağı: Bir adım geri 22 Haziran 2024 04:20
- Amerikan öğrenci hareketi dönüm noktasında 08 Haziran 2024 04:59
- Aranjuez ve Deniz 25 Mayıs 2024 04:45