27 Ağustos 2022 03:37

Demokratlar'ın son paketi: Sosyal demokrasiden birkaç adım geri

Joe Biden kürsüde

Joe Biden | Fotoğraf: Adam Schultz/Beyaz Saray

Paylaş

Önemli bir yasa paketi, Amerika’nın uzun zamandır gündeminde. Resmi adı “Enflasyonla Mücadele Paketi” ama aslolarak sağlık ve çevre odaklı. Anahatları geçen sonbaharda oluşturulmuş, ancak Demokratlar’ın sağ kanadı süreci tıkamıştı. Sağcı Demokratlar en sonunda, büyük tavizler karşılığında, Biden’ın önünü açtılar. Paket ağustos ortasında resmiyete kavuştu. Artık zafer çığlılarıyla yürürlüğe konuluyor.

Bu paketle birlikte, sermayeye uygulanan vergiler artacak. İlaç firmalarının kontrolsüz zam yapmasını (bir parça) engelleyen maddeler de geçirildi. Bunlar demokrasinin kazanımları. Ancak, genel plana bakıldığında, dağ fare doğurdu diyebiliriz. Sosyal demokrasi ufukta gözükmüştü bir buçuk yıl önce. Şimdi dikiz aynasından zor seçiliyor.

Demokratların Senato Önderi Chuck Schumer ve petrol lobisinin senatodaki Demokrat Temsilcisi Joe Manchin paketin son halini beraber hazırladılar. Ayrıntılarının açıklanmasından önce dahi, Manchin damgası, sermayenin en kirli kanadının parti üzerindeki etkisini garantiye aldığını gösteriyordu. Bırakın Bernie Sanders’ı, sola yakın herhangi bir senatörün paketin (son halinin) üzerinde çalışması söz konusu bile olamadı. Kendi başına bu durum, bir yıl içinde Demokratlar’ın ne kadar keskin bir şekilde sağa kaydığını gösteriyor.

Birkaç ciddi fiyaskoya imza attı Demokratlar. En başta, “Çevre için geçiriliyor” denilen bu paket, petrol firmalarına eşi az görülen ayrıcalıklar sunuyor. Bunların başında, yerli Amerikalıların ve çevrecilerin yıllardır savaştığı bir dizi boru hattına izin çıkacak olması.

Sonbahardaki haliyle karşılaştırıldığında başka kayıplar da var. Çocuk yardımları, yaşlı bakımı, eğitim gibi birçok alanda kesintilere gidildi.

Üstelik paket “çevreci sermaye”ye büyük ayrıcalıklar sağlıyor fakat, bu sektördeki sendikasız emek hakkında herhangi bir madde içermiyor. Dahası, çevreci sermaye büyük bankalarla ortaklık kurmaya özendiriliyor. Bu da, yeni “yeşil” yatırımların, kamu yararı değil kâr amaçlı olacağını tescilliyor.

Kısacası, ekolojik felaketin çözüm adresini piyasa ve sermaye olarak gösteren bir yasa paketi bu.

Fakat unutmayalım. Eğer cılız toplumsal hareketler olmasaydı, bu kadarı da geçmezdi senatodan. Yani, edinilen küçük kazanımlar da, toplumsal mücadelelerin eseri.

Yine de, çevreci camia bölünmüş durumda. Paketi sahiplenenler de var, kıyasıya eleştirenler de.

Radikal solda da ciddi bir ayrışma yaşanıyor. Sesi daha çok çıkanlar Demokratlar’ın ihanetlerine vurgu yapıyor. Buna karşı, güçlü bir azınlığa göre, paketin tamamen yetersiz -hatta işçi ve çevre düşmanı- olduğunu iddia etmek, hatalı bir strateji. Böyle bir vurgu, bozgunculukla sonuçlanır diyorlar. Mealen aktarıyorum bu azınlığın argümanını: Paket gerçekten uygulamaya konulursa, karbon salınımı azalacak. Bu azalma bilim adamlarının “gerekli” dediği azalma seviyesinin çok altında. Ama yine de hakiki bir azalma söz konusu. Ve bunun bedelini kısmen şirketler ödeyecek. Sınıf ve ekoloji mücadelelerinin açık (ve bir o kadar da yetersiz) bir zaferi bu. Bugünlerde sadece ilericiler paketin hem iyi, hem kötü yanlarını anlatıyor. Mücadeleyi güçlendirmek için, sosyalistlerin de “dengeli” gözüken ama asıl amacı daha fazla kazanım için mobilizasyon yaratmak olan tahliller sunması gerekiyor, bu cenaha göre.

Bahsettiğim ayrışma bir tarafa, bir de işin seçim boyutu var. “Enflasyonla Mücadele Paketi” ve geçen sene yürürlüğe konulan altyapı paketi hissedilir bir iyileşme sağlamadığı sürece, Demokratlar 2024 seçimlerini giderek faşistleşen Cumhuriyetçilere kaybetmeye mahkumlar. Faşizme hızlı bir kayışın, hiç kimseye nefes aldırmayacağı ortada. Bu kaygı da, radikal solun daha pragmatik bir strateji geliştirmeye çalışan kanatlarının elini güçlendiriyor. Ancak bunu, ülkenin en büyük solcu teşkilatı olan DSA (“Amerika’nın Demokratik Sosyalistleri”) içindeki “seçimci” hattan ayrıştırmaya çalışıyorlar. Ki bu gerçekten zor, zira bu seçimci hattın aksine, kendilerinin kurumsallaşmış araçları yok.

Şu aşamada, kendilerini devrimci olarak gördükleri halde pragmatik davranmayı savunanlar, birkaç farklı gelenekten geliyor. Aralarında anarşistler de var, devrimci Marksistler de. Ama bir çatıları yok. Seçimcilerin ve kimlikçilerin büyüyen teşkilatlarının, ve diğer Marksistlerin sağlam ama küçük gruplarının aksine, oldukça dağınıklar. Bu halleriyle bir şey elde edebilecekleri şüpheli. Önümüzdeki süreç, seçimciliğe ve kimlikçiliğe alternatif kitlesel bir hat oluşturulup oluşturulamayacağını gösterecek.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa