28 Ağustos 2022 04:55

Ne amaçladığınızı biliyoruz, ama kolay lokma değiliz!

Kadıköy ve Ataşehir belediye işçilerine Evrensel dağıtılıyor.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Anayasa Mahkemesi’nin, Evrensel, Birgün, Cumhuriyet, Sözcü gazetelerini de kapsayan 14 başvuruda verdiği hak ihlali kararının gerekçe yazısının mürekkebi kurumadan Basın İlan Kurumu (BİK) bir arka kapı keşfetti. Asgari fiili satış şartını yerine getirmediği gerekçesinin yanı sıra okuyucularının birden fazla gazete almalarını “yolsuzluk” gibi göstererek Evrensel gazetesinin ilan alma hakkını gasp etti. Fiili bilerek seçtim çünkü söz konusu ilanlar kamuya ait, BİK yalnızca bunların adil dağıtımından sorumlu. Özetle, bahsedilen ilan gelirleri BİK’in ya da hükümetin değil, bizlerin cebinden çıkıyor.

Son yıllarda aldığı hemen tüm kararları tartışmalı BİK’in, söz konusu kararına internet sitesinden erişilemiyor, Genel Müdürlük tarafından Evrensel gazetesine tebliğ edilmiş. Bu hafta, bu tebligatın içeriğini ve sonuçlarını üç soruda tartışalım.

Soru 1: BİK nedir, ne işe yarar?

Demokrat Parti’nin güç zehirlenmesiyle basın ve radyoya verilecek ilanları, hatta özel ilanları, tek elde toplayıp, kendisine yakın, o zamanki adıyla “besleme basın”a aktarmasının sonucudur BİK. 1960 Darbesini yapan Milli Birlik Komitesi’nin ilk icraatlarından sayılabilir. Basın örgütlerinden ve reklam yapımcılarından görüşler alınmış sonunda 1961 yılında 195 sayılı Kanunla resmi ilan ve reklamların adil bir şekilde dağıtılması için BİK kurulmuş. Bu arada özel reklam ve ilan şirketlerinin bu durumdan o kadar hoşnut olmadıklarını, hükümete yaranarak sabit gelirden mahrum kalmak istemediklerini de ekleyelim. Serbest ticaret koşulları, özgürlüğün hiçbir zaman garantisi olmadığı gibi, kapitalistlerin de her zaman hoşuna giden bir şey değil.

Oluşumu, karar alma süreçleri tartışma konusu olsa da, kıdemli gazetecilerin anlatılarında gözlemlediğim kadarıyla Genel Kurulunun (12 hükümet temsilcisi, 12 basın temsilcisi, 12 de bağımsız temsilciden oluşan) yapısını basın meslek örgütlerini adilane buluyorlardı. AKP öncesi dönemde en çok ses getiren örnek 2001 yılında Radikal gazetesine verilen iki aylık ilan kesme cezasıydı. Perihan Mağden’in ölüm oruçlarını konu edinen yazısı nedeniyle, dönemin Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün talebiyle verildi ceza.  Aynı dönemde Adalet Bakanlığı’nı temsilen BİK’e üye olan Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü Ali Suat Ertosun’un talebiyle Sabah ve Takvim gazetelerine de ilan kesme cezası verilmişti. Bugünkülerle kıyaslayınca naif kalıyor ancak o dönem bizzat Ecevit, basına sansür uyguladığı gerekçesiyle eleştirilmişti.

AKP’nin medya politikalarının değişmeye başladığı 2007 yılından sonra, BİK’in iktidar açısından nasıl işlevsel hale getirileceği de gündeme gelmeye başladı, lakin o dönemde iktidarın sermayedarlar eliyle kendi medyasına aktarabileceği başka kaynaklar mevcuttu. Erdoğan’ın “Biz manşetlerle çarpışarak bugünlere geldik” demesinden altı ay sonra Gezi patladı. Medyanın zapturapt altına alınması Erdoğan’ın öncelikleri arasına girdi. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından "Resmi İlan ve Reklamlar ile Bunları Yayınlayacak Süreli Yayınlar Yönetmeliği"nin yayınlama hakkının durdurulması ve sona erdirilmesine dair hükümlerine Türk Ceza Kanunu ve Terörle Mücadele Kanunu’na atıf yapılarak yeni şartlar ile son derece muallak “devleti ve milleti tehdit eden yayınlar” ibaresi eklendi. 2017’de yeniden bir değişiklikle resmi ilan alan gazetelerin bu ilanları internet sitelerinde yayınlamasının ve ek gösterge ile desteklenmesinin önü açıldı. Madem geçmişte internet sitelerinin resmi ilan alabilmesinin önü bir yönetmelik değişikliği ile açılabiliyordu, bugün neden sansür yasasının içine ‘ödülmüş’ gibi gömülüyor?

Basın İlan Kurumu’nun 2018’de Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’na bağlandığını, başına da Fahrettin Altun’un yardımcısı Mehmet Zahit Sobacı’nın (şimdi TRT Genel Müdürü ve Erdoğan’ın uçağının kadrolularından) getirildiğini belirterek bitirelim.

Sansür yasasını hatırlamışken dikkat çekilmesi gereken son bir not: Pek ilgi çekmese de Ekim’e ertelenen yasa içerinde BİK’in yapısını hükümet lehine değiştirecek bir değişiklik söz konusu. TRT, Anadolu Ajansı, RTÜK ve BTK üyeleri de eklenerek Genel Kurul üye sayısı hükümet lehine 42’ye çıkacak (Madde 19). ‘Mış gibi’ görünen denge tamamen bozulacak.

Soru 2: Evrensel’in “asgari fiili satış şartını yerine getirmediği” gerekçesinin kaynağı ne? Ya da tirajları kim denetliyor?

Türkiye’de gazete tirajları, dağıtımın tekelleşmiş olması nedeniyle hep tartışma konusuydu. 2018’e kadar pazar, Doğan Grubu’na ait Yaysat ve Turkuvaz Grubu’na ait Turkuvaz Dağıtım tarafından paylaşılmaktaydı. Öncesi de var elbet, konuyu dağıtmayalım, ama Uzan Grubu’nun bu ikili yapıya kızıp, dağıtım şirketi kurması üzerine, bir zamanlar yalnızca Star gazetesi, Pepsi ve Telsim kontörü satan bayileri hatırlatayım. 2007’de büyük gazeteler ABC Tiraj Denetim Kurulu diye bir şirket kurdu, ilk yaptıkları iş, en çok sattığı ilan edilen Zaman gazetesinin tirajlarının sahte olduğunu göstermek oldu. Zaman gazetesi Rekabet Kurulu’na başvurup ‘aklandı’. Sonuçta Kurul’a verilecek komisyonda anlaşamayıp dağıldılar. Doğan Grubu 2018’de Demirören’e satıldı. Hükümete yakın bu holdingin ilk yaptığı işlerden biri Yaysat’ı kapatmak oldu ve pazar tamamıyla Turkuvaz Dağıtım’a kaldı. Tekel de, hiç zaman kaybetmeden, komisyonları yükseltti. Bayinizde Evrensel, Birgün bulamıyorsanız sebebi bu tekelleşme.

Bu koşullarda fiili satış bilgisi nereden alınıyor? BİK tek tek bayi dolaşıp soracak değil ya, Turkuvaz Dağıtım’dan. Hadi diyelim ki Evrensel asgari satışta 4 bini tutturamıyor, diğerlerinin mesela Türkgün’ün, Milat’ın ya da iktidara yakın pek çok gazetenin tutturduğunu nereden biliyoruz? BİK, malum esnaf misali “bunun garantisi bizzat benim” mi demektedir? Hani şeffaflık, hani hesap verilebilirlik?

Tebligatta “Emek Partisi’nin (EMEP) 13 farklı il ve ilçe örgütünün aldığı abone gazeteleri ile İstanbul, Ankara, İzmir ve Kocaeli’de farklı bayilerden okurların birden çok gazete satın almaları” iptale gerekçe sayılmış. Evrensel’in emek gündemini merkezine alan bir gazete olduğu sır değil, işçi ve parti örgütlerinin aboneliği ya da dayanışma amacıyla okurların birden fazla gazete alması nasıl suç sayılabilir? Yönetmeliğin ilgili maddesi “Son nokta-tali bayilerdeki satışların makul ve kabul edilebilir gerekçelerle birden fazla yapılan satışlar istisna olmak üzere fiilen ve birer birer yapılmış olması asıldır” diyor. Burada “makul ve kabul edilebilir” gerekçelerin ölçüsü nedir? Bir toplu konut hizmet şirketinin, her kapıya hükümete yakın bir gazeteyi bırakmak için, toplu alım yapması neden bu kapsama girmez?

Biraz daha genişletelim ve Emek Partisi örgütlerinin gazeteye abone olmasının suç olduğunu varsayalım. Başyazarının “Sokak kedisi, sokak köpeği, sokak faresi gibi isimlerle CHP'nin sokaklara "Röportajcı" diye saldıklarının aşısı yapılmazsa inanın sokaklarda salgın hastalık kol gezecektir…", “…her mikrofonu ve kamerayı alan sokağa çıkarsa, inanın bu gidişle yarınlarda istenmedik hadiseler olacaktır" sözleri, hadi BİK’in basın ve ahlak ilkeleriyle çelişmiyor diyelim; peki Türkgün gazetesine üye kaç MHP örgütü var? Daha doğrusu bu sorunun cevabını açıklayacak bir muhatap var mı?

 Sorunun daha vurgulu hali: BİK’i kim denetliyor?

Soru 3: Evrensel de resmi ilan almayıversin, zaten sisteme karşı değil mi? Kendi ayakları üstünde durmasın mı?

Masum görünen bir soru, ancak baştaki kuruluş nedenini hatırlatmakta fayda var, BİK ilanları cebinden dağıtmıyor, kamu kaynağı yani bizim cebimizden çıkan para. Evrensel ilan almayacaksa, iktidarın sahiplerini ihalelerle beslediği, iktidar medyası hiç almasın. BİK’e verilen resmi ilanları adil bir şekilde dağıtma görevi, aynı zamanda medyada çok sesliliği ve çeşitliliği koruma sorumluluğunun bir parçası. Anayasa Mahkemesi hak ihlali sonucuna vardığı pilot kararın gerekçesinde diyor ki: “BİK tarafından verilen cezalara bakıldığında Kuruma tanınan yetkinin basının etik değerlerini düzenleme amacından öteye giderek artık kimi basın mensupları açısından caydırıcı etki yaratabilecek bir cezalandırma aracına dönüştüğü ve bu durumun sistematik bir soruna neden olduğu gözlemlenmiştir.” AYM’nin, keyfilikle hareket ettiğini tespit ettiği kararının sonrasında, BİK, arka kapıdan dönüp, Evrensel’in ilan hakkını tirajından, hem de usulsüzce gasp ediyor.

Biliyorum ki, buraya kadar okuma sabrı gösterenlerin pek çoğu bu yazıyı bilgisayarından ya da telefonundan okuyor. Ancak benim bu gazetede yazma sebeplerimden biri de gündemi takip etmeye mecali olmayan işçilerin molalarda gözüne çarpmak, Metin Göktepe’nin izinden giden genç gazetecilere yol açmak.  Dahası yaptığı bir haber nedeniyle 13 Mayıs 2016’dan beri cezaevinde olan gazeteci arkadaşım Nedim Türfent’e sesimi duyurmak; Diyarbakır’da gözaltına alınıp 2,5 aydır tutuklu olan 16 gazeteci arkadaşımızla, Gezi davasından haksızca tutuklanan hak savunucularıyla ve politik nedenlerle hapsedilmiş tüm tutsaklarla dayanışmak… BİK ilan hakkını elinden aldığı için biliyoruz ki Evrensel’in cezaevlerine girmesi engellenecek. Daha da ötesi gazete daha önce hükümet temsilcilerinin ağzından duyduğumuz gibi kriminalize edilmeye çalışılacak. Evrensel, Birgün, Yeni Yaşam, Cumhuriyet, Sözcü, kısacası iktidarın sevmediği tüm gazeteler Evrensel’i hedef alan bu tebligatın muhatabı. Dayanışmak çok güzel, Evrensel’e abone olanların sayısının artması çok heyecan verici, ancak mücadele bununla sınırlı olmamalı. Bu bir basın özgürlüğü sorunu, böyle kararlar alabilmek bu kadar kolay olmamalı.

Okuma önerisi:

Faruk Bildirici, "Basın İlan'da yıllık ceza rekoru ve habere rüşvet teklifi!"

Gül Karagöz Kızılca ve Fikret Kemal Kızılca, "Basın İlan Kurumu ve 2017-2021 Arasında Basına Verilen İlan Durdurma Cezaları", Galatasaray Üniversitesi İleti-ş-im Dergisi 2022

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa