29 Ağustos 2022 04:40

Hükümdar için insan kurban etmek

Gülşen

Fotoğraf: AA

Paylaş

Tarih öncesi çağlardan beri, ‘İnsan kurban etmek’, dini bir ritüel olarak süregeldi.

Homeros efsanesinde geçen, Iphigeneia’nın, Artemis’i yatıştırmak için babası Agamemnon tarafından kurban edilmesi ve Truva Savaşı’nın başlamasına giden süreç en bilinen örneklerdendir.

Miken Kralı Agamemnon, Artemis korusunda avlanırken kutsal bir geyiği öldürüp böbürlenince Tanrıça Artemis’i kızdırır. Ve Akha ordusunun Aulis’ten Truva’ya açılmasını sağlayacak uygun rüzgarlar çıkmaz. Agamemnon, düş yorumcularının en büyüğü sayılan ve geleceği bilme hünerini Apollon’dan almış olan, Ordunun Bilicisi Kalkhas’a danışır. Kalkhas, Tanrıça Artemis’in Agamemnon’a sinirli olduğunu, eğer kızı İphigenia’yı tanrıçaya kurban ederse yola çıkabileceğini söyler. Agamemnon, bunun üzerine kızı İphigenia’yı Artemis’e kurban eder. Euripides’in İphegenia Aulis’te isimli oyununda anlatılan bu efsaneye göre, Truva Savaşı’nın başlaması, Yunan Prenses İphigenia’nın kurban edilmesi ile olur. Truva Savaşı’nın bitimi ise, Truvalı Prenses Polyksena’nın kahraman Akhilleus’un mezarında kurban edilmesi ile gerçekleşir. İki kadın da, ölümlerine omuzları dik giderler. Efsanenin sonrası da çarpıcıdır ancak, güncel meselemize gelmek üzere burada keserek devam edelim.

İnsan kurban etmek, din sosyolojisi bakımından, istikrarlı bir toplum yaratma adına, kurban eden toplumu birleştiren, toplumsal birliği güçlendirmeyi amaçlayan bir eylem olarak uygulanmıştır. İnsanlar öldürülürken, etrafta toplanan kalabalıkların bir ayinin parçası halinde o eylemle özdeşlik kurduklarını gösteren sayısız film yapılmıştır.

Yakın tarihimize kadar çeşitli kültürlerde farklı biçimlerde gerçekleştirilen ‘İnsan kurban etme’, Maya kültüründe, bir hükümdarın saltanatı için sıkça uygulanmıştır. Kurbanlar bazen tapınak merdivenlerinden aşağıya itilir, bazen bağırsakları çıkarılır, bazen de kafaları kesilirdi.

Tutkulu bir eylem olarak toplumun sıradan bir üyesinden bir hakime kadar herkesin bir ucundan tuttuğu ‘İnsan kurban etme’ ritüeli bugün Netflix’te yayımlanan filmlerin konusu olarak da izleyicilere sunuluyor.

Daha iyi bir gelecek için çabalayan bir dünyada, geçmişin kötü örnekleri, arınılması gereken özellikler olarak kuşkusuz sinemanın ve edebiyatın konusu olmaya devam edecektir.

Peki gerçekten bu lanet gelenekten kurtulmak için çabalayan bir dünyada ve zamanda mıyız?

Eskiden tanrıları, hükümdarı ya da, ölü ataların ruhlarını yatıştırmak için gerçekleştirilen ‘İnsan kurban etme’ eylemi, Türkiye’de bugün din üzerinden kutuplaşmayı baki tutarak ‘tek adam’ yönetiminin ömrünü uzatmak için dolaşıma sokuluyor. Gülşen örneğinde görüldüğü gibi, maaşlı troll ordusu ve iktidar medyasının yaptığı kazı sonucu, giriştiği suç imalatının hükmünü emniyet teşkilatı hızlı gözaltı, savcı ve sulh ceza hakimliği jet hızıyla tutuklama gerçekleştirerek veriyor. Ardından deneyimli hukukçuların, aklıselim düşünenlerin “Burada yakın tehdit unsuru nerede? Böyle bir tutuklamanın hukuksal bir zemini yok” diye itiraz etmeleri duyulmuyor bile. Çünkü hükümdarın ömrünü uzatmak için kurban vermek gerektiğine inanılmış. Maya kültüründe tapınakların merdivenlerinden kurbanı iterek gerçekleştirilen eylem, bugün o merdivenin başında duran troll ordusunun işaret fişeği ile başlıyor ve diğerleri de peşi sıra büyük şehvetle eyleme katılıyor. ‘Bu nasıl adalet?​’ diye soranlar için de, yanıt Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’dan geliyor: “Yahu bana hakaret ediyor. Cumhurbaşkanımız imam hatipli, ona hakaret ediyor. Biz konuşmayacak mıyız?​”

Amaç, dini kutuplaştırma üzerinden bir kitleyi konsolide etmek, diğerine de gözdağı vermek olunca, Gülşen’in, 2018’de Ordu konserinde kendisine “Çorabınızı çeker misiniz?​” diyen sunucuya “şuursuz” diyerek teşhir etmesi ve tepki göstermesi dolaşıma sokulacak değil ya, neyin elverişli olabileceği umuluyorsa o dolaşıma sokuluyor. Sezen Aksu’ya yapıldığı gibi ya da Gazeteci Melis Alphan hakkında 2015 yılında Diyarbakır’daki Newroz kutlamalarında çekilmiş bir fotoğrafı paylaştığı gerekçe gösterilerek yıllar sonra 7.5 yıl hapis istemiyle dava açılmasında olduğu gibi.

Bu kirli organize yöntemin, bir cümleyi öne çıkarıp, ardından sistemli hedef gösterme ve sonrasında 19 Ocak 2007’de, gazetesinin önünde Agos Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in katledilmesi olarak yaşandığı hâlâ hafızalarımızda çok sıcak.

İnfial uyandırmış olsa da bu yöntemden bu topraklarda kendiliğinde vazgeçilmeyeceğini biliyor, görüyor ve yaşıyoruz.

“O dili koparmak görevimiz” diye daha bu yılın başında verilen hüküm, şimdi hükümdarı yaşatma adına Gülşen’in tutuklanması biçimde icra edildi.

Susma, sustukça sıra sana gelecek!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa