Malazgirt’teki fotoğraf!
Fotoğraf: AA
Haberi, hedefin kapsamını da işaret ediyordu: “Malazgirt Savaşı’nın 951. Yıl dönümü geçtiğimiz üç gün boyunca kutlandı. ‘Malazgirt Meydan Muharebesi Tarihi Milli Parkı’nda kurulan 1000 kişilik hipodrom ve spor alanları okçuluk, atıcılık yarışmalarına ve geleneksel oyunlara sahne oldu. İllerin kültürünü tanıtan 51 tematik çadır kuruldu ve bunlarda el sanatları ürünleri sergilendi. Yurdun dört bir yanından getirilen katılımcılar bungalov tipi evlerde ağırlandı. Konya Belediyesi Mehter Takımı konser verdi. Göze ve kulağa hitap eden gösterilerle katılımcılar bir tarih yolculuğuna çıkarıldı.”
Bu ‘tarih yolculuğu’nun, yeni bir tarih yazımına bağlandığı hiç saklı olmadı. İktidarının ilk yıllarında, “bütün mağdurlara hoş görünme” taktiğiyle siyasal ulufe dağıtım şirketi gibi çalışarak küçümsenemeyecek bir destek kitlesini etrafında toplayan Erdoğan yönetimi, güçler ilişkisinde baskın taraf konumuna geçip şiddet aygıtını amaç ve hedefleriyle bağlı yeniden tesis ve takviye ederken, işaret fişeklerini de ateşlemeye başladı. Amerikan emperyalizmi ve NATO’nun bölgedeki stratejik müttefiki gücün dümenine, Amerikan-İsrail kumpasları eşliğinde getirilirken, ‘BOP-GOP’nin “kudretli eş başkanı” olarak, yeni bir döneme adım atmaktaydı. On yıllardır hasreti çekilen Osmanlı “yadiğarı topraklar”dan parça koparmayı ve mümkün olursa eğer, Musul petrollerinin ve Emevi Camii’nin bulunduğu alanları fethetmeyi içeren “Derin strateji”ye komuta eden bir yeni sultan olarak “yeni Türk tarihi”ne ad yazdırmak fena olmazdı! Ama heyhat, güç ilişkilerinin yol ve yön tayin ettiği bir dünyada cenge durup zafer kazanmak kolay değildi. Buna rağmen yine de “ne kadar övünse yeridir, zira Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da yaratılan ve halen sürmekte olan kargaşa ve felaketlerde payı az olmadı” denebilir.
Malazgirt’teki fotoğraf aracıyla Kürtlere -ve de bölge ülkelerine yönelik devlet iktidarı politikası bir kez daha güncellendi. Devamlılık “ilkesi”nin altı çizildi. İktidarın güç kaybı üzerine her gün yeni bir unsur üzerinden kanıt üretmeyi politika sanan muhaliflere inat, Alparslan’dan kendine dek bir “süreklilik“ vurgusuyla Erdoğan, “yeniden imar ve ihya”dan da söz ederek “Cumhurbaşkanlığı Külliyemizin bir şubesini de burada inşa ederek Anadolu’yu milletimize vatan yapan ecdadın mirasına sahip çıkıyoruz.” diyordu. Okçubaşı Bilal’in vakfı da orada olacak ve “ecdadın mirasına sahip çıkmakla” kendini sınırlamayıp, Kürtlerin tepesinde ecdat geleneğini dalgalandıracaktı!
Sağına-soluna faşist politik akım ve parti geleneğinin iki temsilcisini alarak ve ecdattan miras asker kıyafetli figürler kullanarak verilen mesajın militarist-şoven anlayış ve politika bağlamında esaslı bir yere oturduğundan şüphe edenler, kendilerini aldatmış olurlar. Bu gösteriyle gösterilen sadece “bir gece ansızın” bir yerlere daha askeri fetih ordularıyla girip girmemekle sınırlı değildir. O olasılığın büsbütün ortadan kalktığına da teminat verilemez. Güç ilişkilerinin değişimiyle bağlı olarak ve çıkar politikaları manevraları kapsamında farklı gelişmeler pekâla mümkündür. Fotoğrafın bir de içeriye yönelik gösterimi vardır ki, güç gösterisi asıl olarak bu amaçlıdır. Tarih çarpıtıcılığı, Selçuklu Sultanı Aplaslan’ın ancak Kürt beyleriyle yaptığı anlaşma sayesinde Malazgirt’ten buyana geçtiğine dair en küçük anlatıyı bile “zul sayan” üçlünün boy gösterisi, okçuluk ve de “külliye” şubesinin yöreye kondurulması, bir hakimiyet gösterisi ve anıtlaştırılmasını ifade eder.
Ülkenin ve bölgenin halklarını daha kapsamlı ve daha büyük tehlikelerle yüz yüze getirmeye aday bu politik askeri stratejiye karşı çıkış ise, ancak bölge üzerine güç politikalarına girişen emperyalistlere ve tüm işbirlikçi bölge güçlerine karşı işçi-emekçi birliğiyle gerçekleştirilebilir. Halklar yararına olan ve siyasal pratiğin kanıtladığı, ülkemizde ve bölge ülkelerinde yaşayan tüm uluslardan emekçi halk kitlelerinin bilinçli bir özgüvenle kendi kurtuluşları için birleşmeleridir. Bu da, devlet iktidar gücü ve sermaye partilerinin etkisinden çıkmayı gerektirir. Hamasi söylemlere kanmadan, günlük bin türlü olaydan her birinin ardına takılarak yönü şaşırmadan, en acil talepler için mücadelede birleşmeyi başararak yol almaya ihtiyaç vardır. Aksi durumda tekelci sermaye ve emperyalistlerin politik-askeri temsilcileri şiddete varan ölçekte kavgayla veya uzlaşıyla nöbet değiştirir, ama işçi ve emekçilerin sömürü ve zorbalık boyunduruğu altında tutulmaları devam eder.
- Kaosun geniş mezarlığı 12 Aralık 2024 05:20
- ‘Suriye pastası’ ve duvarların dışına bakmak! 05 Aralık 2024 06:50
- Değişim; nasıl ve hangi yönde? 28 Kasım 2024 06:45
- Kürtçe eğitim Türkiye’yi böler mi? 14 Kasım 2024 04:52
- Bahçeli’nin çağrısı Kürt gerçeğinin neresinde? 07 Kasım 2024 05:41
- Sorun yoksa, telaş niye? 31 Ekim 2024 06:54
- Çürümenin toplumsallığı ve çürüyeni yönetme politikası 24 Ekim 2024 12:47
- İktidarın ekonomi kriterleri 26 Eylül 2024 05:56
- Vicdansızlık! 19 Eylül 2024 05:15
- Derin ve lağımlı bataklık! 12 Eylül 2024 05:58
- Sağın gücü ve işçilerin ‘kör noktası’ 05 Eylül 2024 05:28
- Malazgirt, Bahçeli, HÜDA PAR vs. 29 Ağustos 2024 05:40