Geç kalan sadece savcılar mı?
Bilgisayar başında çalışan kadın fotoğrafı: Pixabay - Sedat Peker görseli, Peker'in YouTube kanalında yayımlanan videosundan alıntı
Sermaye Piyasası Kurulu Eski Başkanı Ali Fuat Tașkesenlioğlu, milletvekili kardeşi Zehra Taşkesenlioğlu, Cumhurbaşkanı Danışmanı Serkan Taranoğlu ve TOBB Üyesi Salih Orakcı’nın parçası olduğu bir rüşvet ağı iddiası gündemi sarsmaya devam ediyor. İddiayı dile getiren Organize Suç Örgütü Lideri Sedat Peker’in her açıklaması sonrasında olduğu gibi, iddiaların merkezinde yer alan isimler kişisel mağduriyetlerine odaklanan açıklamalar yaptı. Devamında, belgelerde ismi geçenler değil, ifşa kıvılcımını çakanlara yönelindi; Ünsal Ban gözaltına alındı.
Son ifşaatın farkı, iş insanı Mine Tozlu Sineren’in iddiaları doğrulaması ve muhalefet partilerinin suç duyurularıyla konuyu yargıya taşıma çabası oldu. Ağustosun son gününde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı bir soruşturma başlattığını duyurdu. Yapılan açıklamada, “Tüm taraflarla ilgili araştırma yapılması için gerekli talimatlar verilmiştir” denildi.
“Herkesin bildiği sır”lara şimdiki ya da önceden bulundukları pozisyonları gereği vakıf olan pek çok kişi yine sessiz kalmayı yeğledi. Emin Çapa’nın 29 Ağustos, Şirin Payzın’ın 31 Ağustos gecesi Halk TV ekranlarında, bu mücadelenin yalnızca cesur gazeteciler tarafından verilemeyeceğini hatırlatmaları tarihsel öneme sahip birer not olarak akıllarda kaldı.
Bilgisini paylaşmak için öne çık(a)mayanların tavrının ‘cesaret’ üzerinden tartışılması ilk anda uygun gibi görünse de, bu çekingenliğin arkasında yatan tek neden üzerimizdeki baskı ve bundan kaynaklanan korku değil.
“Peki, ne?” diyenlere yanıt güncel bir örnek üzerinden verilebilir.
Bahsi geçen rüşvet ağına ilişkin çarpıcı açıklamalar yapan Mine Tozlu Sineren’in ilk durağı 27 Ağustos 2022 akşamı Halk TV’de İnan Demirel’in sunduğu ‘Asıl Mesele’ programı oldu. İzlememiş olanlar internette kolayca bulabilir. Peker’in paylaşımlarına ilişkin bilgi veren Tozlu Sineren, yaptığı açıklamalarla konunun aydınlanmasına önemli katkıda bulundu. Ses çıkaranın bedel ödediği, teknokratların bile topa girmekten çekindiği bir dönemde Tozlu Sineren’in teyit niteliği taşıyan sözleri pek çok açıdan bir ilkti.
Demirel’in program sırasında verdiği bilgiden anlaşıldığına göre, son anda programa katılan Tozlu Sineren’in uzun açıklaması, programın davetli konukları arasında belirgin bir hoşnutsuzluk yarattı. İnan Demirel’in sağduyulu moderatörlüğü olmasa, o gece pek çok önemli bilgiyi belki de duyamayacaktık.
İnan Demirel’in sunduğu ‘Asıl Mesele’ programında karşılaştığımız manzara, Sedat Peker’in, sağladığı yolsuzluk bilgileri ile ne yapılacağına ilişkin genel kafa karışıklığını yansıtan örneklerden yalnızca biri oldu. O gece panelistlerin kenara çekilip mikrofonu türü az bulunur bir ‘yolsuzluk tanığı’na bırakmak yerine ezberlerini ısrarla yinelemeleri, anlık bir hatadan öte Sedat Peker ve ondan kaynaklanan artçı dalgalara karşı ne yapılması, nasıl bir tutum takınılması gerektiği konusunda net bir fikir sahibi olmadıklarını gösterdi. Bu ‘kafa karışıklığı’ muhalif kesimlerin geniş bir kesimi için sorun olmayı sürdürmekte.
* * *
Amerikalı Kültürel Antropolog Ruth Benedict’in Japonların II. Dünya Savaşı’ndaki davranış biçimlerini anlamak üzere yazdığı Krizantem ve Kılıç başlıklı kitabında yaptığı ‘utanma/utanç kültürleri’ ve ‘suç kültürleri’ ayrımı, odaklandığı coğrafyaları aşan bir öneme sahiptir. Benedict’e göre ‘utanma’ duygusunun baskın olduğu toplumlarda bireyin davranışı, utanç-onur ikileminde ve toplumsal dışlanma tehdidi akılda tutularak şekillenir. Böylesi ortamlarda, bizim “El alem ne der, rezil oluruz” diye dile getirdiğimiz endişeler verilen kararların sınır çizgilerini çizer. Suçlu bulunma ve bu nedenle cezalandırılma kaygısının etkin olduğu ‘suç kültürleri’ndeyse davranış tercihlerini kurallar ve bunlardan doğacak ceza olasılıkları belirler.
Benedict’in kitabı ABD Savaş Enformasyon Ofisi tarafından ısmarlanmış olması, savaş sırasında ABD’de yazılması, uzun yıllardır ABD’de yaşayan Japon göçmenlerle yapılan görüşmelere dayanması, kullanılan yazılı materyal ve filmlerin bu tür bir çalışma için yetersizliği, Benedict’in Japonya’da yaşamamış olması ve önerdiği kültürel ayrımların temelsizliği nedeniyle pek çok eleştirinin konusu olsa da okuma listelerindeki yerini korumaktadır.
* * *
Sedat Peker’in ifşaları üzerine hem geç hem de güç harekete geçen yalnızca savcılar değil. Yolsuzluğun önlenmesinde ‘utanma’ ve ‘utandırma’nın etkili olmadığı kültürel coğrafyamızda, hırsız ve yağmacıların cezalandırılması konusunda yarının Mine Tozlu Sinerenlerine cesaret verecek bir ortam sağlanması görevi, siyasal alandan medyaya sahibini beklemektedir. Sükûtun zorla altın belletildiği berbat bir dönemde, bilgi verme cesareti göstereni sabırla dinlemek ‘yapılacaklar listesi’nin öncelikli maddelerinden olsa gerek.
*Benedict, Ruth. 2011. Krizantem ve Kılıç. İstanbul: İş Bankası Kültür Yayınları.
- Ahmet Özer'in tutuklanması ve Kolombiya barış sürecinden dersler 03 Kasım 2024 04:32
- Fethullah Gülen'den sonra... 27 Ekim 2024 04:02
- ‘Çözüm’ü küçük çıkarlar için heder etmek 20 Ekim 2024 04:47
- ‘İç cephe’ çağrılarını 10 Ekim 2015’te yitirdiklerimizin fotoğraflarına bakarak düşünmek 13 Ekim 2024 04:47
- İsrail devleti terörü neleri örtüyor? 06 Ekim 2024 04:32
- Sağda birlik arayışları ve Kürtler 29 Eylül 2024 04:45
- Günay Kubilay'dan "Bir Kumpas Davasının Anatomisi" 22 Eylül 2024 04:00
- Narin… 15 Eylül 2024 04:51
- Reşit Kibar "Ne" için öldürüldü? 08 Eylül 2024 04:04
- ‘Barış’ emekçinin hayatına nasıl dokunur? 01 Eylül 2024 04:10
- ‘Kolektif Şiddet Siyaseti’ 25 Ağustos 2024 05:07
- Filistin kimin ‘dava’sı? Filistin kimin ‘dava’sı olmalı? 18 Ağustos 2024 04:50