İnsanlığın sivrisinek ile dansı
Aedes albopictus | Fotoğraf: Pixabay
Yazın resmi olarak bittiği şu günlerde, İstanbul’da sivrisineklerle sınavımız maalesef bitmedi. Benim gibi alerjik bünyeliler açısından bu canlılarla aynı ortamda olmak zaten uzun yıllardır sıkıntılı idi. Ancak son bir iki senede çevremdeki bir çok kişinin vücudunun sivrisinek ısırığına önceki yıllara göre daha fazla tepki gösterdiğini gözlemliyorum. Son olarak bu yılın ağustos ayı başında Çocuk Alerji, Göğüs Hastalıkları Uzmanı, Alerji ve Astım Derneği Başkanı Prof. Dr. Ahmet Akçay Doğu Karadeniz’den, Batum’a ve Kırım Yarımadası’na kadar olan bir alanda Aedes albopictus türü sivrisineklerin arttığı ve batıda Trakya ile İstanbul’dan doğru da yayılım gösterdiklerini ve bu istilacı türün insanda alerjik reaksiyonlara yol açtığını açıkladı.[i] Daha çok Asya’da yayılım gösteren bu tür, kaplan sivrisineği ya da orman sivrisineği olarak da biliniyor. Bu sivrisinek chikungunya virüsü, deng virüsü and dirofilariasis (bir tür kurt enfeksiyonu) vektörlerinin de taşıyıcısı aynı zamanda. Bu türün kontrolsüz yayılımı hem bu hastalıkların yayılımı hem de farklı hastalık yapıcı organizmaların diğer canlılardan insana zoonetik transferinde köprü görevi görme olasılığı nedeniyle sağlık açısından tehlike teşkil ediyor.[ii] Son açıklamalar bu sivrisinekle mücadelede gen transferi aracılığı ile ilaçlara dirençli sivrisineklerin evrimi nedeniyle başarılı olunamadığına işaret etmekte. Bu açıdan, Aedes albopictus türünün ilaç direnci kazanma mekanizmaları üzerindeki bilimsel çalışmalara şiddetle ihtiyaç bulunmakta.
Her ne kadar Aedes albopictus ve hastalık yapıcı vektörleri taşıyan diğer sivrisinek türleri günümüzün sorunu olsa da sivrisineklerin tarihi insanlıktan daha eski. 2013 yılında tıpkı Jurassic Park filmindeki amber içinde muhafaza edilmiş sivrisinek örneği gibi bir örnek bir fosil avcısı tarafından taş içinde bulundu.[iii] Bu taş içindeki sivrisinek örneğinin karnında ne olduğu belirlenemeyen bir canlıya ait kan örneği de vardı. Yapılan analizler bu sivrisineğin yaşını yaklaşık 46 milyon yıl öncesine tarihlendirdi. Herkesin aklına gelen bu canlıyı Jurassic Park’taki gibi tekrar canlandırma senaryosu ise mümkün gözükmüyor çünkü teknik sorunlar bir yana DNA’nın yarı ömrü 46 milyon yıl boyunca dayanacak kadar değil.
İnsan türü ile olan ilişkileri ise okuduğunuz üzere biraz karmaşık. İnsanlık tarihinin büyük yıkımlarına sebep olan hastalıklarda onların izlerini bulmak mümkün. Bildiğiniz gibi dişi sivrisinekler, ısırmak üzere bir insan ararken, insan vücudu tarafından salgılanan kokulara yönelir. Sivrisineğin anteninde yer alan reseptörleri harekete geçiren bu kokular sayesinde sivrisinek avını bulur. Geçtiğimiz hafta Cell dergisinde yayımlanan yeni bir araştırmada, araştırmacılar bu reseptörleri kodlayan gen bölgelerini sivrisinek genomundan silerek sivrisineklerin insanları algılamasının önüne geçmeye çalıştılar.[iv] Ancak beklenenin tersine, silinen reseptöre rağmen sivrisinekler yine de kokuyu tanımayı başardı. Araştırmacılar insan kokularından 1-okten-3-ol’ün uyardığı sinirlerin farklı aminler tarafından da uyarıldığını göstermişti. Bu aminler yine sivrisinekler tarafından insanı tanımada kullanılmakta idi. Ancak hayvanlarda koku alanındaki çalışmalara dayalı kabuller, kokuyu kodlayan/tanıyan sinirlerin dar bir spesifisiteye sahip olması gerektiğini, yani tam tersini söylüyor ve uyarılan sinirlerin uyarıcı kimyasallara özgü olması gerektiğine dayanıyordu. Yani siz 1-okten-3-ol’ün bağlandığı reseptörü ortadan kaldırsanız dahi, insan kokularının içindeki farklı aminler farklı reseptörleri uyarmak suretiyle aynı sinir grubunun uyarılmasını sağlayarak avın tanınmasında bir “fail-safe”(güvenlik) sistemi oluşturmakta. Bu nedenle özellikle sivrisinek kovucu kimyasallar kullanılarak mücadelede bu durumun göz önüne alınması yerinde olacaktır.
[ii] https://www.ecdc.europa.eu/en/disease-vectors/facts/mosquito-factsheets/aedes-albopictus
- Deprem ve salgın hastalıklar 12 Şubat 2023 04:55
- Modern tarım uygulamaları ve yabani otların evrimi 11 Aralık 2022 01:40
- Evcil retroviral elemanlar retrovirüslere karşı 06 Kasım 2022 04:58
- Proto-hücrelerden sentetik amipsi hücrelere 25 Eylül 2022 04:20
- Hapşıran süngerler 14 Ağustos 2022 02:08
- Tüp bebek başarısızlığının arkasında yatan sebep, erken dönem DNA çoğalması hataları olabilir mi? 24 Temmuz 2022 04:08
- Yer değiştiren genetik elemanlar ve ahtapotun bilişsel yeteneklerinin evrimi 10 Temmuz 2022 03:58
- Evrimsel ilişkiler kara ölümün kaynağının Orta Asya olduğunu ortaya çıkardı 19 Haziran 2022 04:49
- HIV ilacı ile orta yaş hafıza kayıpları engellenebilecek mi? 29 Mayıs 2022 04:15
- Tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonları ve mikrobiyom 08 Mayıs 2022 01:18
- Antik enzimlerin yeni çağı 24 Nisan 2022 00:07
- COVID-19’a karşı etkin bir nazal ilaç adayı 03 Nisan 2022 01:06