06 Eylül 2022 04:46

Sefer ile Emine ana

ETF Tekstil işçilerinin toplu sözleşme döneminde dayatmalara karşı yaptığı eylemde
Sefer Kapusuz da en öndeydi. (Fotoğraf: DERİTEKS)

Paylaş

Direnişin rengi mavi buralarda. Burası İstanbul Tuzla. DERİTEKS’in mavi sendika önlükleriyle haykırıyor işçiler: Birleşe birleşe kazanacağız! ETF fabrikasının yiğit işçileri haykırıyor, ille de kadın işçiler.

Fabrika önünde, EMEP’in işçiler için düzenlediği dayanışma şenliğindeyiz. Kalabalık içinde genç bir işçi dikkatimi çekiyor. Slogan atıyor. Ama sesi her defasında boğazında düğümlenip kalıyor. İşçilerin koro halinde attığı sloganları yumruk hareketiyle tamamlıyor. Soruyorum. Duyma sorunu olduğunu, dolayısıyla konuşamadığını, sloganlara da böyle katıldığını anlatıyor arkadaşlar.

Grevler, direnişler işçilerin okuludur. Ve uzun süren hak mücadelesinde, bağrından kendi kahramanlarını çıkarır işçiler. Sefer işte onlardan biri.

Bu haftaki köşe yazısını mutlaka ona ayırmalıyım, dedim. Esenyalı Kadın Dayanışma Derneğinin yardımıyla Sefer’i buldum. Annesi Emine Kapusuz da yanında. Emine ana sağ olsun, hem “tercümanlığımızı” yaptı hem de göçle başlayıp ETF direnişiyle süren hayat hikayesini anlattı.

Samsun’un Yakakent ilçesine bağlı bir köyde başlıyor hikaye. Bir çift inek, birkaç koyun ve doğup büyüyen her bir çocukla birlikte ağırlaşan yoksulluk yükü. Ve olmadık yerde, olmadık bir zamanda ateşlenen çocuk, minik Sefer. “Köy yeriydi, ayıptı o vakitler, büyüklerin yanında diyemedim” diye anlatıyor Emine ana, köy kadınının çaresizliğini. Ölümden dönmüş Sefer, geride duyma konuşma yetisini kaybederek.

Emine ana bunları anlatırken kimi zaman kafasıyla onaylıyor Sefer. Dudak ve mimik hareketlerinden anlatılanı okuyor.

1983 doğumlu Sefer. Ailesi okutamamış. Engelli çocuğa kör, sağır, dilsiz kalmış devlet. Kısa süreliğine, en azından okuma öğrensin diye, özel bir kuruma vermişler. Devamı da gelmemiş zaten. Malum yokluk. Ve yıl 2000, burjuvaların “milenyum çağı”na dair şatafatlı ilanı. Oysa Kapusuz ailesi için o yıl İstanbul’a göçün adı. “Nasıl okuyacak çocuklar köy yerinde? Yokluk var, kıtlık var. Mecburen geldik buraya, Tuzla Aydıntepe’ye. Ben burada iki kızımı okuttum. Biri uluslararası ilişkiler bitirdi, diğeri mühendislik.” Emine ananın sözünü ettiği yeni yerleşim yeri Anadolu göçünün gelip buluştuğu yoksullar semti. Karadeniz’den Doğu Anadolu’dan İç Anadolu’dan kopup gelenlerin kozmopolit emekçi mahallesi, Aydıntepe. Patronların ucuz emek deposu aynı zamanda.

İstanbul’a göçün dördüncü yılında Sefer işe başlamış. ETF Tekstil fabrikasına girişi ise 2011 yılında. Sefer’in işçilik hayatı, kapitalist düzenin ne denli vahşi bir sistem olduğunu gösteriyor. Öyle ki 2004’ten 2011’e kadar farklı iş yerlerinde çalışmasına rağmen bir tek gün sigortası yatırılmamış. Daha doğrusu çalınmış. Tekstil patronları birbirlerinin peşi sıra ve sistematik olarak engelli genç işçinin sigorta hakkını cebe atmışlar.

ETF Tekstil’de işe başladıktan sonra göze girmiş Sefer. “Makinecidir oğlum. Overlok, düz, çift iğne hiç fark etmez, her makineyi kullanır. Çok çalışkandır” diyor Emine ana. Talihsizlik bu ya, 2013’ü 2014’e bağlayan aylarda kanser hastalığına yakalanır Sefer! Neyse ki yayılmadan yenerler illeti. Kontroller hâlâ devam ediyor. Burjuvazinin yüzü paraya sıcak, işçiye soğuk! İşçi engelli ve üstüne kanser tedavisi görmüş olsa dahi durum değişmiyor. Çünkü 300 işçiyle birlikte kapı önüne konanlar arasında Sefer Kapusuz’un da adı var.

Malum bu ara “Mala çökme” sözü moda. Çete-mafya-devlet ilişkilerinde insanların malına, mülküne, hakkına nasıl çöküldüğünü anlatıyor. Bir de işçinin emeğine, alın terine, Sefer gibi 12 yıllık kazanılmış haklarına çöken bir sistem var. İşçilerin alacağı şirketlerden, tefecilerden, bankalardan sonra geliyor bu sistemde. Patronlar işçi haklarını yok sayan antidemokratik iş yasalarına güveniyorlar. ETF fabrikasının önünde bugün 47’inci günü dolmakta olan işçi direnişi bu yüzden.  

Peki, Sefer’in ve işçilerin ne kadar alacağı var? İşçiler ne istiyor, patron ne öneriyor?

Emine ana avukatla konuştuğunu, alacaklarının patronların teklifinden çok olduğunu söylüyor. “Hiç bırakmadım çocuğumu. Hakkını alana kadar da bırakmayacağım, hep yanında olacağım. Sadece oğlum değil ETF’te çalışan bütün işçiler hakkını alsın. Sanem Hanım (patron) sadaka istemiyoruz, hakkımı istiyoruz, herkes hakkını istiyor” diye de ekliyor.

İşçi avukatlarından Orhan Atan’ı arıyorum. Verdiği bilgi şu şekilde: “İşverenin alacaklara dair iki önerisi var. Biri ekimde başlıyor ve 6 taksit sürüyor. Diğer teklif de aralıkta başlıyor, o da 12 taksit. Ekimde ve 6 taksit olursa işçi alacağının yüzde 70’ini vereceklerini iddia ediyorlar. Ama bizim hesabımıza göre verdikleri sadece alacağın yüzde 50’si. Aralık ayı teklifine de alacağın yüzde 100’ü diyorlar. Ama o da aslında yüzde 60, yüzde 65’e denk geliyor. İşveren tarafı 2021’deki iki ikramiyeyi yok sayıyor. Kıdem tazminatlarında yol, yemek, yakacak, çocuk parası gibi kalemleri de yok sayıyor. Yani bu durumda işçiler, alacaklarının yüzde 40’ından vazgeçmiş olacak. Yetmiyor 2022 temmuz ayı maaşı, yıllık izinler dahi taksitlere bölünüyor.”

Bir işçi değil, 300 işçinin alacağı sözü edilen. Hızlı zenginleşme “akılla” “yetenekle” değil sadece, işçilerin sırtından işte böyle sağlanıyor.

Annesi, Sefer’in direniş sırasında gerilim yaşadığı anlara çok sinirleniyor: “Orada işçi kadınlardan biri hamileydi. Kadınlara biber gazı attılar. Erkekleri betonlarda sürüdüler, ezdiler. Bir işçi çatıya çıktı, Sefer sinir krizi geçirdi o yüzden, bayıldı oğlum. Bunlarda hiç vicdan yok mu? Ama sonuna kadar yanındayım Sefer’in.”

Bir de Tuzla’nın AKP’li belediye başkanına dedikleri var annenin: “Belediye başkanını tanıyorum. Bir gün Aydıntepe’de, yolda tesadüfen gördüm. Biz ailece hep Ak Parti’ye oy verdik. Başkan az zamanın var mı, diyeceklerim var, dedim. Bir fabrika var burada adı ETF, işçiler orada, oğlum orada, dedim. Bana her gün işçilere yemek yolladığını söyledi. Yemek göndermekle olmuyor, bir yanlarına gidin, dedim. Hâlâ gitmedi. Söz verdi ama gitmedi. Çünkü fabrikanın sahibi bir patron!”

Emine ana AKP’ye ağır beddua ederek (Onu buraya yazmayayım), “Bundan sonra AKP’ye oy moy yok. Siz ne diyorsanız oraya gelelim. Çünkü yanımızda hep siz varsınız” dedi son olarak.

Ana oğul, sınıf mücadelesinde mayalanan bir direnişin öyküsü onlarınki. Birleşik emek cephesi işte bu hikayelerin toplamı olarak tabandan yeşerecek. Emek ve özgürlük yolunun zemin taşları tam da bu işçi hikayelerinin içinde döşenecek. Direnen işçilere ve işçi sınıfı devrimcilerine selam olsun.

Sefer kazanmalı, Emine ana kazanmalı, ETF işçileri kazanmalı, halk kazanmalı. Dayanışmayı büyütelim.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa