8 Eylül 2022

Şili’de yeni anayasanın reddi

Şili’de bir yılı aşkın bir süredir devam eden yeni Anayasa yazım süreci geçtiğimiz pazar yüzde 86’lık rekor bir katılım ve yüzde 62’lik bir hayır oyu ile "şimdilik" sona ermiş oldu. Böylece Pinochet rejiminin otoriter Anayasası yerine daha eşitlikçi, feminist, çevreci bir devlet tanımı yapan, suyu, kamusal eğitimi, kamusal sağlık hizmetlerini bir hak olarak tanımlayan yeni Anayasa güçlü bir biçimde reddedilmiş bulunuyor. Yeni Anayasa’nın güçlü bir biçimde reddedilmiş olması, Şili’deki sağ ve aşırı sağ için büyük bir zafer, hem Şili hem de bölge için bir dönüm noktası şeklinde algılanıyor. Peki yeni Anayasa’nın bu kadar güçlü bir biçimde reddedilmesine yol açan etkenler neler olabilir?

1- Anayasa’ya yazım sürecinin başından itibaren, sağ ve aşırı sağ partiler ve büyük medya kuruluşları güvenlik ve kaos gibi konuları yeni Anayasa tartışmasının merkezine oturtmayı başarabildiler. Şili’nin güneyinde, Araucanía bölgesinde Mapuche yerli toplulukları ile buralarda yerleşimci konumunda bulunan büyük toprak sahipleri arasındaki çatışmalar ve Şili’nin kuzeyinde yer alan bölgelerde özellikle Venezuelalı göçmenler ile ortaya çıkan polisiye sorunlar da sağın bu kampanyasına önemli ölçüde destek oldu. Su hakkı, barınma hakkı, kamusal hizmetler, çevrecilik, toplumsal cinsiyet alanında tam eşitlik, engelli hakları gibi sosyal konulara dair Anayasa’da yer alan ilerici düzenlemeler güvenlik meselesinin öne çıkması ile ikincil planda kaldılar ve tartışılamadılar. Yerli halkların politik ve kültürel haklarının Anayasa’da geniş bir biçimde yer alması, toplumda ülkenin üniter yapısının bozulacağı, aşırı bürokrasi ve çoklu yasal düzenlemelerin ortaya çıkacağı şeklinde yorumlandı.

2- Özellikle merkez sol, "radikal" bir yeni Anayasa yerine Anayasa’da reformlar yapılmasının daha uygun olduğu fikrinin öne çıkmasında kilit rol oynadı. Bu argümana göre her ne kadar Pinochet Anayasası’nın değişmesi gerektiği bir gerçekse de Yeni Anayasa’nın büyük bir belirsizlik dönemini beraberinde getireceği, bu bağlamda da Kongre vasıtasıyla reform edilmesinin daha doğru bir yöntem olduğu düşüncesi böylece toplumun geniş kesimlerinde yaygınlık kazanır hale geldi.

3- Anayasa’nın hazırlanması ile görevli olan Kurucu Meclisin işleyişindeki bazı aksaklıklar, ellerindeki büyük medya gücü ile manipülasyon ve yalan haber üretme ve gündemi belirleme kapasitesine sahip sağ ve aşırı-sağ için bir nimet haline geldi. Yalan bir biçimde kanser olduğunu iddia eden bir meclis üyesinden, online olarak katıldığı oylamada duş alırken oy kullanan üyeye, Pikachu kıyafeti ile ya da gitarı ile konuşma yapan üyelere, üyelerin çalışmalarında harcadıkları paralara kadar, yaşanan birçok olay, kurucu meclise olan güveni önemli ölçüde etkiledi. Meclis çalışmalarının ilk gününden itibaren bu çalışmaları itibarsızlaştırmak ve kaotik göstermek için uğraşan medya grupları bu tarz olayları kullanmakta gecikmedi.

4- Bir başka önemli sorun ise solun bölünmüşlüğü ile yaşandı. Hükümeti oluşturan farklı sol ve ilerici partilerin Anayasa yazım sürecinde ve sonrasında ortak bir biçimde hareket etmemeleri ancak buna karşılık sağ ve aşırı sağın bir blok halinde strateji belirlemeleri yeni Anayasa’nın reddinde önemli bir rol oynamış görünüyor.

5- Hiç şüphesiz, yüzde 13’ü geçen enflasyonun ve pandeminin yarattığı sorunların Boric Hükümetinin hanesine ve bir başka deyişle kabul kampanyasına yansıtılması da sonuçları etkileyen bir başka unsur. Hem Bachelet hem de Piñera’nın kaybettikleri seçimler göz önünde bulundurulduğunda, iktidardaki partilerin girdikleri seçimlerde önemli ölçüde cezalandırıldıkları gibi bir örüntü ile karşılaşılabilir.

6- Belki de unutulmaması gereken diğer bir husus, bu referandumda oy kullanmanın zorunlu hale getirilmiş olması. Uzun zamandır uygulanmayan, oy kullanmama cezası, referanduma katılımın rekor seviyelere ulaşmasını beraberinde getirirken, Anayasa yazım sürecini tam olarak takip etmeyen, ancak medya organları ve sosyal medya üzerinden devamlı olarak olumsuz haberlere maruz kalan kararsız kesimlerin son tahlilde risksiz olan seçimi yani yeni Anayasa’yı reddetme yolunu seçmelerine yol açmış gözüküyor. Boric’in başkanlık seçimlerinin ikinci turunda ezici bir çoğunlukla kazandığı bölge ve mahallelerde bile yeni Anayasa’nın reddedilmiş olmasını bu durum biraz daha aydınlatır gibi. Zaten tüm ülkede solun kaleleri dahil kabulün üstün çıktığı seçim bölge sayısı bir elin parmaklarını aşmıyor.

Her halükârda Şili’de siyasal sistemin değiştirilebilmesi için önemli bir fırsat kaçırılmış bulunuyor. Devletin ekonomiye müdahalesini yasal olarak sınırlayan, sosyal hizmetlerin piyasalaşmasını güvence altına alan, yerli halkların varlıklarını tanımayan eski Anayasa ile ülkenin ilerici bir hükümet ile bile yol katetmesi mümkün değil. Yüzde 62’lik bir oran ile önemli bir momentum ve güven kazanmış bulunan aşırı-sağın bundan sonraki reform sürecinde eli daha güçlü olacağından, hükümetin bundan sonraki anayasal süreci çok dikkatli bir biçimde yürütmesi gerekiyor. Çünkü yeniden başlayan bu süreç belki de yeni ve daha eşitlikçi bir anayasa için ülkenin son şansı olacak. Eğer reddin bu kategorik zaferinde tüm suç sağ ve aşırı-sağın süreç boyunca yarattığı korku ve manipülasyon ortamına yıkılır ve sağlıklı bir öz eleştiri ortamı oluşturulamazsa maalesef bu şansın da kaçırılması uzak bir ihtimal olmayacaktır. Bu bağlamda da hükümetin iki büyük düğümü çözmesi gerekiyor; sorunun siyasal sistem sorunu olduğunu ve parça parça reformlar ile aşılamayacağı gerçeğini kabul ettirmek ve ülke siyasal gündeminin tamamen yeni Anayasa -ne kadar hayati olursa olsun- konusu ile işgal edilmesini engellemek.

İLGİLİ HABERLER

Evrensel'i Takip Et