09 Eylül 2022 04:50

AB-Rusya gaz savaşları

Kuzey Akım 1, doğal gaz

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Avrupa ile Rusya arasında “gaz savaşı” her geçen gün biraz daha alevleniyor.

Rusya’nın, Almanya’ya doğrudan doğal gaz nakli sağlayan Kuzey Akımı 1 (Nordstaem 1) boru hattının vanasını kapatmasının üzerinden bir hafta geçti. Rus tekeli Gazprom, vananın “sızıntı” gerekçesiyle kapatıldığını açıklasa da “büyük fotoğrafa” bakıldığında çok daha derin hesapların yapıldığı görülüyor.

Putin’in Kuzey Akımı 1’in vanasını kapatmasının bir kaç boyutu var.

Bunlardan birincisi, milyarlarca avroya mal olan ve yapımı bu yılın başında tamamlanan Kuzey Akımı 2’nin devreye girmesi için baskı yapmak. Kuzey Akımı 1’e paralel inşa edilen, 1230 km uzunluğundaki hattan bugüne kadar bir tek damla doğal gaz Almanya’ya ulaşabilmiş değil. Bütün Avrupa’nın ihtiyaç duyduğu doğal gazın taşınması için inşa edilen bu hat, Ukrayna’daki savaş nedeniyle vanası açılmadığı için şimdilik ölü bir yatırım olarak Rusya ile Almanya arasında duruyor. 

Kuzey Akımı 1’deki “sızıntı”nın uzun sürmesi durumunda, Kuzey Akımı 2’nin açılmasını isteyenlerin sesi yükselmeye başlayabilir. Nitekim yaptırımlara rağmen kimse Rusya’dan doğal gaz alınmasına karşı değil. Bu durumda kışın bastırmasıyla Kuzey Akımı 1’den alınan gazın teknik olarak Kuzey Akımı 2’den alınması gerektiğini Putin de dayatabilir. Böylece, Kuzey Akımı 2’ye karşı kurulan geniş cephe geriletilebilir. Bu, elbette yıllardır Kuzey Akımı 2’nin açılmasına karşı çıkanlar için ağır bir siyasi yenilgi olur.

İkincisi, AB ekonomisini sarsma ve “soğuk kış” tehlikesinin ciddi bir durum olduğunu gösterme. Bugüne kadar AB tarafından alınan yaptırımların Rus ekonomisinin bazı sektörlerini zorda bıraktığı bizzat Putin tarafından Pasifik yakasındaki Vladivostok’daki ekonomi forumunda açıklandı. Ancak, bu etkinin henüz Rus ekonomisini çökertmediği, ülke içinde biriken tepkilerin “rejim değişikliğine” yol açmaya yetmeyeceği de ortada.

AB ve ABD’nin 2014’te Kırım’ın işgalinden sonra aşamalı olarak devreye koyduğu bütün yaptırımların arkasında Putin’i güçten düşürerek, “rejim değişikliği”ni tetiklemek hedefi var. Şimdi, Putin Kuzey Akımı 1’in vanasını kapatarak, Avrupa halkları arasında “soğuk kış” endişesi taşıyanları harekete geçirip, Avrupa’da “siyasi istikrarsızlık” yaratmak için bir hamle yapmış görünüyor. Rusya’yı açık ya da üstü kapalı savunan aşırı sağcı-milliyetçi gruplar bu stratejinin önemli dayanakları olarak görülebilir. Bu ay içinde İtalya’da yapılacak erken seçimler bu açıdan önemli olacak. Anketler, Rusya ile yakın ilişkiyi savunan aşırı sağcı partiyi önde gösteriyor.

Üçüncüsü ve belki de en önemlisi AB’nin gaz fiyatlarını belirlemesine karşı ciddi bir hamle yapmak. Bu adımın, AB’nin Rusya’dan alınacak doğal gaz için bir üst sınır belirleme önerisinin arifesine denk gelmesi ayrıca önemli.

AB Komisyonu tarafından hazırlanan ve bugün AB enerji bakanları toplantısında ele alınması beklenen beş maddelik belgede, konulacak tavan fiyatla Rus doğal gazının fiyatının Moskova’da değil Brüksel’de belirleneceği mesajı veriliyor. Bu durum, halen Rusya’dan doğal gaz alan bazı Avrupa ülkelerini de zorda bırakacak gibi görünüyor. Bu nedenle kolay bir uzlaşmanın olması beklenmiyor. AB Komisyonu da Putin’in buna karşı sert tepki vermesinden çekiniyor.

Öyle görünüyor ki; Rusya ile AB arasında “gaz savaşı” kışa doğru sertleşerek devam edecek. Zira, AB’de Rusya’nın Ukrayna savaşını doğal gaz satışıyla finanse ettiği, bu finans kaynağının kesilmesi için Avrupa’nın gerektiğinde soğuktan donabileceği, sermaye politikacıları ve basını tarafından propaganda ediliyor. Donacak olan ise sermaye sahipleri, zenginler değil, sıradan emekçiler olacak. Özellikle de fahiş doğal gaz faturalarını ödeyecek durumda olamayan yoksullar.

“Gaz savaşları” sadece mutfak ya da oturma odalarını etkilemeyecek, asıl olarak da ekonomiyi vuracak. Almanya gibi, satın aldığı doğal gazın yüzde 40’ından fazlasını sanayide kullanan bir ülkede, gaz vanalarının açılmaması ya da ihtiyaç duyulan gazın bulunmaması üretim çarklarının durması, iflaslar, işten atmalar, işsizlik ve yoksulluk demektir. Önceki gün Handelsblatt gazetesinde yer alan haberde, “Kriz Almanya’da ekonominin yapısını değiştirebilir. Kimya endüstrisinde yılbaşından bu yana üretim yüzde 10 azaldı. Ağustosta geçen yılın aynı ayına göre iflaslar yüzde 26 arttı. Bankalar kurumsal krediler için teminat artıyor” (07.09.2022) deniliyor.

Gelişmeler, Rusya’ya yaptırımların hızla bir bumerang gibi dönüp Avrupa ekonomisini vurmaya başladığını gösteriyor. Bundan en çok mutlu olan ise sıvılaştırılmış kaya gazını Avrupa’ya satmaya başlayan ABD, Katar, Norveç gibi doğal gaz zengini ülkeler... Keza, elindeki doğal gazı satmak için pazar arayan Rusya için, Çin, Hindistan, Türkiye gibi ülkeler yeni gelir kapıları olacak. Söz konusu ülkeler ucuza doğal gaz almaları durumunda süreçten kârlı çıkacaklar arasında görünüyorlar.

Ne zamana kadar süreceği ve nereye varacağı bugünden kestirilemeyen “gaz savaşları”nda da kaybedenler ve kazananlar olacak. Avrupa halklarının kaybedenler kategorisinde ilk sırada olduğu ise bugünden söylenebilir. Bu nedenle Prag, Berlin, Leipzig’den yükselen “Kalorifer, ekmek, barış” önümüzdeki kış Avrupa sokaklarının en önemli sloganı olabilir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa