Bakanlık tartışmasının gösterdikleri!
TBMM | Fotoğraf: Besti Karalar / DHA
CHP’li Gürsel Tekin’in “HDP’ye bakanlık verilebilir” sözleriyle başlayan tartışma, seçim süreci ve sonrasına dair siyasi saflaşmanın bugünden daha görünür olmasını sağladı.
Burjuva muhalefeti oluşturan 6’lı masanın en büyük iki partisi (CHP ve İP) arasındaki tartışma, Erdoğan iktidarına arayıp da bulamadığı fırsatı sundu. İktidar ve medyadaki sözcüleri, bu tartışmayı burjuva muhalefetin de zayıf karnı olan Kürt sorunu üzerinden muhalefeti bölmeye yönelik bir siyasi operasyona dönüştürmeye çalışıyor.
Öte yandan burjuva muhalefetin sınırlarını da gösteren bu tartışma, ülkedeki emek ve demokrasi güçlerinin nerede durması ve nasıl bir siyasi tutum alması gerektiği konusunda da öğretici oldu. Tıpkı 2015 7 Haziran seçimleri sonrasında Meclisteki çoğunluğu kaybeden AKP-Erdoğan’ın ülkeyi savaş ve kaos ortamında yeni bir seçime götürmek üzere oluşturdukları “seçim hükümeti”ne bakanlık verme tartışması gibi…
Hatırlanırsa ülkeyi 1 Kasım 2015’te tekrar seçime götürme kararını veren Erdoğan, devreye soktuğu ‘savaş ve kaos planı’nın örtüsü olmak üzere anayasaya göre Meclisteki bütün partilerin katılımıyla bir “seçim hükümeti” kurulmasını istemişti. HDP’ye 3 bakanlık düşmüş; HDP-EMEP ittifakıyla HDP listesinden milletvekili olan Levent Tüzel, “Halklara karşı savaş ve emekçilere karşı saldırı hükümetinde yer alınamayacağı”nı söyleyerek bakanlığı reddetmişti. Bakanlık vermenin demokrasi mücadelesine katkı sağlayacağı beklentisiyle HDP, iki ismi (Ali Haydar Konca ve Müslüm Doğan) bu hükümete bakan olarak vermiş; ancak o dönem sokağa çıkma yasaklarının uygulandığı Kürt kentlerine girişleri bile engellenen Konca ve Doğan, daha bir ayları bile dolmadan Tüzel’le aynı gerekçelerle bakanlıktan istifa etmişlerdi.
Gerici hükümetlere bakanlık vererek halkların ve emekçilerin lehine sonuç almanın olanaklı olmadığı görülmüştü.
Bugün Anayasa’ya göre kurulmuş ve Meclisin üçüncü büyük partisi konumunda bulunan HDP’nin meşruluğu üzerinden bir tartışma yürütmek, burjuva demokrasisinin ABC’si olan “seçme ve seçilme hakkı” karşısında kayyumcu tek adam iktidarı ile aynı politik çizgide olmak anlamına geliyor.
CHP Lideri Kılıçdaroğlu Kürt sorununu Mecliste çözeceklerini ve bu konuda HDP’nin önemli bir rol üstleneceğini söylemişti. Açıktır ki, Kılıçdaroğlu’nun en büyük ortağı İP’in HDP’yi meşru bile görmediği koşullarda bu vaadin gerçekleşmesi olanaklı değildir. Bu bakımdan HDP’ye bakanlık verme tartışması, burjuva muhalefetin Kürt sorunu ve demokratikleşme başta olmak üzere ülkedeki sorunları çözme konusundaki sınırlarının görülmesini sağlaması bakımından hayırlı olmuştur. Dolayısıyla son tartışma, ülkeyi eski sisteme götürmeyi amaçlayan restorasyoncu bir program etrafında uzlaşan burjuva muhalefetin bunun ötesinde en temel sorunların çözümü konusunda bile uzlaşamamış olduğunu ortaya koydu.
Erdoğan’ın güç kaybını durdurmak ve iç siyaseti dizayn etmek amacıyla Suriye Kürtlerine yönelik operasyon peşinde koştuğu biliniyor. İşte burjuva muhalefet içindeki HDP tartışması, Erdoğan iktidarına Suriye Kürtlerine operasyon üzerinden yapmak istediğine benzer bir şekilde üzerinde tepinebileceği bir alan açtı. İktidar ve medyadaki sözcüleri, bu tartışmayı kışkırtarak Kürtlerin belli kesimlerinde (özellikle muhafazakar Kürtlerde) güvensizlik yaratmaya ve ülkede demokratik bir değişim olacağı yönündeki umut ve beklentileri ortadan kaldırmaya çalışıyor. Öte yandan bu tartışma burjuva muhalefetin kendi içinde de güvensizlik yaratarak iktidarın elini güçlendiriyor.
Peki, bu tartışmalar ülkedeki emek ve demokrasi güçleri bakımından hangi sonuçları ortaya çıkarıyor?
Burjuva muhalefetin sınırlarını ve ülkedeki sorunları çözme kapasitesini gösteren bu tartışma, emek ve demokrasi güçlerinin neden beklentiye girmek yerine kendi halkçı seçeneklerini oluşturup yakıcı talepleri etrafında seçimlerle sınırlanamayacak bir mücadele sürdürmeleri gerektiğini daha anlaşılır hale getiriyor.
İkinci olarak; İP’in MHP’nin muhalefetteki muadili olması ve burjuva muhalefetin sınırlılıkları, tek adam iktidarının yıkılmasının demokrasi mücadelesinin öncelikli bir talebi olması gerçeğini ortadan kaldırmıyor. Çünkü ülkedeki emek ve demokrasi güçlerinin seçimlerde tek adam iktidarının yenilgiye uğratılmasını sağlayacak bir taktik tutum almasını zorunlu kılan şey, burjuva muhalefetle ilgili beklentiler değildir. Aksine, burjuva muhalefetin işçi sınıfı ve halkların acil sorunlarını çözmeyeceğini bilerek ama baskıcı-yasakçı tek adam iktidarının yıkılmasının ülkedeki emek ve demokrasi mücadelesinin ilerletilmesi için sağlayacağı olanakları görerek böylesi bir tutum alınmalıdır. Böylesi bir tutum, iktidar ve burjuva muhalefetin etkisi altındaki emekçi halk kesimlerinin de kendi çıkarlarının nereden geçtiğini ve kendi talepleri için nasıl bir seçenek etrafında birleşmeleri gerektiğini görmelerini kolaylaştıracaktır.
Üçüncü olarak, işçi sınıfı ve halklara karşı topyekün bir saldırı sürdüren iktidarın alternatifi olarak karşımıza çıkan burjuva muhalefetin HDP’nin meşruluğunu dahi içselleştirmemiş olması, ülkedeki siyasi tabloyu da özetliyor. Bu siyasi tablo, sosyalistlerin neden kendinden menkul bir muhalefet odağı olarak durmak yerine bu burjuva seçenekler karşısında bütün emek ve demokrasi güçlerini birleştirecek halkçı bir seçeneğin yaratılması için çalışması gerektiğini de açıklıyor. Çünkü sosyalizm mücadelesinin de olanaklarını büyütmek, öncelikle böylesi bir seçenek etrafında acil demokratik ve insanca yaşam taleplerinin kazanılması için mücadeleden geçiyor. Bu nedenle iktidar ve burjuva muhalefetin HDP’nin meşruluğunu dahi tartıştığı bir ortamda ‘Sosyalist Güç Birliği’ni oluşturan partilerin ‘Emek ve Özgürlük İttifakı’nı “HDP gölgesi” ile açıklaması da manidardır!
Sonuç olarak; bakanlık tartışması işçi sınıfı ve halkların neden acil ekonomik, sosyal ve siyasal talepleri etrafında bir araya gelip kendi seçeneklerini oluşturmaları gerektiğini daha anlaşılır kılmakla kalmıyor; bu seçenek etrafında en geniş birliği sağlamadan yarının kazanılamayacağını da ortaya koyuyor.
- Ankara'da Rojava pazarlığı 13 Aralık 2024 10:10
- Esad rejimi sonrası Suriye ve Ortadoğu’yu ne bekliyor? 10 Aralık 2024 05:30
- Adı konulmamış ‘süreç’te Rojava çıkmazı! 06 Aralık 2024 06:45
- Cihatçı saldırının yol işaretleri ve Halep'te kesişen yollar 03 Aralık 2024 06:55
- HTŞ’nin Halep saldırısının arkasındaki güçler ve hesaplar 30 Kasım 2024 06:50
- Bahçeli neden ısrarla Öcalan’ı işaret ediyor? 29 Kasım 2024 06:20
- Selefi Ebu Hanzala in, demokrasi ve laiklik out! 26 Kasım 2024 06:45
- ‘İşgalci ülke’ açıklaması ve Erdoğan iktidarının Suriye’de alarm veren politikası 19 Kasım 2024 05:00
- Trump'ın Ortadoğu'su ve Erdoğan'ın Kürt sorunu 12 Kasım 2024 04:45
- Devlet ‘yeni sürece’ kayyım atadı! 05 Kasım 2024 05:04
- Yeni ‘süreç’: Demokratik siyasete kurt kapanı 01 Kasım 2024 05:03
- Putin’e ‘Esad’ ricası ve Kürt sorununun çözümü 29 Ekim 2024 12:34