Kişilik bölünmesi
Arthur Rambo filminden bir sahne
2008’de “Entre les murs” (Sınıf) ile Cannes’da Altın Palmiye kazanan Laurent Cantet, son filmi “Arthur Rambo”da yalnızca karakterini değil, temasını da güncel politik atmosferin gergin sularında dolandırıyor.
Filmlerinde ağırlıklı olarak Fransa’da ırklar, kültürler ve kuşaklar arası gerilimler kadar, bir arada olma ihtimallerine de odaklanan Cannet, bu kez bir ‘çağ yangını’na da el atıyor adeta. Genç yaşta yeteneklerini göstermeye başarmış ve şöhreti yakalamış Karim D’nin birkaç gününe götürüyor bizi film. Karim, bir yandan videolarıyla ünlü olmuş, ardından yazdığı kitap ile adından söz ettirmeye başlamış genç Cezayir asıllı bir Fransız. Kendisi ve çevresiyle büyük ilgi gören kitabının lansman partisinin olduğu gün tanışıyoruz.
Önce bir televizyon programına katılıyor, ardından yayınevinin partisine gidiyor. Bütün gözler üzerinde, herkes onunla yakın olmak istiyor. Kitabının film hakları hemen satılıyor, hatta onun yönetmesi isteniyor. Sonra birden sosyal medya linci başlıyor ona karşı. Nasıl olduğunu, kimin ortaya çıkardığını bilmediğimiz bir biçimde Karim’in Arthur Rambo mahlaslı Twitter hesabını yönettiği iddia ediliyor. Bu hesap, Yahudilere, kadınlara, eşcinsellere yönelik nefret dolu içerikler üretiyor. Aslında bizim Karim’le tanışmamızdan hayli zaman önce bu hesabı kapatıyor genç adam. 16 yaşında açtığı ve belli ki öfkesini kusmak için o twitleri yazdığı hesaba ilgi arttıkça bunun şehvetine kapılıp daha da ağır içeriklere yönelmiş Arthur Rambo. Karim, eşine, dostuna, ailesine attığı o twitlere inanmadığını, onları gençliğin heyecanı ve ilgi görmenin şehvetiyle attığını söylese de ok yaydan çıkıyor tabii ki.
Laurent Cantet, karakterinin gerçekte kim olduğuna dair açık bir göstergede bulunmuyor. Bu bakımdan film birçok okumaya müsait hale geliyor. Karim’in ‘normal’ hayatında mı inanmadığı şeyleri söyleyip, yaptığı; yoksa Arthur Rambo olarak mı vakti zamanında ilgi için nefret kustuğu bir muamma olarak kalıyor. Seyirci olarak biz, Arthur Rambo zamanlarını görmesek de, yeni halinde kendisine yönelik ilgiden hayli mutlu olduğu anlaşılıyor. Cannet, bir kırılma daha inşa ediyor. Arthur Rambo’nun söyleminin Paris banliyölerine sıkışıp kalmış Afrikalı çocukların da öfkesini dile getirdiğini anlıyoruz bu noktada. Artık çocukların buna gerçekten inanıp inanmadıklarının bir anlamı kalmıyor. Film bir bakıma içten içe kaynayan kazanı da gösteriyor bizlere.
Meselenin Fransa’da nasıl tartışıldığına bakma fırsatı bulamadım ama Cannet’nin seçtiği tema ve karakterin sıkıntılı yönleri de var. Çok dikkat edildiği ve titizlenildiği belli olsa da, böylesi bir karakter için ‘Magripli’ bir genci seçmek riskli. ‘Beyaz adam’ın Avrupa’da yükselen ırkçılığı (Bu paket kadın ve eşcinsel düşmanlığıyla birlikte geliyor) dururken, mağdur olanın öfkesinin ırkçı yansımalarını anlatmayı tercih etmek hayli riskli. Cannet karakterini yargılamıyor ama en nihayetinde ‘Ciddiyetle dile getirilmemiş’ olsa da ırkçı öfkenin Kuzey Afrikalılar arasında da gayet güçlü olduğunu söylüyor film. Bu böyle olabilir ama bu kavruk çocuklara yönelmiş ırkçılığı pek göremiyoruz.
Kuşkusuz film, yerel dinamiklere sahip birileri tarafından çok daha farklı değerlendirilecektir. Ama Fransa dışında yukarıda sıraladığım sorular ve kaygıların gündeme geleceğini düşünüyorum.
- Zamanı eğip bükmenin şehveti 21 Aralık 2024 04:15
- Uçucu bir peri masalı 02 Kasım 2024 04:15
- Altın Koza ve kronik festival problemleri 05 Ekim 2024 04:30
- Dibini görmeyen... 31 Ağustos 2024 04:25
- Silahlı kuvvetler sermayeye hükmetmeye yelteniyor! 10 Ağustos 2024 04:50
- ‘The Boys’ evreni nasıl kuruldu? 03 Ağustos 2024 04:15
- Roma’nın gurbet kuşları! 27 Temmuz 2024 04:25
- En güzeli uzaktan sevmek belki… 20 Temmuz 2024 04:42
- Analardır, adam eden adamı! 13 Temmuz 2024 04:40
- Amerika kimin rüyası? 06 Temmuz 2024 04:46
- Türkiye’nin film festivali rejimi 11 Mayıs 2024 04:15
- Müslüm’ün yapımcısından: Amy Winehouse! 04 Mayıs 2024 04:37