Kürt oylarından ötesi…
Fotoğraf: MA
CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin’in, konuk olduğu bir programda söylediği iktidar olduklarında HDP’ye bakanlık verip vermeyeceklerine ilişkin bir soruya verdiği cevap geçtiğimiz haftanın gündemine oturdu. Tekin’in “Elbette HDP’ye bakanlık verilebilir, her partiye verilebilir” sözleri sonrasında, baştan beri HDP’nin altılı masanın gizli bileşeni olduğunu iddia eden Cumhur İttifakı temsilcileri haklı çıktıklarını iddia etti. İyi Parti kurmayları, başta Akşener olmak üzere, Cumhur İttifakına yakın bir dil tutturarak HDP ile aynı masada olmayacaklarını belirtti.
2023 seçimleri yaklaşırken kamuoyu yoklamalarında ortaya çıkan yakın oy oranları, bir yandan din eksenli kutuplaştırma çabalarına, diğer yandan Kürt meselesi ve özellikle HDP’nin ‘Şeytanlaştırılması’ üzerinden yapılan hesaplara ivme kazandırmış görünüyor. Özellikle HDP’yi altılı masanın gizli ortağı gibi göstererek İYİ Parti tabanını çözmek ve CHP’yi sıkıştırmak arzu edilmekte. Konu hafta boyunca çeşitli mecralarda kimin kime tuzak kurmuş olabileceği, altılı masanın geleceği, İYİ Partinin Cumhur İttifakı üyeleriyle doku benzerliği ve CHP’yi sollama ihtimali üzerinden tartışıldı. Kullanılan dil ve içeriğinin keder veren yanı Kürt halkının güncel dinamiklerine sırtını dönme halinin ve HDP’nin araçsallaştırılmış bir oy deposu gibi görülme tercihinin tartışmalara egemen olmasıydı.
Cumhur İttifakına karşı bir muhalefet hattı örme iddiasına sahip olan altılı masa üyelerinin yorumlarındaki darlık ve Kürt meselesine görece duyarlı bir kısım yorumcunun konuyu Cumhur İttifakının sınırlarını çizdiği sahada tartışması önemli bir eksiklik olarak öne çıktı. Muhalefet ve medyanın HDP’ye düşman sayılması mümkün olmayan temsilcilerinin cümlelerinde rastlanan bu kabulleniş hayli sorunluydu.
Tekin’in “Elbette HDP’ye bakanlık verilebilir, her partiye verilebilir” sözlerinden hemen sonra eklenebilecek ve konuyu çok daha sağlıklı çerçeveler içine oturtma kapasitesine sahip cümlelerin eksikliği hafta boyunca tüm yakıcılığıyla göze çarptı. Fazlasıyla teknik, HDP’nin oy potansiyeli ve Kürt halkının oyunun akış yönü ihtimallerine doğru daraltılan siyaset dilinin, meselenin çok katmanlı boyutlarını dikkate almaktan uzak olduğu görüldü. Kürt halkının ve onun temsilcilerinin her gün karşı karşıya kaldığı sistemli eziyeti görmeyen bu yaklaşım tarzı, süreci anlamlandırmakta bir kez daha eksik kaldı.
Örneğin oğlunun kemikleri bir torba içerisinde kendisine verilen Ali Rıza Arslan’ın karşı karşıya kaldığı vahşete dair iki cümle edilmedi. Mardin’in Midyat ilçesinde, ‘dur ihtarı’na uymadığı gerekçesiyle ensesinden vurularak öldürülen Adem Kara olayında, savunmanın yine bir ‘ayak kayması’ üzerinden yapılması sorgulanmadı. Dokunulmazlığı kaldırılan HDP Milletvekili Semra Güzel’e ters kelepçe takılması ve başının zorla öne eğdirilmeye çalışılmasından bahsedilmedi. 2021 yılında demans tanısı konulan ve Kocaeli Üniversitesinin “Hapishanede kalamaz” raporuna rağmen tahliye edilmeyen Aysel Tuğluk’a yönelik hukuk ve insanlık dışı tutum gündeme getirilmedi.
Oysa Gürsel Tekin’in sözleri sonrasında başlayan tartışma ortamında, bu ve buna benzer pek çok örneğin hatırlatılması, yapılan tartışmaların kısır döngüsünü kırabilir, hayata dokunmasını sağlayabilirdi.
* * *
Kürt siyaseti açısından özgün bir dönemden geçiyoruz. Kürt siyasal iradesi, Kürt halkının yaşadığı coğrafyalarda parçası/kurucusu/tanığı olduğu deneyimlerin toplamıyla değişiyor/dönüşüyor. Bu süreçte, siyasal aktörlerin içsel ve dışsal nedenlere dayalı evrimi, siyasal projelerin öncelik sıralarındaki radikal değişiklikler Kürtlerin siyasal algısını belirleyen dinamiklerde önemli dönüşümlere neden oluyor.
Hayli kısa bir dönemde yaşanan siyasal deneyimlerin çapı ve yoğunluğu, Kürtlere ilişkin yapılan tartışmaların boyutunu da etkiledi. Kürt halkının hem yanında hem de karşısında üretilen tartışmalarda bir ‘büyük siyaset’e odaklanma tercihi sürece rengini vermekte. Öte yandan bahsedilen kısa dönemde yaşananların Kürtleri dünya çapında dikkate alınması gereken bir aktör durumuna getirmesi, bahsi geçen eğilimi tetikleyen diğer bir faktör oldu. Bu ölçek dönüşümü ilk bakışta anlamayı kolaylaştıran, daha işlevsel ve Kürt halkının yararına gibi görünse de, beraberinde getirdiği teknik siyaset dilinin bir bedeli olduğu, ortamın zeminine şekil veren zulüm ve baskıyı gölgede bıraktığı unutulmamalıdır.
‘Ağaçlara bakarken ormanı görememek’ diye bir deyim var. Detaylarla uğraşırken bütünü gözden kaçırmanın yanlışlığı vurgulanıyor. Oysa kimi zaman tersini söylemek, ormanın da ağaçlardan oluştuğunu hatırlatmak gerekli.
Ali Rıza amcanın, Adem’in, Semra Vekilin, Aysel Başkanın ve nicesinin başına gelenlerin öne çıkarıldığı, Kürt oylarından ötesinden özenini esirgemeyen bir siyasal iletişim dili Türkiye halklarının yararına bir dönüşümü beraberinde getirebilir.
- Ahmet Özer'in tutuklanması ve Kolombiya barış sürecinden dersler 03 Kasım 2024 04:32
- Fethullah Gülen'den sonra... 27 Ekim 2024 04:02
- ‘Çözüm’ü küçük çıkarlar için heder etmek 20 Ekim 2024 04:47
- ‘İç cephe’ çağrılarını 10 Ekim 2015’te yitirdiklerimizin fotoğraflarına bakarak düşünmek 13 Ekim 2024 04:47
- İsrail devleti terörü neleri örtüyor? 06 Ekim 2024 04:32
- Sağda birlik arayışları ve Kürtler 29 Eylül 2024 04:45
- Günay Kubilay'dan "Bir Kumpas Davasının Anatomisi" 22 Eylül 2024 04:00
- Narin… 15 Eylül 2024 04:51
- Reşit Kibar "Ne" için öldürüldü? 08 Eylül 2024 04:04
- ‘Barış’ emekçinin hayatına nasıl dokunur? 01 Eylül 2024 04:10
- ‘Kolektif Şiddet Siyaseti’ 25 Ağustos 2024 05:07
- Filistin kimin ‘dava’sı? Filistin kimin ‘dava’sı olmalı? 18 Ağustos 2024 04:50