11 Eylül 2022

Türkiye’de sinemayı sinema yapanlar: Cemil Filmer (4)

Fotoğraf: Wikimedia Commons

Cemil Filmer’in yaşam öyküsü ve sinema serüveniyle ilgili yazımızı kaldığımız yerden sürdürüyoruz… İstanbul işgal edilmiştir. “İşgalci askerlerden özellikle İngiliz ve Fransızlar halka zulmediyorlardır.” Geceleri sokağa çıkmak bir mesele haline gelir.

SULTANAHMET MİTİNGİ

İstanbul’un işgaline karşı İstanbul halkı bir direniş gösterecektir, beklentiler, fısıltılar kulaktan kulağa yayılır. Bir gün bir miting yapılacağını duyuran bildiriler dağıtılır. O günden bir gün önce Fuat Bey Filmer’e “Cemil makinayı ve filmi hazır et, yarın Halide Edib Hanım yapılan mitingde konuşacak, mitinge sadece hanımlar katılacak. Sultanahmet Meydanı’na giderek bu mitingin filmini çekeceksin” der. Çok heyecanlanır Cemil Filmer. O gece uyuyamaz, akşamdan hazırlığını yapmıştır, şafakla kalkar, Sultanahmet’e gider. Bütün meydan dolmuştur, mahşeri bir kalabalık vardır: “Siyah çarşaflı kadınlar, bezden peçelerini açmışlar. Etraftaki binaların duvarlarına kırmızısı siyaha boyanmış, sadece beyaz hilali görülen matem bayrakları asılmış. Kalabalığı yara yara Camiye ulaştım ve minarelerden birine çıktım. Meydanı tamamen görüyordum.” (1)

Minare şerefesinin korkuluklarına makineyi yerleştirerek panoramik çekimi yapar ve yakından da çekmek için Halide Edib Hanım’ın konuştuğu kürsüye yanaşmaya çalışır. Meydanda büyük bir heyecan dalgası vardır, iki yüz bin kişinin uğultusu semalara yükseliyordur. Yakın çekimleri de yaptıktan sonra doğru Cemiyet merkezine gider. Gece yansına kadar uğraşarak filmi yıkar, banyo edip, basarlar. Malul Gaziler Cemiyetinin yol göstermesiyle filmi Karaköy Rıhtımı’nda bulunan bir Amerikan torpidosuna götürür, torpido kaptanına teslim eder. O günlerde Kadıköy’de Kâmil Bey isminde biri “Kuşdili Sineması”nı (Sonradan tramvay deposu olur) yaptırmıştır. Emekli on kişi bir şirket kurmuş ve bu sinemayı kiralayarak ve müdür olarak da Cevat Bey’i getirmişlerdir. Cevat Bey girişken bir adamdır ama sinemanın önemini bilse de teknik işlerinden anlamaz. Sonraları Şehzadebaşı’da Ferah Tiyatrosunun karşısında Kadri Cemali Bey ile Millî Sinemayı da açarlar.

Onun peşinden yine ortak olarak Yıldız Sinemasını, Aynalı Sinemayı üç yüz kişilik yaparak Şık Sinemasını kurarlar. Cevat Bey daha sonra İstanbul’un ünlü kumaş tüccarlarından Papayanopulos’un Beyoğlu’da sonradan İpek Sineması olan ünlü Opera Sinemasının müdürü olur.

Kuşdili Sinemasına büyük sermaye konmasına karşın altı ay hiç iş yapamazlar. Cemil Filmer ise Üsküdar Doğancılar’daki bahçe sinemasını her gece doldurmaktadır ve bu duyulur.

“Mürebbiye” filmini bitirmek üzereyken, Kuşdili Sinemasını kiralayan o beş emekli Cemiyete gelirler. Sinemanın işlemediğinden, her gece filmin koptuğundan falan bahsederek, Üsküdar Bahçe Sinemasını kimin işlettiğini sorarlar. Fuat Bey Cemil Filmer’i gösterir. Adamlar sevinirler, “Aman bizi kurtarın, hiç olmazsa geri kalan paramızı kaybetmeyelim” diyerek Cemil Bey’e iş teklif ederler. Fuat Bey “İş çok iyi aman kaçırmayalım, lâkin ne olur ne olmaz diye ben yine burada kalayım, siz Kâmil’le istifa edin, işi yürütürsek ne âlâ, yürütmezsek yine tekkeye döneriz” der.

KUŞDİLİ SİNEMASI-BÜYÜK BAŞARI

“Sinemayı harap bir halde bulduk. O zamanın en iyi makinalarından olan Gomon marka mavi boyalı bir sinema makinasını elli liraya aldık, gazetelere ilanlar verdik. Ben makina dairesinde olacağım. Kâmil kapıda bilet kesecek, Fuat Bey de gişede oturacaktı. Gecelik masrafımız on lira idi ve vergi yoktu. Salon localarla birlikte bin kişilikti. Sonunda filmi geçeceğimiz gün geldi. O akşam üzeri iskeleye inerek birer bira içip yorgunluk çıkarmayı düşünmüştük. Yaya olarak Kuşdili’ne dönüyorduk. Altıyol’a geldiğimizde uzaklardan bir uğultu, bir insan kalabalığının çıkardığı muğlak sesler duyulmaya başladı. Gittikçe sesler artıyor. Pek bir şeye yoramamıştık. Bir de bizim sinemanın görüleceği köşeyi dönünce ne görelim? Sinemanın etrafını mahşerî bir kalabalık sarmış. Fuat Bey: ‘Yahu Cemil, biz bu kalabalığı yarıp da içeri giremeyiz. Sen koş bir iki polis al gel’ dedi. Fırlayıp karakola gittim, vaziyeti anlattım, polislerle birlikte geldik. Kalabalığı yara yara zorla içeri girdik. Kısa sürede sinema hıncahınç doldu, bir aksaklık olmadan filmi gösterdik. Büyük bir hâsılat, yüz lira kazanmıştık. Koyduğumuz sermaye bir gecede çıkmıştı. Otuzar lira bölüştük. Biz böylece iki buçuk üç ay çalıştık.” (a.g.e)

EVLİLİK VE MUSTAFA KEMAL’LE TANIŞMA

Nişanlısı Sabahat Hanım’ın annesinin Akaretler’deki mütevazı evlerinde sazlı-sözlü bir düğün ile nikahlanırlar, aileyle birlikte oturmaya başlarlar. Yan binada Mustafa Kemal’in annesi oturuyordur. Mustafa Kemal’in Sabahat Hanım’ın asker olan babasıyla arkadaşlıkları vardır, bir gün Mustafa Kemal evlerine anne Bergüzar Hanım’ı ziyaret’e geldiğinde Cemil Bey de tanışır.

İşgal günlerinde sinemalar açma hayalini gerçekleştiremeyince Sirkeci’deki Kemal Bey Sinemasında operatör olarak çalışmaya başlar Cemil Bey. Ailenin bütün yükü üzerindedir, ek işler yaparak beş nüfusa bakmaya çalışıyor, zorlanıyordur. Kemal Bey o yıllarda film üretimiyle ilgilendiğinden sinemaya kardeşi Şâkir Bey bakıyordur. Cemil Filmer ekonomik olarak zor günler yaşarken Şâkir Bey işlerinin iyi gitmediğini öne sürerek daha ucuza çalışacak bir Ermeni makinist bularak işine son verir. Bu Cemil Bey için büyük bir darbe olur. Ortada kalmıştır ve hiçbir yerden geliri yoktur. Evlere elektrik tesisatı döşeyerek geçinmeye çalışıyordur, pazarda sebze satmaya başlar.

“Nihayet Başkumandanlık Meydan Muharebesi de kazanılarak Yunanlılar memleketten kovuldu ve İzmir kurtarıldı. Bir müddet sonra Refet Paşa İstanbul’a geldi. Binlerce İstanbullu gelenleri karşılamak için Kabataş İskelesinde toplanmıştı. Ben de yirmi dört saat Kabataş İskelesinde bekledim. Kemal Bey Operatör Cezmi’ye Refet Paşa ile birlikte gelenlerin filmini çektirdi. Belki yüz bin kişilik bir kalabalık arasından çıkan Refet Paşa Divanyolu’na gelerek orada karargâhını kurdu.” (a.g.e.)

İzmir’de sinemaları işletenlerin çoğunluğunu Yunanlıların olduğunu, onların da memleketi bırakıp kaçtığını, sinemaların boş olduğunu, salonların filmsizlik nedeniyle iş yapamadığını öğrenir Cemil Bey ve önüne büyük bir fırsatın çıktığını, orada bir sinema işletmeye kalksa iyi kazanacağını düşünür.

- Haftaya devam edeceğiz

(1) Cemil Filmer, Hatıralar. İstanbul -1984

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Ülkede 10 milyon kişi 25 bin liranın altında, açlık sınırı civarında bir ücretle çalışıyor.

65 yaş üstü nüfusun yüzde 13’ü geçinebilmek için, inşaat gibi ağır işler de dahil, çalışıyor.

Aile Bakanlığı verilerine göre 3 milyon 690 bin aile sosyal yardımla geçiniyor.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
MEB’in tarikatlardan sonra Ülkü Ocaklarıyla protokol imzalamasının ardından Ülkü Ocaklarının okullarda düzenlediği etkinliklerin propaganda ve eleman kazanmaya dönüştüğü iddiaları gündeme geldi

Evrensel'i Takip Et